Herschel Grynszpan ve Krisstallnacht: Bir Trajedinin Hikayesi – Emre Güntekin
80 yıl kadar önce Yahudiler için Almanya’da karanlık bir gece yaşandı. Naziler, Almanya’nın birçok yerinde Yahudilere karşı saldırıya geçti: Ülke çapında binlerce sinagog, Yahudilere ait ev ve dükkân tahrip edildi; yaklaşık 30.000 insan tutuklandı ve 91 kişi katledildi, sayısız insan saldırılardan yaralı olarak kurtulabildi. Bu saldırılar tarihe “Kristallnacht” (Kristal Gece) olarak geçti. Sokaklarda biriken cam kırıklarından yansıyan, ev ve işyerlerinde çıkarılan yangınların ışıkları geceyi aydınlatıyordu. Kristallnacht denmesinin bir nedeni buydu.
O günlerde küçük bir çocuk olan Joseph Linser geceyi şöyle anlatmıştı: “9 Kasım 1938 gecesi, hatırladığım kadarı ile sokağa çıkmaktan korkmuştuk. Dışarıda korkunç bağrışmalar vardı…Ben, 10 yaşında bir çocuk olarak, kimseye fark ettirmeden dışarı çıkmıştım. Onları görüyordum. Sinagoga girmişler, Sefer Toraları sürükleyerek dışarı çıkarmışlar, yuvarlamışlardı. Oradan topladıkları tüm kitapları yakmağa başlamışlar, alevlerin yükselmesi ile adeta zevklerinin doruğuna ulaşmışlardı. Ağır bir korku atmosferi kaplamıştı heryeri. Hemen eve koşup bir daha sokağa çıkmadım. Daha sonra polisler evleri dolaşmaya ve Yahudileri tutuklamağa başladılar. Ellerinde bir liste var mıydı, pek bilemiyorum. Ailemizden de amcamı ve kuzenimi tutuklayıp Dachau toplama kampına götürdüler. Onları dokuz ay sonra, Avusturya’yı – dolayısı ile Almanya’yı – terk edeceklerine dair bir taahhütname aldıktan sonra serbest bıraktılar. Şanslıydılar…”
Tarihe buna benzer birçok acı tanıklık not düşüldü.
Bu olay Yahudilere karşı soykırımın başlatılması için Naziler tarafından bir bahaneye dönüştürüldü. Saldırıların sorumluluğu Yahudilere yüklendi.
Naziler tarafından saldırılardan kısa bir süre önce ülkeden atılan ve neredeyse tamamı açlık, soğuk ve hastalıktan yaşamını yitiren 12.000 Polonyalı Yahudi’nin çektiği acılara öfke duyan 17 yaşındaki Herschel Grynzspan Paris’teki Alman Büyükelçiliği’ni basarak burada görevli olan Ernst vom Rath’ı öldürürken, bu olay Hitler ve Goebbels ikilisi tarafından büyük bir antisemitik propagandaya dönüştürüldü. 1923’te Hitler tarafından düzenlenen başarısız “Birahane Darbesi”’nin yıldönümü anmasında Goebbels tarafından Nazi taraftarlarına Yahudilere saldırı talimatı verildi.
Hikâyenin sonrasını biliyorsunuz. Kristallnacht’ta yaşananlar sonrasında yaşananların çok ufak bir özeti gibiydi: 1933’te başlatılan Holocoust’ta öncelikle sosyalistlere ve komünistlere uygulanan kıyım Yahudilere doğru genişletildi. Milyonlarca Yahudi toplama kamplarına gönderildi ve ortadan kaldırıldı. Tarihin gördün gördüğü en barbar dönemlerden birisi yaşandı. Goebbels’in kontrolündeki gazetelerden Der Angriff bu dönem için şöyle yazıyordu: “Eleştiri, sadece konsantrasyon kampına atılmaktan korkmayanlara serbesttir.”
Katliamın bahanesini oluşturan saldırıyı gerçekleştiren Grynszpan’ın hikayesi ise dikkat çekici. Grynszpan’ın ailesi de Nazilerin Polonya’ya doğru ölüme gönderdiği 12.000 Yahudi arasındaydı. Babası ona bir kart göndermişti ve kart ailesinden çok uzun zaman önce koparılan Grynszpan’a 3 Kasım 1938’de ulaştı. Mektupta çektikleri acılardan bahsediliyordu ve kendilerini kurtarması isteniyordu. Grynszpan babasına bir mektup yazdı ancak o mektubu hiçbir zaman göndermedi. Bir revolver tabanca satın alarak Alman Büyükelçiliği’nin yolunu tuttu. Cebindeki mektupta ise şunlar yazılıydı: “Tanrı’nın yardımıyla. Benim sevgili anne babam, başka türlü yapamazdım, Tanrı beni affetsin, sizin ve 12.000 Yahudinin trajedisini duyduğum zaman yüreğim sızladı. Protesto etmeliydim böylece bütün dünya protestomu duyacaktı ve öyle de yaptım. Beni affedin.”
Herschel Fransız polisine teslim olurken, Nazilerin Paris’i işgal etmesiyle Gestapo’nun eline düştü. Onun bundan sonraki akıbeti hakkında birçok söylenti yayıldı. Söylentilerin kimi 2. Dünya Savaşı sırasında öldürüldüğünü, kimisi de 1960 yılına kadar yaşadığını aktarıyor.
Grynszpan, Yahudiler içerisinde Nazilere karşı şiddet eylemine başvuran ilk isimlerden birisi oldu. Evet, gerisinde büyük bir acı ve öfkenin yattığı bireysel eylemi Nazilere Tanrı’nın bir lütfu oldu. Ancak bu ailesinin ve halkının çektiği acılara maruz kalan ve siyasal bilinçten yoksun 17 yaşındaki genç bir insanı suçlamak için bahane oluşturamazdı.
