Eğitim Emekçisi Bir Okurumuzdan Mektup: MEB Sağlığımızı Riske Atmaktan Vazgeçmelidir!
Her gün Sağlık Bakanı Koca’nın yaptığı vaka sayılarına ilişkin açıklamalar takip edilirken bir yandan da farklı sektörlerde çalışan milyonlarca emekçi kendi alanlarında yapılan değişiklikleri takip etmek durumunda kalıyor. Salgından en derin etkilenen başında gelen eğitim alanında çalışan emekçiler ise günü gününe tutmayan, tutarsız veya yersiz açıklamaları takip etmek mecburiyetinde bırakılmakta. Bir milyon civarında öğrencinin gireceği bursluluk sınavları tedbir kapsamında ertelenebiliyorken; turizm sektörünü sekteye uğratacağı kaygısıyla yaklaşık iki buçuk milyon öğrencinin gireceği YKS yaygın tepkiye rağmen, gençleri derin bir bunalıma itmek pahasına önce ertelenip sonrasında tekrar öne çekilebiliyor.
Pedogojik kaygılardan uzak bir şekilde verildiği aşikar olan bu kararlar tabiki sadece milyonlarca öğrenciyi değil, bu öğrencilerden kendini sorumlu hisseden eğitim emekçilerini de ilgilendiriyor. Yüz yüze eğitimin sonlanmasıyla beraber eğitimde hâlihazırda eksikliği hissedilen fırsat eşitliğinin de sonlandığı bu denli gün yüzündeyken, öğretmeninden öğrencisine milyonlarca insanın canını adeta hiçe sayarcasına yapılmakta ısrar edilen bu sınavların kimlerin yararına ve ne şartlar altında yapılacağına karar verenler, eğitimcilikten ne kadar uzak olduklarını kanıtlamaya doyamıyorlar.
Gerçekleşmesine çok kısa bir zaman kalan LGS için alınacak tedbirlere dair sessizlik ise devam etmekte olan ciddi bir problem. Aynı gün içerisinde iki farklı oturumda görevlendirilen öğretmenler ve aynı binada sınava girecek olan öğrenciler için oturum arasında ne tür tedbirler alınacağı, sosyal mesafeyi koruyarak nasıl ara verileceğine dair en kısa zamanda bütün imkanlar kullanılarak bilgilendirme yapılması önem arz etmekte. Aksi halde milyonlarca öğretmen ve öğrencinin sağlığı ciddi şekilde riske atılmış olacak.
Şimdilerde ise her eğitim ve öğretim yılının başlangıcında ve bitişinde öğretmenlerce yapılan seminer hizmetleri çalışması ile ilgili yapılan açıklamalar birçok eğitimcide haklı endişeler uyandırmakta. Sayısı milyonları bulan eğitim emekçilerinin sağlığını riske atmak anlamına geldiği defalarca dile getirilmesine ve devlet okullarının fiziki şartlarının sosyal mesafe ve hijyen tedbirlerine uyarlanamayacağı bu kadar gözler önünde olmasına rağmen yapılacak olan yüz yüze seminerler konusunda da iktidar kulağını itirazlara tıkıyor. Bir çok öğrencinin erişim imkanı dahi bulamadığı EBA üzerinden verilen canlı derslerde bu kadar ısrarcı olan bakanlık, öğretmen sağlığı söz konusuyken yüz yüze seminer yapmak konusunda bu kadar ısrarcı olma hakkına sahip değildir, olamaz!
Her öğretmenin bu semineri kendi bulunduğu il/ilçede alma hakkına sahip olduğu belirtilse dahi varolan gerçeklik bu kararın uygulanmamasını gerektirmektedir. Kadrolu öğretmenler sistem üzerinden tercihini gerçekleştirebilirken sözleşmeli öğretmenlerin tercih işlemlerinde sorunlar yaşamakta oldukları, 18 Mart’ta atanıp 22 Haziran’da kararnameleri gönderilecek olan sözleşmeli öğretmenlerin ise bu seminer görevi için atandıkları ile gitme mecburiyetinde kalacakları ve bulundukları ilde yapamayacakları hatırlanmalıdır. Kadrolu-sözleşmeli veya özel sektör farkı gözetmeden bütün eğitim emekçilerinin hakları savunulmalı ve karar alınırken öğretmen sağlığı hiçe sayılmamalıdır.
Bizler, sayısı milyonu bulan eğitim emekçileri olarak, sağlımızın hiçe sayıldığı, riske atıldığı güvencesiz ortamlarda çalıştırılma zorlamasını kabul etmiyor ve bu doğrultuda verilen/verilecek her türlü karara ses çıkaracağımızın bilinmesini istiyoruz.