İktidar Operasyon, Rusya Uzlaşma İstiyor!
İktidarın Suriye politikalarında değişim mi yaşanıyor? Erdoğan’ın Putin ile zirvesinin ardından Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’dan gelen “Muhalefet ile Suriye’deki rejimi bizim bir şekilde anlaştırmamız lazım. Aksi takdirde kalıcı bir barış olmaz” çıkışı ve Suriye Dışişleri Bakanı ile ayaküstü de olsa görüştüğünü açıklaması önemli emareler. Çavuşoğlu bunları dile getirirken Putin’den Erdoğan’a “Sizi rejimle görüştürelim” teklifi geldiğini, Erdoğan’ınsa istihbarat örgütleri arasında yarım kalan görüşmelerin sürmesinin “faydalı olacağını” söylediğini ilave etti.
Bu sözlerin ardından Suriye’nin kuzeyinde Türkiye’nin büyütüp beslediği ve TSK’ya yedeklediği İslamcı çeteler arasında ciddi bir infial yaşandı. Azez’de Türk bayrağının yakıldığı görüntüler ortaya çıkarken, birçok bölgede Çavuşoğlu’nun açıklamalarına yönelik öfke dolu protestolar ve bazı TSK’ya ait zırhlı araçlara saldırılar gerçekleştirildi. Bu görüntüler iktidara olası bir uzlaşma durumunda çözmesi gereken en büyük sorunlardan birini hatırlatmış oldu.
11 yıl boyunca “Katil Esed”i devirmek uğruna AKP iktidarı Suriye’nin kuzeyini cihatçıların çiftliğine çevirdi. Esad rejimini devirerek Emevi Camii’nde cuma namazı kılma ve neo-Osmanlıcı hayalleri gerçekleştirme uğruna iktidar Suriye yangınına benzin dökmekten çekinmedi. Bu yangın sadece Suriye ile de sınırlı kalmadı. Bu bataklıktan türeyen cihatçı çeteler Türkiye’de de kanlı katliamlara imza attılar. 11 yılda değişmeyen tek şey bunlara verilen destek oldu.
2017 yılında Rusya, İran ve Türkiye arasında varılan Astana Mutabakatı ile Suriye genelindeki cihatçı unsurlar çatışmasızlık bölgesi olarak ilan edilen İdlib’e sığındılar. Rusya ve Suriye rejiminin uzlaşma masasında İdlib dosyasını iktidarın önüne koyacağı açık. Mesele burada kümelenen yüz bini aşkın cihatçı unsura veya olası bir operasyonda Türkiye sınırına doğru yığılması muhtemelen 3,5 milyonluk nüfusa ne olacağı üzerinde düğümleniyor.
İdlib’teki cihatçı yapıların zaman zaman TSK’ya yönelik saldırılar gerçekleştirdiğini de gördük. Geçtiğimiz yıl Ensar Ebu Bekir Es-Sıddık Seriyyesi TSK’ya saldırdığında iktidar uzun süre sorumluların adını vermemişti. Neticede ortada bir saldırı varsa en garanti yol saldırıyı YPG’nin yaptığına dair resmi propagandayı pazarlamaktı. Ancak bu pazarlama taktiği çok işe yaramadı. Gerçeklere ulaşma imkanının bu kadar fazla olduğu bir çağda resmi propagandaların pek kıymeti kalmıyor.
Salt cihatçılara ne olacağına dair askeri bir sorun yok ortada. Suriye ile uzlaşma gerçekleşmesi halinde rejimin İdlib’i kurtarmak adına atacağı adımların yaratacağı yeni göçmen akınları Türkiye kamuoyunda iktidara yönelik tepkileri büyütecektir.
İktidar uzunca bir süredir bu sorunu hafifletmenin bir yolu olarak gözüne Suriye Kürtlerinin elinde olan bölgeleri kestirmiş durumda. Operasyona teknik gerekçeler göçmen nüfusun buralara yerleştirilmesi üzerinden kurgulanıyor. Böylece hem göçmen sorunu çözülecek hem de buraların inşası iktidarın müteahhitlerine yeni iş kapıları açacak! Erdoğan geçtiğimiz ay Rusya ve İran’la yaptığı görüşmelerde bu konuda açık bir ret aldı. Rusya ve İran Türkiye’nin girdiği bölgelerden kolay kolay çıkmayacağını biliyor. Dolayısıyla Erdoğan’a yeni bir operasyon izni çıkması yakın bir olasılık olarak görünmüyor. Erdoğan geçtiğimiz günlerde Soçi’den dönerken gazetecilere Putin’in “Mümkün olduğunca bunları, rejimle birlikte çözme yolunu tercih ederseniz çok daha isabetli olur.” ifadelerini kullandığını belirtmişti. Kısacası içerde sıkışan iktidara biraz nefes aldırabilecek ve milliyetçi histeriyi coşturabilecek bir iznin adresi de Şam’dan geçiyor.
Sorun sadece Rusya-İran-Suriye ekseninin koyduğu takozdan kaynaklanmıyor. ABDli yetkililer “Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyine yönelik herhangi bir operasyonuna şiddetle karşı çıkıyoruz ve Türkiye’ye itirazlarımızı açıkça belirttik.” açıklamasını yaparken; olası bir harekatın bölgedeki ABD güçlerini tehlikeye atacağını ve IŞİD’e yönelik mücadeleye zarar verebileceğini dile getirmişlerdi.
Kısacası Suriye’de iktidar için belirsizliklerle dolu bir dönemin kapısı açılmış durumda. Şartlar giderek rejimle uzlaşmaya doğru sürüklüyor; ancak 11 yılın kirli ve dikenli bakiyesini bir anda ortadan kaldırabilmek pek mümkün görünmüyor. Öte yandan içerde mehteri verebilmek için gerekli operasyona da kimse yanaşmıyor. Muhattapları Erdoğan’ın sıkışmışlığının fazlasıyla farkında. Keza Erdoğan’da. Dolayısıyla iktidarın Suriye politikasını kendi ajandasına uydurması zor. Buna rağmen bir oldu bittiyle karşılaşır mıyız? Bunu zaman gösterecek.