“İç Savaş” KHK’dan Çıkan Son Sürpriz mi? – Arzu Görmez
AKP, ülkede şirazesi kaçmış bir siyasetin sınırlarını gittikçe zorluyor. Ulusal siyaseti ve uluslararası “dostlukları” kırılgan. OHAL’i kaldıramıyor, Afrika ülkelerinde kendisini alkışlatıp moral bulmaya çalışıyor. Saray’da oyun bitmez. Bu gidişat içinde bir KHK ile Türkiye’de iç savaş çıkar mı sorusu yeniden gündem oldu. Öyle ya,mecliste tek adam olmak için savaş çıkartan böylesie sıkışmışken iç savaş da çıkarmaz mı?
25 Aralık günü, OHAL kapsamında yürürlüğe giren 696 sayılı KHK ile binlerce muhalif kamu emekçisi ihraç edilirken bir de “iç savaş” maddesi getirildi. KHK’ da yer alan 121. maddeye göre “Resmi bir sıfat taşıyıp taşımadıklarına veya resmi bir görevi yerine getirip getirmediklerine bakılmaksızın 15.07.2016 tarihinde gerçekleşen darbe teşebbüsü ve terör eylemleriyle bunların devamı niteliğindeki eylemlerin bastırılması kapsamında hareket eden kişilerin, fiilleri nedeniyle hukuki, idari, mali ve cezai sorumluluğu olmayacak.” Maddeye Toplumsal muhalefetten tepki yağarken MHP lideri KHK’ya karşı çıkanlara “Bundan gocunanlar FETÖ’nün kurşun askerleridir.” açıklamalarında bulundu. Böylece toplumsal muhalefetin en basit demokratik haklar için bile mücadele vermesine tahammül edemeyen AKP iktidarı, çetelerin muhaliflere yapmış olduğu saldırıları meşrulaştırmanın hukuki zeminini oluşturmuş oldu.
Biz bu çeteleri Gezi’den çok iyi hatırlıyoruz. Gezi Direnişi’nde Taksim Talimhane’de eylemcilere ‘pala’ ile saldıran ve bir kadına tekme atan Sabri Çelebi’yi, Eskişehir’deki Gezi Direnişi’nde 2 Haziran 2013 gecesi polis ve eli sopalı sivil çeteler tarafından dövülen ve 38 gün boyunca komada kalarak katledilen Ali İsmail Korkmaz’ı unutmadık ve daha nicelerini…
AKP’ye yakınlıkları ile tanınan SADAT (Uluslararası Savunma Danışmanlığı) ve Gezi Direnişi’nden sonra şimdi pek esamesi okunmasa da Osmanlı Ocakları,bu niyetle kurulmuştu. Osmanlı Gençlik Kolları Başkanı Furkan Gök, Suruç katliamını gerçekleştiren canlı bombaya Twitter’da “Canlı bombaya rahmet ve yakınlarına sabır diliyorum.” yazarak destek vermişti. Hrant Dink cinayetinde adı geçen Alperen Ocakları Başkanı Mustafa Öztürk, Osmanlı Ocakları Genel başkanı Kadir Canpolat’ı Alperen Ocakları vasıtasıyla tanıdığını söylemişti. 15 Temmuz günü Boğaziçi Köprüsü’nde sabaha karşı erlerin teslim olmasının ardından, köprü üstünde toplanan güruhun suçsuz erleri kemerlerle linç edercesine dövmesi, bazı kişilerin “aşağı atın” diye bağırma görüntüleri hala gözlerimizin önündedir. Çıkartılan bu son KHK ile eli sopalı, silahlı bütün çeteler şimdiden aklanmış oldu.
