İktidar-Enflasyon: Kim Kime Çalım Atacak? – Güneş Gümüş

İktidar-Enflasyon: Kim Kime Çalım Atacak? – Güneş Gümüş

Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın ışık vermeyen ekonomik kurtuluş reçetelerine geçtiğimiz günlerde bir yenisi daha eklendi. 2023’e uzanan yolda son seçim olan yerel seçimlere 5-6 ay kalmışken vatandaşı çileden çıkarabilecek enflasyon karşısında “topyekün mücadele programı” ile Albayrak yine kameralar önündeydi.

Zabıta zoruyla, pazar teftişine çıkmış belediye başkanı azarıyla enflasyon mücadelesi iktidarı kesmemiş ki “%10 indirim kampanyası” ile “çıta atlamaya” karar kılmışlar. Yüzde 10 indirimle enflasyonla topyekun mücadele programı mı olur demeyin. Bütün mesele programı ilan ederken ne kadar şaşa yaratabildiğine indirgenmiş durumda. Hadi diyelim meta zoruyla enflasyonu 1-2 ay indirdin ya sonra… Enflasyon rakamını beğenmeyince TÜİK Başkan Yardımcısı’nı da arkadaşıyla değiştirdin; artık rakamları daha rahat yazarsın ama kimi, ne kadar zaman inandırır!

Özel sektörün %10 indirimi ne ölçüde uygulayacağı da belirsiz. Etikete yüzde 10, 20 indirim yaz gitsin; bundan kolay bir şey mi var. Birçok ürüne zaten çok ciddi zamlar yapıldı. O fiyatlar üzerinden bir indirimin – ne kadar indirim olacağı da bilinmez – enflasyondaki yükselişi durdurup gerileme yaratması mümkün değil.

Mesela halkın tüketim kalemlerinden en büyüğü tarımsal ürünlerin fiyatlarını etkileyen gübre, yem, ilaç gibi tarımsal girdilere son üç ayda yüzde 50 ile yüzde 120’ye ulaşan zam geldi. Ürün ithal; Ocak’tan beri döviz %70 değerlenmiş… Sonra enflasyonla mücadele programına da dahil olan Tarım Kredi müjdeyi veriyor; tarımsal girdilerde yüzde 10 civarı indirim yapacağız diye. Köylüdeki rahatlamayı artık siz düşünün.

Yaz sonundan başlayarak elektrik ve doğalgaza üç büyük zam geldi; elektrik ve doğalgaz fiyatı Temmuz sonuna kıyasla toplam yüzde 30, sanayi için yüzde 48 yükselmiş oldu. Sonra Albayrak çıkıp yılsonuna kadar doğalgaz ve elektriğe zam yok diyor. Yine de “küresel piyasalarda olağanüstü bir gelişme olmazsa” diye kayıt düşüyorlar.

Türkiye’de üretim ithalata, dolayısıyla da meta fiyatları büyük oranda döviz değerine bağlı. Döviz değerlenmeye devam ettikçe – ki dolar dünya çapında gelişmekte olan ülkelerin yerel para birimleri karşısında değerleniyor- ürünlerdeki fiyat artışı kaçınılmaz.

Özel sektörün yüksek döviz borçlarının döndürülebilmesi için sıcak para akışına ihtiyaç var. Ama yurtdışından para akışı eskisi gibi değil; oysa ki borçlar geçmişe göre katmerlenmiş durumda. IMF, “Gelişen ülkelerde yaşanacak sermaye çıkışları tehlikeli boyuta ulaşabilir” diye uyarıyor. Yani sıkıntı sadece Türkiye’ye has da değil ama iktidarın ekonomik hamleleriyle daha derin yaşadığımız kesin. Özel sektörün yılda 200 milyar dolara dayanmış döviz borcunu çevirebilmesi için sıcak para için adres olmak zorundalar. Merkez Bankası faizi %24’e çıkardı ama enflasyon %24,5’u geçiyor. Yani reel faiz onca faiz artışına rağmen sıfırlanmış durumda. Faiz, kur baskısı devam ederken günübirlik kısmi önlemlerle enflasyonu ciddi şekilde geriletmek olası değil. Bastırılan birkaç ay sonra – ki o da dayanabilirse – daha güçlü geri dönecektir.

