İzmir Depremi’nin Ardından: Bizleri İktidar Değil, Sınıfın Dayanışması Kurtaracak!
İzmir 6.6 büyüklüğünde bir depremle sallandı ve bir kez daha bu ülkenin emekçilerinin her an nasıl bir felaketle burun buruna yaşadıklarına bir kez daha şahit olduk. Aslında yangın, deprem, sel fark etmeksizin her felakette aynı gerçeklerle yüzleşmenin sıradanlaştığına şahit oluyoruz: O güne kadar olası afetler için kılını kıpırdatmayan ve her adımıyla sonuçları ağırlaştıran iktidarın göstermelik şovları, rant düzeninin çaresiz bıraktığı milyonlar, Van’dan İzmir’e kadar pek çok örnekte su yüzüne çıkan nefret ikliminin yansımaları.
Söz konusu deprem olunca şunu hatırlatmakta fayda var. Mevcut rejimin, bir deprem ülkesi olan Türkiye’de ne bu tarz şiddetli depremlerin yaratacağı olumsuz sonuçları ortadan kaldırma ne de afet gerçekleştikten sonra mevcut krizi yönetebilme kapasitesi var. Tıpkı Giresun’daki selde, Hatay’daki yangında ve aylardır süren pandemi sürecinde gördüğümüz gibi. Dereleri enerji şirketlerine, yangın söndürme işini ahbabına, toplum sağlığını bir özel hastane patronuna emanet eden; kentleri Ali Ağaoğluların, Cengizlerin rant iştahına teslim eden bir rejimin yapabileceği tek şey sorumluluğun üzerini örtmektir. Yeter ki yıllardır uygulanan ve kentleri rant alanına dönüştüren politikalar tartışılmasın! İmar barışıyla kaçak ve dayanıksız yapılara sırf ekonomik kaynak yaratılması uğruna nasıl göz yumulduğu (ki İzmir’in 811.453 başvuruyla nüfusa oranlandığında en çok başvuru yapılan kent olduğu ortaya çıktı.) konuşulmasın! Yıllarca toplanan ve iktidarın asfalta ve betona gömdüğü deprem vergilerinin hesabı sorulmasın!
İstedikleri enkaz üstünde şov yapan bakanların “fedakarlıkları”nın konuşulması!
Dahası onca acıya rağmen, iktidarın toplumun farklı katmanları arasına ektiği nefret tohumlarının sosyal medyadaki yansımaları nasıl bir toplumsal enkazın üzerimize yıkıldığını görmek için yeterli. 10 Ekim patlamasının ardından Konya’da milli maç öncesinde saygı duruşunu yuhalayanlardan deprem sonrasında İzmirlilere yönelik hakaretler savuran ve oh olsun çekenlere… İktidarın yarattığı bu nefret ikliminin olduğu yerde başka felaketler aramamıza gerek kalmıyor.
Ancak umudu kesmemek için nedenlerimiz çok. Her şeye rağmen emekçiler dayanışmayla bu yıkımın da üstesinden gelecektir. Bizleri enkazın altında bırakanlara karşı belki de en güzel yanıt yıllardır alamadıkları hakları için mücadeleyi yükselten Somalı maden işçilerinin gösterdiği dayanışmadır. Bu ülke AKP’nin geride bıraktığı enkazın altından kalkmayı başaracaksa, bu bizleri emeğin din, dil, ırk, cinsiyet tanımayan birleştiriciliği ve dayanışma ruhuyla olacak.