Emekçilerin en ufak demokratik ve ekonomik hak talebine bile dayanamayan diktatör, gün gelip kendine karşı cephe alabilecek herkesin karşısına -OHAL’ i fırsata çevirecek olan “iç savaş” maddesiyle- kendi çetelerini çıkarmak için hukuki altyapı oluşturuyor. Bu durum sadece Türkiye’ye özgü değil, oldukça benzer bir kararname Naziler tarafından uygulanmıştı. Hitler’in yayınladığı tek cümlelik kararnamede şunlar yazıyordu: “Vatan hainliğindeki saldırıları önlemek için 30 Haziran, 1 Temmuz ve 2 Eylül 1934’te alınan tedbirler, hukuk devletinin kendini savunması olacaktır.” Tek adamların iktidarının abecesi ortak: sokakları emekçiye dar et,halkı korkut, sindir!
Zaten ülke tarihinde devlet için cinayet işleyen kimsenin ceza aldığını görmemiştik ama AKP’nin bu ihtimali bir kanunlar dışında bırakmak istediği görülüyor. Çok yakın tarihten bir örnek: Erdoğan rejimi OHAL döneminde hiçbir grev, eylem, basın açıklamasına izin vermezken Alperen Ocakları İstanbul İl Başkanı Kürşat Mircan’ı “iyi hal” gerekçesiyle aklamıştı. Mircan 2016 yılında LGBT-İ ve Trans Onur Yürüyüşü’nü tehtit etmiş; fakat ne hikmetse yargılandığı davadan “iyi hal” gerekçesiyle 4 bin lira adli cezayı 10 takside böldürerek yırtmıştı.
OHAL’in KHK yetkisinin bu kadar uçuk biçimlerde üzerine çıkılması, Erdoğan’ın başkan olmak için 2019 konusunda kendisini hiç de rahat hissetmediğini gösteriyor. Emek muhalefetinden de ölesiye korkuyor zira ekonomi emekçinin lehine işlerken işyerlerinde kıpırdanmalar var. Erdoğan’ın OHAL’i muhalefetedir. Erdoğan yaptığı bir konuşmada: “OHAL’i grev tehdidi olan yere müdahale için kullanıyoruz” diyerek açık açık sömüren sınıfın yanında yer aldığını dile getirmişti.
KHK’da “iç savaş” maddesi denilen madde de OHAL’in nimetlerinden. Erdoğan böyle bir işe girişmişse, devletin gücüne ve kendi çevresine bile paranoya ile yaklaştığı ve ülkenin gittikçe gerilen ipleri sonucu kırılmalara gebe olduğunu gördüğü içindir. Korkmaktadır, sıkışmıştır. Yeri geldiğinde bu çetelere başvurabilir, doğrudur ancak bunu yarın ülkede iç savaş çıkacakmışçasına karamsar bir hava ve panik estirmek de bir o kadar gerçek dışı olacaktır. Yanlıştır. Sosyalistlerin hayata müdahale gücü emekçilerin kitleselliğinden geçmektedir. İşçi mücadelesinin tarihi, aynı zamanda her türlü baskının ve rejimin sokağa salıverdiği örgütlü çetelerle mücadelesinin de tarihidir. Emekçilerle kuracağımız her bağ geleceğin karanlık senaryolarına karşı atacağımız en sağlam adım olacaktır. Sosyalistler ve işçi sınıfı kendine güvenmek zorundadır.
Toplumsal muhalefet, AKP’nin freni tutmayan bu gidişatıyla hesaplaşmak istiyorsa sosyalist bir alternatif yaratmak zorundadır, başka şekilde AKP’yle hesaplaşmak mümkün değil. Bunu da AKP tabanındaki emekçilere emek söylemleriyle ulaşabileceği her kanaldan siyaset taşıyıp sokaktaki toplumsal muhalefetin megafonu olmak zorundadır. Aksi takdirde AKP’nin tabanındaki emekçiler suni kutuplaşmalarla bölünmeye devam edecek kendi örgütlü gücümüzle yok edemediğimiz AKP, emekçi halka ve gençliğe daha büyük zararlar vermeye devam edecektir.
Okuma Önerisi : Türkiye’de İç Savaş Çıkar mı?-V.U. Arslan