- Kıbrıs Seçimleri: Erhürman Müdahalelere Rağmen Kazandı! - Ekim 20, 2025
- Kârlı Çıkan Kim? – GüneÅŸ Gümüş - Ekim 18, 2025
- Yunanistan Polisinden Filistin Eylemine Kanlı Saldırı - Ekim 8, 2025
Tekel işçilerinin Ankara’da 78 gün boyunca sürdürdükleri kahramanca direniÅŸ ülkenin havasını bir anda deÄŸiÅŸtiriverdi. Türkiye’nin tüm renklerini içeren Tekel işçileri sınıf dayanışmasının ve halkların kardeÅŸliÄŸinin en parlak anlatımını yaptı.
Bu 78 gün boyunca mücadelenin sıcaklığı tüm ülkeyi sardı. DireniÅŸin çekim merkezine kimler girmedi ki. Birinci halka yüzlerce yeni, örgütlü olmayan işçi aktivistinden oluÅŸuyor. Bu kiÅŸiler tıpkı Tekel işçileri gibi direniÅŸ alanından ayrılmadılar, işçilerle sabahlara kadar sohbet edip derin dostluklar kurdular. Sendikal bürokrasinin ihanetinden sonra çadırlar sökülürken ileri işçilerle beraber gözyaÅŸlarını tutamayan onlardı. Åžimdilerde bazıları kendilerini alamıyor, kâh İzmir’de TariÅŸ’teki direniÅŸe kâh İstanbul’daki Marmaray işçilerinin direniÅŸine yetiÅŸmeye çalışıyorlar. Bu yeni işçi militanları kısa zaman sonra bireysel aktivizmin olanaklarının muazzam derecede kısıtlı olduÄŸunu yaÅŸayarak öğrenecekler. Dolayısıyla, işçi sınıfının mücadelesine gerçekten katkı sunmak istiyorlarsa enerjilerini örgütlülüğe, devrimci kanallara yönlendirmelidirler.
Emekçiler Mücadeleye Susamış – 2010 Åžimdiden Mücadele Yılı OlmuÅŸtur
Görünmüştür ki emekçiler mücadeleye aç. Yeter ki mücadele somutlaÅŸsın, kuvvete gelsin. ÇiçeÄŸin arıyı çekmesi gibi sınıfın güçlü direniÅŸleri işçi ve gençliÄŸin en dinamik ve atılgan kısmını kendisine çekmektedir. Görüldü ki ev kadınları, emekliler, iÅŸsizler, liseliler, ataması yapılmayan öğretmenler… Sıkıntısı olan herkes mücadele ateÅŸinin etrafında toplanmaya hazır.
Çadırlarını belki kaldırdılar ama Tekel işçileri hükümeti gittiÄŸi hiçbir yerde rahat bırakmayacak, bu da yetmeyecek gene gelecekler Ankara’ya. Tekel işçileri çadırlarını söktüler ama bu sefer de İzmir’de TariÅŸ işçileri çadırlarını kurdular. Marmaray işçileri direniÅŸteler, Sinter direniÅŸte. Akkardan, Balnak Lojistik, Çemen Tekstil, Asemat, Daiyang, Nema Makine, Eko Depar, Kent AÅž, E-Kart… Sevinerek söyleyebiliriz ki 2010 ÅŸimdiden mücadele yılı olmuÅŸtur.
Bütün bu direniÅŸler sermayenin işçi sınıfına karşı baÅŸlattığı saldırının son raddesine vardığı bir dönemde gerçekleÅŸiyor. 4-C sistemi işçi sınıfı için tam da kölece çalışma koÅŸulları demek. Türkiye’yi ucuz emek cenneti olarak yeniden dizayn etme projesi aynı zamanda esnek çalıştırma, özelleÅŸtirmeler, iÅŸten çıkarmalar, 4-C’ler, 4-B’ler ile el ele gidiyor. Türkiye’de iÅŸsizlik oranı üstelik resmi verilerle % 14 oranını geçerek rekor seviyelere ulaÅŸmış durumda. Gençler arasındaki iÅŸsizlik oranı ise yine aynı verilere göre %25’lerde. Genç işçilerin yoÄŸunlaÅŸtığı İstanbul, İzmir ve Çukurova’da iÅŸsizlik nedeniyle bıçak kemiÄŸe dayanmış durumda. Madalyonun diÄŸer yanında ise iÅŸ kazalarında (cinayetlerinde desek daha doÄŸru olacak) göz göre göre ölen madenciler var. İkitelli’de selde bir minibüsün içinde can veren 7 kadın işçinin acısı silinmeden, Bursa’daki patlamada ölen 17 maden işçisinin kanı kurumadan bu sefer de Balıkesir’de grizu patlaması sonucu 13 madenci aramızdan ayrıldı. Üstelik aynı maden ocağında 2007’de gerçekleÅŸen patlamada 17 maden işçisine mezar olmuÅŸtu. ArkadaÅŸlarını, akrabalarını, kardeÅŸlerini o patlamada yitiren işçiler yine girmiÅŸlerdi o tabutluklara. Girmek zorundaydılar evlerine ekmek götürmek zorunda oldukları için. Tıpkı kimyasallar içinde, radyasyonlu ortamlarda, tersanelerde, inÅŸaatlarda ölümle burun buruna iÅŸ güvenliÄŸinin sıfıra yakın olduÄŸu iÅŸyerlerinde çalışan diÄŸer sınıf kardeÅŸleri gibi.