Günü Kurtarır mı?

Önlemler günü kurtarmaya, kaçınılmaz sonuçları ertelemeye yönelik. Maliye Bakanlığı’nın ekonomik projeksiyonu 2,5 aya kadar daralmış durumda. Mesele yerel seçimlere giden süreci kurtarmak; halkın hayat pahalılığından kaynaklı hoşnutsuzluğunu azaltmak. Halkın temel tüketim maddeleri üzerinde ufak tefek de olsa fiyat düşüşleri olur; bu tablo TÜİK’in istenilene uygun enflasyon oranlarıyla birleşirse onlara yetecek.

Enflasyonda her türlü katakulliyle elde edilen gerileme vatandaşı roket gibi artan fiyatlar konusunda ölümü gösterip sıtmaya ikna etmiş olmak bir yana 2019 kamu çalışanları ve asgari ücret zamları üzerindeki enflasyon oranında ya da en azından yakın bir zam baskısı da azalmış olacak. Enflasyon yılsonuna doğru yüzde 30’ları bulursa Türkiye’de ücretli çalışanların yüzde 60’ından fazlasının maaşını ifade eden asgari ücret zammı çıtası yükselecek. Bu durumda patronlar bu kriz koşullarında işçi çıkarırız diye ayaklanacak. Kaldı ki şimdiden bu fırsatçılar işçi ücretleri işsizlik fonundan ödensin diye çıkıveriyorlar. Yerel seçime doğru giderken iktidarın en son isteyeceği hoşnutsuzluğa zirve yaptıracak kitlesel işsizlik olacaktır.

Enflasyonla topyekün mücadele programı fiyat kontrolleri, özel sektöre yönelik kredi ertelemeleri ve teşviklere dayalı bir program. Enflasyonla mücadele programında teşvikler, kredi ertelemeleri var diyenler olabilir; ama bu kaynaklardan nemalananlarla fedakarlık etmek zorunda bırakılanlar aynı olmadığını deneyimlerimizle biliyoruz. Küçük esnafın ucuzken malları yığacak bütçesi sınırlı. Dolayısıyla piyasadaki fiyat artışından mal alırken etkileniyor ama şimdi satışta indirim yapın talimatı geliyor. Büyük tekeller bir nebze indirim yapsa yine dönüp bu durum indirim yapma şansı olmayan esnafı talep azalmasıyla vuracak. Şimdiden ekmek fiyatlarının artmasına devlet gücüyle engel olarak fırıncılarla kavgalı hale geldi iktidar. Un pahalanmış, elektrik-su pahalanmış; ama Erdoğan/AKP halk en çok ekmek tükettiğinden fiyatı artmasın istiyor. Zabıtası, enflasyonla mücadele için fiyat indirimi derken küçük esnafın öfkesini üzerlerine çekeceklerini söylemek abartı olmaz.

Tüketici enflasyonu %24,5 iken üretici enflasyonu %46’yı bulmuş durumda. Yani maliyet artışı fiyata tam yansıtılmamış. İktidar üstüne indirim yapın deyince patronların faturayı emekçilere keseceğini tahmin etmek için alim olmaya gerek yok. Herkes batıyor ayakta kalmak için daha çok çalışmalıyız, fedakarlık yapıp zamdan vazgeçmeliyiz sözleri şimdilerde işyerlerinde daha çok duyuluyordur.

Kısacası iktidar yine büyük sermayedarları, yandaşlarını kurtarmak için teşviklerle kesenin ağzını açmış, bankaları borçları 2 yıla yaymaya zorlamış durumda. Fatura her zaman olduğu gibi yoksul halka; köylüye, küçük üreticiye, emekçiye kesilmek isteniyor. Bu saldırılara bir dur demenin tek yolu örgütlü şekilde mücadeleden geçiyor.

KATEGORİLER