Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ardından en çok gündem yaratan konulardan birisi HDP’nin ve adayı Selahattin Demirtaş’ın aldığı yüksek oy yüzdesi ve başarısı oldu. HDP’nin başarısının ve Demirtaş’ın sol bir lider olarak öne çıkmasının nasıl etki yarattığını gözlemliyoruz. CHP milletvekili Melda Onur Demirtaş’ın solun yeni lideri olacağını iddia ederken, burjuva medyada yeni anamuhalefetin HDP olacağı tartışılıyor. Öte taraftan toplumsal kamuoyunda da Kürt ulusal hareketine nefretle bakabilenler arasından bile Demirtaş’ı olumlayan sesler yükselebiliyor. Peki, bu başarı ne kadar devam eder veya HDP ve Demirtaş bu çizgiyi sürdürür mü?
Bu sorunun cevabı HDP ve Demirtaş’ın yakın geçmişi hatırlandığında ister istemez kafalarda büyük soru işaretleri beliriyor. Yakın geçmişin en önemli olayları olan Gezi Direnişi ve 17 Aralık Operasyonu’nda pazarlık süreçleri birincil plana alınmıştı, güçlü bir AKP ve RTE, sürecin ilerlemesi için şart görülerek sessiz kalınmıştı. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ise Demirtaş, Ekmeleddin İhsanoğlu’nun pasifist kampanyası karşısında AKP karşıtlığının sesi olmuştu. Yani ortada ikircikli bir politik hareket bulunmaktadır. Bugünden yarının ne olacağı kestirilemeyeceği gibi geçmiş, yarınlar hakkında yorum yapmak için önemli veriler içermektedir.
CumhurbaÅŸkanlığı seçiminde Kürt ulusal hareketi, DemirtaÅŸ ile gücünü ilerletme fırsatı yakaladığının farkındaydı. CHP’nin boÅŸ bıraktığı sol alanlara DemirtaÅŸ nüfuz edebilirdi, etti de. Kürdistani bir dil kullanmadı DemirtaÅŸ, daha çok Türkiye’nin bütün emekçilerine ve ezilenlerine seslenen sol bir lider havasındaydı. Ne ulusal sorunun yakıcı gündemi bir kenara atıldı ne de sadece Kürt emekçilerin desteÄŸine bel baÄŸlayan bir seçim kampanyası yürütüldü. Aksine Türkiye’nin Batısı’na bugüne kadar görülmeyen bir yüklenme gerçekleÅŸtirildi. Öyle ki yıllardır faÅŸizmin kol gezdiÄŸi Karadeniz’de bile oylar yükseldi. Demirtaş’ın seslendiÄŸi kesimler kendilerine uzatılan eli havada bırakmadı. DemirtaÅŸ, tartışmaya yer bırakmayacak ÅŸekilde istediÄŸini aldı.
Türkiyelileşmek retoriği hep vardı, ama HDP geleneğinin daha önce hiç yapmadığı işlere imza attı Demirtaş. Yani, yüksek oy almak ve gücünü katlamak için girilen yol, aslında Kürt hareketi için de bir sürü yeniliğe kapı araladı. İstikrarlı bir şekilde sağa kayan Kürt hareketi de böylece seçim sürecinde direksiyonu sola kırmış oldu.
Bu sola kayış, bir sürü kapıyı araladı. Bir kere seçmen kitlesinde uzun yıllardır ilk defa anlamlı ve de radikal bir kayış oldu. CHP, soldan sıkıştığı için ÅŸimdi ciddi bir rekabetle karşı karşıya. AKP ve RTE’nin de uç veren bu yeni eÄŸilimden ötürü tedirgin olduÄŸu muhakkak.
Peki, HDP, Demirtaş çizgisini devam ettirir mi?