İşte, ilerleyen işçi hareketlerinin üstünde yükseldiÄŸi zemin bu. Bu, işçilerin cephesindeki durum. Peki, durum sınıf düşmanlarımızın cephesinden nasıl görünüyor? Onların cephesinde sistemlerinin krizi var, bir de kendi içlerinde sürdürdükleri amansız kavga. Türkiye’de kapitalist sistem, sınıfta kaldığını zaten çoktan ispatlamıştı. Türkiye’de sefalet sınırında veya altında yaÅŸayan milyonlarca emekçi için sistemin meÅŸruluÄŸu hiçbir zaman saÄŸlam köklere sahip olmadı. Bunun farkında olan egemen sınıf bir yandan devrimciler üzerinde baskısını hissettirmeye çalışırken diÄŸer yandan da emekçileri ÅŸovenizm zehriyle birbirlerine düşürme taktiÄŸiyle halklar arasında nefret tohumları ekmekle meÅŸgul oldu. İşçi sınıfı enternasyonalist sınıf kardeÅŸliÄŸi çerçevesinde bu ÅŸoven zehre karşı bağışıklık kazanmak zorundadır.
Egemen sınıf, diÄŸer yandan da kendi içerisinde tarihsel bir iktidar kavgası içerisinde. Darbe iddiaları, Ergenekon, yüksek mahkemelerin kararları, AKP’nin atakları hepsi bir tek ÅŸey için: Sömürü sisteminin tek başına patronu olmak ve diÄŸer tarafı tasfiye etmek. Güç için giriÅŸilen kıyasıya bir kavga içerisindeler. Bu, işçi sınıfının tarihsel amaçları için aslında bir fırsat sunmaktadır. Danıştay’ın Tekel işçileri lehine karar vermesi ya da bir kısım burjuva medyanın Tekel işçilerinin mücadelesini bu kadar sık iÅŸlemesi aksi takdirde mümkün olabilir miydi? Yani, sınıf hareketinin yükseliÅŸi için tarihsel ÅŸartlar uygun bir hal almaktadır. Düşmanımızın kendi iç kavgasıyla zayıflaması, deÄŸerlendirebilirsek iÅŸimize çokça kolaylaÅŸtıracaktır.
Dünyada İşçi Hareketi Sınırları Zorluyor, Yeni Bir 68 Dalgasının Kıyısında
Nepal, İran ve Venezuela’daki devrimci yükseliÅŸler, burjuvazinin devrilmesi adına işçi sınıfının devrimci öncüsünü ararken kapitalizmin krizi tüm dünyada sınıf mücadelesinin kızışmasına neden oluyor. Asya’da Endonezya, Pakistan, Hindistan, Burma; Afrika’da Nijerya, Mısır, Fas, Güney Afrika, Latin Amerika’da Honduras, Bolivya işçi mücadelelerinin sistemi tehdit eder boyutlarda yükseldiÄŸi ülkeler durumunda.
DiÄŸer taraftan yaÅŸlı kıta Avrupa işçi sınıfının mücadelesi açısından yeniden öne çıkmaya baÅŸlıyor. Son kriz Avrupalı emekçilerin yaÅŸam standartlarında büyük düşüşlere yol açarken sistem bazı Avrupa ülkelerinde batma noktasına gelmiÅŸ durumda. Bu ülkelerin başında Portekiz, İrlanda, Yunanistan ve İspanya geliyor. Bu ülkelerin hepsinde de işçi hareketinin hem tarihsel mücadele deneyimleri mevcut, hem de halen işçi sınıfı gayet dirençli durumda. Bunlar arasında da özellikle Yunanistan hem sistemin krizinin derinliÄŸi hem de işçi sınıfı direncinin özellikle yüksek oluÅŸu nedeniyle göze çarpıyor. Yunan ekonomisinin dev borçları yüzünden çökmek üzere oluÅŸu hükümeti acil olarak AB’den, olmazsa IMF’den borç para bulmaya zorluyor. Borçlar çevrilemezse Yunan devleti iflasını açıklamak zorunda kalacak. Bu da zincirleme reaksiyon ÅŸeklinde diÄŸer Avrupa ülkelerine sıçrayacak genel bir kriz anlamına geliyor. Yunanistan’a borç verecek emperyalist-kapitalist güçler mutlaka Yunan devletinden önemli tavizler elde etmeden buna yanaÅŸmayacaklardır. Bu emperyalist pazarlıkların içeriÄŸi farklılaÅŸabilir, ama deÄŸiÅŸmeyen tek ÅŸey ÅŸu olacak: Yunan hükümeti işçi sınıfının haklarına acımasızca saldırmak durumunda. KomÅŸumuz Yunanistan işçi sınıfı ise tarihsel mücadele birikimleri, yüksek moralleri ve ataklığıyla ÅŸimdiden genel grev üstüne genel grev düzenliyor.
Akıldan çıkarılmamalıdır ki tıpkı krizin bulaşıcı niteliği gibi radikal sınıf hareketi de yayılmacı karakterdedir. Önümüzdeki süreç, dünyada yeni bir 68 dalgasını beraberinde getirmeye namzettir. Bu süreç içerisinde işçi sınıfının devrimci öncüsünün yaratılması ve daha büyük kavgalara önderlikli olarak girmek büyük önem taşımaktadır.











