Demirtaş Tamam da…- V. U. Arslan

Demirtaş Tamam da…- V. U. Arslan

HDP Cumhurbaşkanlığı için Demirtaş’ı aday gösterince (ve diğer adaylar da netleşince) bizler için kime oy verileceği ortaya çıktı. Bu konu bu şekilde netleşmiş oldu, ama sınıf mücadelesinde emekçiler cephesinin acil ihtiyaçları olduğu gibi duruyor. Sıkıntı ve zafiyetler erken seçim sürecinde bir kez daha kendisini gösterdi.

Öncelikle şunu net bir şekilde kavramak gerek: Türkiye’de solun yükselişe geçmesinin ve AKP diktasının devrilmesinin tek yolu, emek radikalizminden geçmektedir. Yani Türkiye’de politik ayrışmalar, kimlik-kültür potasından çıkarılmalı, sınıfsal çelişkiler üzerinden yeniden şekillendirilmelidir. Bunun için de sosyalist bir alternatifin yükselişe geçmesi gerekiyor.

Buradan şu çıkar: HDP’ye yönelik baskılara karşı çıkmak zorundayız, Kürt halkıyla dayanışmalı ve bunun için gerekli bedelleri göğüslemeliyiz ama devrimci sosyalistler olarak HDP’nin siyasi yörüngesinden çıkmak zorundayız. Çünkü HDP öyle veya böyle kimlik-kültür kamplaşmasının bir tarafıdır, çünkü Kürt hareketinin her zaman kendi gündemleri ve öncelikleri vardır, sınıf merkezlilik gibi bir durum söz konusu değildir. Bilakis, ideolojik arka planı radikal demokrasidir ki bundan dünya statükosu ve liberalizmden başka bir şey çıkmaz. Oysa emek merkezli sosyalist radikallik Türkiye’deki mevcut suni kutuplaşmaları aşabilir, her kesimden emekçiyi kendisine çekebilir ve dahası yeni bir ülke ve yeni bir dünya için umutları yeşertebilir.

Kaçan Fırsatlar

Çıplak gerçekleri bu şekilde ortaya koyduktan sonra şu sonuca gidiyoruz: Sosyalistler cumhurbaşkanlığı seçimlerini kendi seslerini yükseltecekleri bir platform olarak fırsata çevirmeliydi. Ortak bir aday etrafında kampanya yapmak, emekçilerin gündemine gelmek, 100 bin imzayı toplamak ya da bunun için koşturmak büyük bir fırsattı ve kaçırıldı.

Perşembenin gelişi çarşambadan belliydi. Süreçte sosyalistlerin ne yapması gerektiği aşikardı. HDP’nin dışında kalan birçok sosyalist parti ve kurum birleşik bir mücadele cephesini konuşmak ve sosyalistlerin ortak adayını tartışmak için bir araya da geldiler. ÖDP, TİP, Halkevleri, EMEP, TKH gibi önemli bileşenlerin bir araya gelmesinden hiçbir şey çıkmadı. Ertelemeler, baştan savmalar, dar grupçuluk gibi eski hastalıklar… Neticede baskın seçim bir anda gündeme gelince de zaten zaman kalmadı gibi bir bahane de gündeme gelmiş oldu, Demirtaş da cazip bir aday olunca da bir ferahlama geldi. Ama böyle atıl hallerle bir yere varılamayacağı da bir kez daha ortaya çıkmış oldu.

Çok farklı kesimlerden geniş sempati alanı olan Ovacık Belediye Başkanı Fatih Maçoğlu’na bir kolektif irade olarak gidilebilirdi. Ya da Ahmet Şık veya başka bir isim gündeme gelebilirdi. SEP olarak bizler RTE’nin baskın seçim ilanından bir buçuk ay önce Maçoğlu ismini ortaya atmıştık bile. Şayet sol kurumlar arasındaki toplantıdan bir isim çıkmış olsaydı, baskın seçim kararına en hazırlıklı kanat olarak sosyalistler ön plana çıkmış olurdu. Halkın her kesiminin nefret ettiği Doğu Perinçek bu iddiayla sahaya iniyorsa neden sosyalistler birleşerek bunu yapmasınlar? Ama sosyalist solun belli başlı aktörlerinde miadın dolması gibi bir durum var. Bu gerçek de ortada.

Uzun lafın kısası bizler, HDP ve Demirtaş’a oy vereceğiz ama asıl mücadele bağımsız sosyalist bir dinamiğin gelişmesi için verilmelidir. Sosyalist solun başat aktörleri ile bu ne kadar mümkün olduğu sorunu ve ideolojik politik bir dünya sorun da cabası… Bu yüzden umutlarımızı yeninin gelişmesine bağlamak durumundayız. Sosyalist Emekçiler Partisi bunun için var.

ETİKETLER