Türkiye siyasi yaÅŸamının sol kulvarında büyük boÅŸluklar var. HDP bu sol kulvardan hızla ilerlemek için gerekli ÅŸartlara sahip. Gezi’de de bu imkân vardı, ama HDP’nin tercihi tam tersi yönde olmuÅŸtu. Sola kayan kitlelerle kaynaÅŸmak ve duygudaÅŸlık etmek yerine onlara en hafif deyimle sırt çevrilmiÅŸti. DemirtaÅŸ, negatif hatıralarla dolu bu yakın geçmiÅŸ kitlelerin hala hafızasında olmasına raÄŸmen, sol kitlelerde sempati yaratabilmiÅŸse bu tamamıyla samimi duruÅŸun kitleleri kazanmakta iÅŸe yaramasıyla alakalıdır. Kitleler DemirtaÅŸ’ı samimi bulmuÅŸlardır.
Bir de gerçeklerin öteki tarafı var elbette. Sola kayan kitleleri Kemalist diye damgayıp küçümsemek ya da ÖDP‘den biat istercesine ucu açık tehditlerde bulunmak, yapılacak iÅŸler deÄŸildir. Bunlar olsa olsa mücadeleye zarar verir ve halkların kardeÅŸlemesinin önündeki engellere dönüşür. Bu derslerin çıkarılması büyük önem taşımaktadır. Halk Cephesi‘nin Çayan Mahallesi’nde yaptıklarının izahatı olamaz, ancak benzer tavırları Kürt ulusal hareketi de geçmiÅŸte çokça göstermiÅŸtir. Birçok sosyalist kurumun hatalı boykot tutumunu almasında Kürt ulusal hareketi de kendi üzerine düşen özeleÅŸtiriyi yapmalıdır. HDP kendi başına sol toplumsal muhalefetin bir sesi haline gelemeyeceÄŸini, bunun ancak Türkiye sol hareketini kendi ilkeleriyle bir müttefik olarak kazanmak için çabalaması gerektiÄŸini görmelidir. Aynı ÅŸekilde Türkiye sol hareketi de birçoklarının yaptığı gibi kuyrukçuluk iliÅŸkisine düşmeden HDP ile mücadele alanlarında bir araya gelebilmenin sınırlarını zorlamalıdır.
Peki, HDP Demirtaş’ın kampanyasında baÅŸlatılan çizgisini devam ettirir mi? Tercih, kitlelerle birleÅŸmek midir, yoksa yüksek siyasette sistemin egemenleriyle pazarlık mı esas alınacaktır? Umarız, DemirtaÅŸ kaldığı yerden devam eder. HDP’nin sola kayması, emekçiler ve ezilenler için önemli bir fırsat haline gelecektir. Yok, eÄŸer bundan önce olduÄŸu gibi pazarlık süreçleri etrafında bir çeÅŸit AKP-HDPyakınlaÅŸması izlenimi yaratacak ÅŸekilde hareket edilirse seçimlerde gerçekleÅŸen kazanımlar kısa sürede tüketilecektir. Bu durumda karşımızda solculuÄŸu bir takım kimlik retoriklerinden ibaret liberal bir parti var olacaktır.
DemirtaÅŸ, bu noktada kilit figür durumundadır. Kendi müstakilliÄŸinde sol bir lider olarak öne çıkmaya devam mı edecek, yoksa Sırrı Süreyya Önder’in izlediÄŸi yoldan mı gidecek? Sol kitleler ve hatta genel kamuoyunda büyük popülaritesi olan S.S.Ö’nün Gezi DireniÅŸi’nin baÅŸlamasında öne çıkmasına raÄŸmen nasıl devre dışı kaldığını görmüştük. DemirtaÅŸ da seçimlerdeki çizgisinden ulusal sorunun dar gündemine hapsolduÄŸu anda seçimlerde aldığı büyük desteÄŸi kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kalacaktır.
HDP, Demirtaş çizgisini devam ettirir mi? Zaman ne olacağını gösterecektir, ama ortada-arada bir eğilim pek mümkün değildir.
Sürekli devrimciler, HDP’nin sola kayışını destekleyecektir ve böyle bir durumda yakın iÅŸbirliklerinin yolunu arayacaktır. DiÄŸer taraftan devrimci Marksist bağımsız inÅŸaya devam edecektir.











