Kapitalist ÇKP Rejimi Uygur’da Neyin Peşinde?- V. U. Arslan
Uygur bölgesi, bir kez daha sadece Türkiye’deki sağ cenahın değil bütün dünyanın gündemine geldi. Kürtlerin, Alevilerin, Yemen’deki mazlumların ezilmesine karşı kör ve sağır olan Türkiye sağının durumuna düşmemek için Uygur bölgesinde neler oluyor diye güvenilir kaynakları taradığımızda ulaştığımız bilgileri şu şekilde sıralayabiliriz:
2018 yılı boyunca toplama kampları konusu gündemi fazlasıyla meşgul etmişti. Geçen yıl Ağustos ayında BM tarafından da raporlaştırılan iddialara göre yüz binlerce Uygur Türkü Pekin yönetiminin zoruyla Batı Şincan’daki “yeniden eğitim” için toplama kampına gönderilmişti. Pekin başlangıçta bu iddiaları yalanlamıştı, ama iki ay sonra varlığı reddedilen “gözetim kampları” yasallaşmıştı. Buna göre Şincan Uygur Özerk Bölgesi yetkilileri, “radikal ideolojilerle” mücadele kapsamında “mesleki yeterlilik eğitim merkezleri” oluşturulması için yasalarda değişikliğe gitti. Buradan bu “eğitim merkezleri”nin keyfi gözaltı merkezleri oldukları anlaşılıyor. “Radikal ideolojilerle mücadele” vurgusu da Pekin’in Uygurlar içerisinden çıkan cihatçı unsurlar için toplu cezalandırma yöntemini uygulamasını işaret ediyor.
2019’un başında ise Pekin başka bir saçmalığa imza atarak “İslam’ın sosyalizm ile uyumlu hale gelmesi, Çinlileştirilmesi ve vatanperverliğin teşvik edilmesi” için 5 yıllık bir plan kabul etti. Çin buna benzer bir uygulamayı Hristiyan dini için de yapmıştı. İslam için kabul edilen planın da benzer uygulamalar içermesi bekleniyor. Hristiyanlık için kabul edilen planda Hristiyanlığın “dış unsurlar ve Batı’nın boyunduruğundan” arındırılacağı belirtilmişti. Hristiyanlığın Çinlileştirilmesi için hazırlanan planda vaazlarda sosyalizmin övülmesi ve Çin Devlet Başkanı Şi Cinping‘in teorilerinin anlatılması, kiliselerin de geleneksel Çin mimarisine uygun inşa edilmesi gibi maddeler yer alıyor. Hristiyanlık ve İslam için kabul edilen planın bir benzerinin yakın zamanda Budizm için de uygulamaya geçirilmesi bekleniyor.
Çin’de farklı inançların “Çinlileştirilmesi” hamlesi Devlet Başkanı Şi‘nin 2016’da dinler üzerine verdiği bir konferansın ardından başladı. Şi konferansta ‘dindar insanların ülkesini sevmesi ve ülkenin iyiliği için Komünist Parti tarafından aktif şekilde yönlendirilmesi gerektiğini’ söylemişti.
Engels’in ifade ettiği gibi dine yapılacak en büyük iyilik onu yasaklamaktır. Bu tarz yasaklar insanların inanışlarına daha da bağlanmasına yol açar. İnternette yapılan kısa bir gezinti sadece Uygurlar’ın değil, Çinli Hristiyanların da kendilerine yapılanları baskı olarak gördüğünü ve dinlerine sahip çıktıklarını ortaya koyacaktır.
Peki, Pekin’deki ÇKP’li kapitalistler bunu düşünemiyorlar mı? ÇKP’li burjuva diktatörlük aslında tanıdık bir formülü sistematik biçimde uyguluyor: “Ya Sev Ya Terk Et”. Bu yüzden dünyadaki bütün milliyetçi zorbalar gibi en iyi yöntemin ezici bir sopa olduğunu düşündüklerinden “nasıl olsa bir avuç azınlığa nefes aldırmayız, istemeyen de çeker gider” rahatlığındalar. 1 milyar 385 milyon nüfuslu Çin’in sadece %1.8’i Müslümanlar’dan oluşuyor. Hristiyanlar ise %5.
Bunun dışında ÇKP’nin nüfus yapısını bozmaya yönelik uzun yıllara dayanan uygulamaları sonucu Sincan’da Uygurlar azınlık durumuna düşmüş durumda. Üstelik dilleri ve kültürler asimilasyoncu baskı altında. Sadece Uygurlar değil, İç Moğolistan’daki Moğollar ve Tibetliler de benzer ulusal baskıların kurbanları durumundalar.
ÇKP içerisindeki klik mücadelelerinin sonucunda tek adam yönetimini tesis eden Şi Cinping zaten otoriter olan ÇKP rejimini daha da baskıcı hale getirdi. Hırslı bir karakter olan Şi aynı zamanda kendisi etrafında bir kişi kültü yaratmaya çalışıyor.
ÇKP’li kapitalistler hala komünist ismini kullandıkları için emperyalist kapitalist sistemin yayın organları ve Türkiye’deki sağ cenah, aptalca, komünizmin kötülüklerinden dem vurabiliyor. Oysa Maoist ÇKP başından beri işçi haklarını zerre ciddiye almayan, milliyetçi, asimilasyoncu ve güçlü devlet arayışındaki berbat bir rejim örgütlemişti. Ardından ÇKP elitleri kapitalistleşmiş, yerli ve yabancı tekellerin Çinli emekçileri vahşice sömürmesine dayalı neoliberal döneme geçilmişti.
Bugün Çin açıkça kapitalist bir ülkedir, her kim ki Çin’i komünist olarak göstermeye çalışıyorsa sadece kendisini gülünç duruma düşürecektir.