Döviz Krizi Halk Sağlığını Tehlikeye Atıyor – Arzu Görmez
Türkiye’nin içerisinden bulunduğu derin ekonomik krizle beraber döviz kurundaki yükseliş her alanda olduğu gibi sağlık alanında da ciddi problemler yaşanmasına neden oluyor. Piyasadaki pek çok ilacın muadillerine bile ulaşmak imkânsız hale gelirken, büyük oranda ithal olan tıbbi malzemelerin tedarikinde yaşanılan sorunlar başta üniversite hastaneleri ve devlet hastanelerinde ameliyatların çoğunu durma noktasına getirdi.
Sayıları 14 bini bulan medikal firmalar, kamudan alacaklarını yaklaşık 2 yıldır tahsil edemiyor. Sağlık Bakanlığı ve Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) tarafından 4 lira üzerinden belirlenen kur güncel kurdan ciddi düzeyde fark içeriyor. Devlete ameliyat malzemesi veren firmalar belirlenen kura göre alacaklarını bir yıla yakın sürede ancak tahsil edebiliyor. Bu nedenle çoğu firma kapanırken önde gelen tıbbi cihaz tedarikçileri sosyal medyadan yaptıkları açıklamayla bakanlıklar ile anlaşma sağlayamazlarsa 6 Aralık Pazartesi gününden itibaren ortopedi ve beyin cerrahisi alanındaki tıbbi medikal malzemenin sağlık kuruluşlarına satışını durduracaklarını açıklamıştı.
Tüm Medikal Dernekler Federasyonu (TÜMDES) Başkan Yardımcısı Erkin Delikanlı “Tüm bunların üstüne bir de döviz kuru yükseldi. Yerli üreticiler üretimi durdurmak zorunda kaldı. Ürünlerimizin hammaddesi ithal. Bundan sonra bizi halkın gözünde itibarsızlaştırmaya çalışacaklar. Ürün satışını durdurmadık. Ödemeler yapılmadığı için sattığımız malzemelerin yerlerine yenisini koyamadığımız için bu problem yaşanıyor.” açıklamasında bulundu.
Delikanlı ayrıca bu sisteme yalnızca global firmaların dayanabileceğini iddia ederken “Sektörün global firmalara peşkeş çekildiğini söyleyebiliriz. Önümüzdeki süreçte kalp damar cerrahisinde sorun yaşanabilir. Bu durum, tedavi ve ameliyat malzemelerini hastaların kendi cebinden ödemesini getirebilir” diye konuştu.
Hastanelerde yaşanan medikal ve tıbbi cihaz sorununun ardından Sağlık Bakanı Koca, 25 Aralık’a kadar firmalara 3 milyar lira ödeme yapılacağını taahhüt etmişti. Firmalar, taahhüt üzerine hastanelere yeniden malzeme vermeye başlasa da sağlık sisteminin dövize bağımlılığı sürdüğü müddetçe kriz aşılacağa benzemiyor.
Türk Tabipleri Birliği (TTB) Genel Sekreteri Prof. Dr. Vedat Bulut da bu noktaya dikkat çekerken krizi 2001’de yaşanan krizle karşılaştırıyor: “Bu durum sadece Türkiye’nin belli başlı illerindeki hastanelerde olmuyor. Tüm yurt genelinde beyin ve sinir cerrahi ile ortopedi ameliyatları durma noktasında. Bu sektörün neredeyse yüzde 85’i dışa bağımlı. İlaçta yaşanan sıkıntının bir benzeri. Döviz kurlarındaki artışla firmalar Türkiye’den çekiliyor. 2001’de sağlık alanında yaşanan krizin aynısı yaşanıyor. 650 kalem ilacın bulunamadığını düşünürsek hastalar çaresiz ve sağlık büyük bir kriz içinde. Şu anda ortopedi alanında bütün protez ve implant malzemeleri ile beyin cerrahisinde kullanılan bütün mikro cerrahi parçalarında sorun yaşanıyor.”
Düzenin içine düştüğü ekonomik krizin bedeli yoksul emekçilerin hayatını her gün biraz daha zorlaştırırken, gıdadan tuvalet kağıdına kadar hemen her şey daha da ulaşılamaz hale geliyor. Ancak, daha vahim olan sağlık gibi temel bir hakkı bugüne kadar serbest piyasacılığa emanet eden AKP iktidarı halkı ciddi bir sağlık kriziyle baş başa bırakıyor. İnatla kent merkezlerindeki hastaneleri kapatan iktidar beşli çeteye şehir hastanelerini emanet etmişti. Öte yandan sorun sadece tıbbi malzemelere ulaşılamaması değil: Sağlık emekçileri de bu süreçten payını alarak ucuz emek cennetinin birer kurbanlarına dönüşüyor. Doktorların ve diğer sağlık personelinin kölelik koşullarını reddederek mesleği bırakmaları veya çareyi yurt dışına gitmekte aramaları en basit sağlık hizmetleri için bile randevulara ulaşılamamasına neden oluyor.
Sözün kısası mevcut durumuyla Erdoğan rejimi aynı zamanda bir halk sağlığı sorunu haline gelmiştir. Bunu çözmek ise onun yerine bir başka piyasacı yaklaşımı ikame etmekle mümkün olmayacak. Halk için, herkesin ücretsiz bir şekilde erişebileceği, sağlık emekçilerinin köleliğe terk edilmediği bir sağlık sistemi de mücadelemizin bir amacı olacaktır.