Değişen Sadece Stadyum İsimleri Değil; Bir Devrin Sonu!
Türkiye’de birçok yeni stadyum yapıldı ve isimleri değiştirildi. Ali Sami Yen Stadyumu yıkıldı; yerine Türk Telekom Arena yapıldı. Şeref Bey Stadyumu (İnönü Stadyumu) yıkıldı; Vodafone Arena Stadyumu 3 yılda tamamlandı. Her kesimden insan bu “muazzam” stadyumları coşkuyla karşıladı. Beşiktaş, Galatasaray ve Türk futbolu çağ atlayacaktı. Çağ atladı mı bilinmez ama maça gelen genel kitle tamamen değişti. Artık zenginler içeride; yoksullar dışarıda.
Beşiktaş özelinde konuşacak olursak maça bilet alamayanların evi olan Beleştepe bile kapandı. Bu çok önemli bir veri. Dışarıda bir ekmeği bölüşen taraftar profili gitti; yerine stadyumun içerisindeki lüks kafe ve restorantlarda, localarda yeyip içen taraftar profili geldi.
Son Galatasaray maçında kapalı tribün bilet fiyatları 450 liradan açıldı. En ucuzu, yani kale arkası 150 liraydı. Beşiktaş başkanı Fikret Orman açıkça şunu söyledi: “Karaborsacılara vereceklerine bize versinler.” Evet, bir kulüp başkanının itirafıydı bu. Endüstriyel futbolda her kulüp aynı zamanda karaborsacıların ikâmesidir. Birileri taraftarları sürekli soyar. Ya karaborsacılar; ya da külüp patronları!
Sosyal medyada en büyük eleştiri, koltuk numarası takıntısı oldu. Beşiktaş Galatasaray maçı başlamadan önce, E biletlerini alıp maça gidenler, koltuk numaralarına göre oturdu. Başkasının yerine oturanlar diğerleri tarafından hoş olmayan tavırlarla ve özel güvenlik baskısıyla kaldırıldı. Taraftarları “müşterileştiren” bu sistem, sahadaki rekabeti tribüne taşıdı. “Ben daha çok para verdim; kalk oradan” diyen taraftar profili türedi. Kardeşçe, omuz omuza maç izleyen taraftar profili gitti; birbiriyle konuşmayan, tezahurat yapanı susturan, ayağa kalkanı “otur, göremiyorum” diyen ve koltuk için cinayet işleyecek kadar rakipleştirilen taraftarlar stadyumları doldurmaya başladı.
Şükrü Saraçoğlu’ndan Ülker Arena’ya; Ali Sami Yen’den Türk Telekom Arena’ya ve Şeref Bey Stadyumu’ndan Vodafone Arena’ya uzanan “modernleşme” öyküsünün geldiği nokta bu. Arena isimleri tesadüf değil. Artık müşterileri eğlendirmek zorunda olan ve sahada birbiriyle ölümüne kavga eden 22 kişinin mizansenini izleme sürecine “futbol” deniyor. Daha doğrusu endüstriyel futbol!
Sahada Baba Hakkı’nın, tribünde Optik Başkan’ın; sahada Metin Oktay’ın, Lefter’in; tribünde onlara derin saygı duyanların olduğu dönemden bugüne çok şey değişti. Önceden iki takım taraftarının eşit sayıyla izlediği maçlar varken şimdi stadyumun %5’ini doldurmasına izin verilen “rakip” taraftarla geçirilen 90 dakikalar var. Beşiktaş Galatasaray maçıyla birlikte “deplasman yasağını kaldırdık” diye övünüyor Futbol Federasyonu. Siz onu bir de Galatasaray taraftarına sorun. Polis ablukasıyla gelip polis ablukasıyla gitmenin ve stadyumda saatlerce bekletilmenin zulmünü Cumartesi günü onlar yaşadılar. “Modern” stadyumlarınız batsın! Onları yoksullar için değil, zenginler için inşâ ediyorsunuz!
bolsevik.org