Fenerbahçe Kongresinin Ardından-Emre Güntekin
Ülkemizde meşhur bir söz vardır: Koyunun olmadığı yerde keçiye Abdurrahman Çelebi derler. Fenerbahçe Kongresi ise bu sözü bize yeniden hatırlatma ihtiyacı hissettiriyor.
Evet 20 yıl az değil… Aziz Yıldırım bu ülkede benzerlerini hemen her alanda görebileceğimiz, koltuğa oturduğu zaman kalkamayan, seçimle geldiğini unutup yönettiği yeri tapusuyla beraber aldığını düşünen sayısız parazitten biriydi. Fenerbahçe’yi kendisinden öncesi yokmuş, kendisinden sonrası olmayacakmış gibi yönettiği de doğrudur. Kulübün kendisi zamanında istisna dönemler hariç sportif başarı açısından sapır sapır döküldüğü herkesin kabulüdür. Bu istisna başarılardan birisi olan Eurolig şampiyonluğunda sponsorların akıttığı paranın ve Obradoviç faktörünün, Şampiyonlar Ligi çeyrek final başarısında ise kadro kalitesinin ve Zico’nun teknik adamlık başarısının rolü büyüktür. Fakat Zico’nun ligde şampiyon olamadığı için Aziz Yıldırım tarafından arkasına teneke bağlanarak gönderilişi de hafızalardadır. Keza kulübün efsanesi Alex’in… Kısacası bugüne kadar Fenerbahçe’nin başarısı Aziz Yıldırım’ın başarısıdır; başarısızlığı ise dış güçlerin, FETÖ’nün vs.nin oyunlarıdır. Ülkece yakından tanıdığımız bir yönetim biçimi…
Aziz Yıldırım’ın mafyatik bağlantıları, kirli işleri vs. Evet bunlar da bütün Fenerliler için mide bulandırıcı bir durum. Zaten kurulu futbol düzeninin içinde temiz adam bulmak çölde su bulmak gibi bir şey. Fenerbahçe taraftarı yine de, bütün bunları bildikleri halde, bütün başarısızlığına rağmen 3 Temmuz’da Aziz Yıldırım’ın arkasında durdu. Fakat Aziz Yıldırım başkanlığı boyunca taraftarına parya muamelesi yapmaktan vazgeçmedi.
Aziz Yıldırım gibi bir karakterin ardından başkanlığa Ali Koç’un seçilmesi Fenerbahçe taraftarının büyük bölümünü sevince boğmuş gibi görünüyor. Fakat aşırı sevinç Koç’a gereğinden fazla anlam yüklemesi yaratmış görünüyor. Ali Koç’un eğitim düzeyinden, kongrede sol yumruğunu kaldırmasına, zafer işareti yapmasına, bol Mustafa Kemal’li konuşmasına kadar birçok simge üzerinden büyük bir ilüzyon yaratılıyor. Genel olarak memleketin battığı bataklık o kadar derin ki bu da normal karşılanabilir. En kötüsü de insanlar seçimle gelenin seçimle gidebileceğini o kadar unutmuş ki, sosyal medyada başlı başına buna tanık olmanın ne kadar acayip olduğunu paylaşanlar var. Hatta bu durum 24 Haziran’dan önce gelen erken bir seçim zaferi gibi bir ruh hali yaratmışa benziyor.
Netice de Aziz Yıldırım’da, Ali Koç’da, malum kişi de aynı çarkın bir dişlisi ve çarkın dönebilmesi için birbirine muhtaçlar.
Ali Koç’un da gelecekte ikinci bir Aziz Yıldırım’a dönüşmeyeceğinin bir garantisi yok. Tarih bu tarz hayal kırıklıklarıyla dolu değil mi?
Bunun için somut delil arıyorsanız isterseniz Koç’un yönetimindeki Ford’a, Yapı Kredi’ye ve diğer şirketlerine bakın. Nadide Kısa kimdir diye araştırın. Hani şu Yapı Kredi’de yaşadığı mobbingin yarattığı sarsıntıyla beyin kanaması geçirerek ölen kadın emekçi… Ya da Ali Koç’un yönetim kurulu başkanı olduğu Ford fabrikalarında işçilerin nasıl sömürüldüğüne dair tonla habere google’da bir göz atın. Veya Koçların AKP döneminde nasıl Koç gibi semirdiğini, bugün “laik” diye övülen Ali Koç’un İslamcı iktidarla nasıl can ciğer kuzu sarması olduğuna bakın.
İktidar OHAL ilan edip grevleri yasaklarken, Koç’un tek bir itirazı var mı diye bir göz atın?
Evet Fenerbahçe’de bir değişim oldu. Ne iş yaptığı tam olarak bilinmeyen bir kapitalist gitti, sömürü düzenini kör göze parmak sokarcasına işleten bir başka kapitalist geldi. Sen, üç kuruş maaşıyla Fenerium mağazalarına koşacak olan, asgari ücretle ay sonunu nasıl getireceğim diyen, evinin arabasının kredisini öderken kılı kırk yaran emekçi kardeşim… Biraz da meseleye bu yönüyle bakmanda büyük fayda var.