O dönemde Grynszpan’ın hikâyesini takip eden ve uluslararası Stalinist basın başta olmak üzere onu Hitler’in ajanı olmakla, ayrıca Yahudi halkının büyük acılar yaşamasına yol açmakla suçlayanlara karşı Troçki ise -kendisi de Yahudi olmasına rağmen enternasyonalist bir devrimci olmanın gereği olarak- Yahudi halkının içerisinden daha fazla Grynszpan çıkmamasına şaşırarak şunları yazıyordu: “Faşist çetelerin politikasının doğrudan ve bazen kasıtlı olarak terörist eylemleri kışkırttığı gerçeği politik tarihle ilgili biraz bilgi sahibi olan herkes için açıktır. Şaşırtıcı olan şey, şu ana kadar sadece bir tane Grynszpan’ın oluşudur. Kuşkusuz bu tür eylemlerin sayısı artacaktır.” Şüphesiz Troçki, bu genç kahramanı “insanlığın kıymetli bir mayası” olarak görüyordu.
Elbette her musibetin arkasında arandığı gibi, bu olayın ardından da Troçki ve 4. Enternasyonal Stalinizm’in en iğrenç saldırılarına maruz kaldı. Troçki bu saldırılara şöyle yanıt vermişti: “Kremlin’in emirleriyle birlikte uluslararası Stalinist basında Grynszpan’a karşı polisiye aptallığın ve manasız bir şiddetin iğrençliğiyle bir kampanya yürütülüyor. Onu Nazilerin ya da Nazilerle işbirliği halinde olan Troçkistlerin bir ajanı olarak göstermeye kalkışıyorlar. Stalinistler bir provokatörü ve onun bir kurbanını aynı torbaya koyarak, Grynszpan’ı Hitler’in pogromları için uygun bahaneler yaratmakla isnat ediyorlar. Artık zerre utanması kalmayan bu satın alınmış gazeteciler için ne denilebilir ki? Burjuvazi, sosyalist mücadelenin başlangıcından beri öfkeli şiddet eylemlerini, özellikle terörist eylemleri, Marksizm’in yozlaştırıcı etkisine bağladı. Stalinistler, her yerde olduğu gibi burada da, gericiliğin bu en kirli geleneğini miras aldılar. Dördüncü Enternasyonal, haklı olarak, Stalinistler de dâhil bütün gerici pisliklerin bütün gözüpek eylem ve protestoları, her öfke patlamasını ve cellatlara vurulan her darbeyi otomatik bir şekilde Dördüncü Enternasyonel’le bağdaştırmalarından gurur duyabilir.”
Grynszpan ve Yahudilerin yaşadığı trajediye o dönem Stalinistler ve “demokratik” dünya tamamen yabancıydı. Öyle ki Yahudi burjuvazisinin ve Siyonizm’in en büyük müttefikleri milyonlarca yoksul Yahudi söz konusu olunca kafayı kuma gömdüler. 9 Şubat 1939’de Demokrat Senatör Robert Wagner ve Temsilciler Meclisi üyesi Cumhuriyetçi Nourse Rogers 20.000 Alman çocuğun mevcut 27.300 kişilik kotadan bağımsız olarak ABD’ye getirilmeleri konusunda yasa önerisi getirdiler. Kamuoyunda da bu konuda büyük basınç vardı. Henry Fonda ve Helen Hayes gibi büyük sinema yıldızları da bu kampanyaya destek veriyorlardı. Bir önceki First Lady Grace Coolidge gerekirse kendisi ve arkadaşlarının Northampton ve Massachussets’te 25 çocuğa bakabileceklerini açıkladı.
Fakat Büyük Depresyon’da yaşadıkları hala hafızalarında yatan sağcılardan büyük bir tepki yükseldi. Bu 20.000 çocuğun ve onların çocuklarının gelecekte Amerikalıların elinden işlerini alacakları kampanyasını yürütüyorlardı. Temsilciler Meclisi ve Senato’da da böyle bir yasanın Amerikan çıkarlarına ters olacağı görüşü hâkimdi. Muvazzaf Gaziler Birliği ise şu açıklamayı yapmıştı: “Amerika’nın yabancılara ihtiyacı yok. Onlara ve çocuklarına verecek odamız yok. Kendi engellilerimiz, kendi evsizlerimiz, kendi hasta ve açlarımız, kendi eğitimsizlerimiz, kendi varoşlarımız, kendi çiftçilerimiz ve kendi problemlerimiz var ve bunların başındakiler Amerika’yı Amerikalılar için korumalıdırlar.”
Başkan Roosevelt şaşırtıcı olmayan bir şekilde bu ırkçı kampanyaya kulak verdi ve yasa hiçbir zaman uygulanmadı. O gün çocukları Nazi barbarlığına terk edenlerle, bugün Orta Amerikalı göçmenlere “America First!” zihniyetini kuşanarak düşmanca davranmaları arasında tarihsel bir bağ bulunmaktadır.
Görüldüğü üzere Kristallnacht bir dönemin turnusolü oldu. Stalinizm’in faşizm karşısındaki suskunluğu, her fırsatta “demokrasi ve özgürlük” sloganlarını dillerinden düşürmeyen sahtekârların ikiyüzlülüğü milyonlarca insanın sonu oldu.
Onların hatırasına ve insanlığa 17 yaşında büyük bir ders bırakan Herschel Grynszpan’a selam olsun!