Bitmeyen Kavga: Asgari Ücret – Engin Kara
Bir yılsonuna daha yaklaşmamızla birlikte, yine asgari ücret zammı tartışması içerisindeyiz. Hemen ardından, işyeri temelli ücret tartışmaları ve Ocak-Şubat 2022’de olduğu gibi ücret anlaşmazlıkları da gündemimize girecek.
Ancak bu senenin bir özelliği daha var. Asgari ücret tartışması, öncekilerdeki gibi yıl içerisinde unutulan, rafa kaldırılan ve Aralık ayında hatırlanan özelliğini aştı ve neredeyse bütün sene boyunca bir şekilde gündemin parçası olarak kalmayı başardı. Ne Ocak zammı ne de Temmuz zammı, bırakalım seneyi, aylar boyunca bile dayanmadı, ücret zamlarının erimesi haftalar içerisinde kendisini hissettirdi.
Ücret Zamları Enflasyona Dayanmıyor
Bu senenin ilk asgari ücreti 16 Aralık 2021’de belirlendi. %50’lik zamla 4.253 TL oldu, ancak daha ödeme zamanı (genel olarak 1 Şubat) gelmeden, özellikle de temel ihtiyaçlara gelen fahiş fiyat artışlarıyla erime başlamıştı. Nitekim daha birkaç ay geçmeden asgari ücrete yeniden zam yapılması gündeme gelmeye başladı.
İkinci zam, Temmuz başında geldi, yılın ikinci yarısı için asgari ücret 5.500 TL olarak belirlendi. Yani sene boyunca toplamda %95 oranında zam yapılmış oldu, ancak bu rakamlar bile milyonlarca asgari ücretliyi sene sonuna kadar darboğazdan kurtarmadı.
İlk bakışta, yine milyonlarca emekçi açısından uygulanan ücret zammı oranları çekici gelmişse de çok hızlı bir şekilde bu etki yok oldu. Palavracı TÜİK’in enflasyon rakamlarının gerçeklikten ne kadar uzak olduğunu, işçi sınıfı iliklerine kadar hissetti. Gerçek enflasyonun açıklanan rakamlardan çok yüksek olduğu sır değil. Genel enflasyonun yanında özellikle büyükşehirlerdeki fahiş kira artışları da büyük çoğunluğu kiracı olan asgari ücretlilerinin geçim koşullarını yerle yeksan etti.
Günün Sloganı: Grevli Toplu Pazarlık + Eşel Mobil + Büyüme Payı
Öncelikle, asgari ücretin belirlenmesinde oynanan tiyatro düzenine son vermek gerekiyor. Hükümet, patron örgütü TİSK ve işçiler adına yüzsüz Türk-İş’in katıldığı Asgari Ücret Tespit Komisyonu, Türk-İş’in ihanetlerini bir kenara bıraksak bile işçi kanadının hiçbir mücadele ya da hatta baskı aracına bile sahip olmadığı bir işleyişe sahip. Komisyon da zaten dostlar alışverişte görsün misali toplanıyor. Komisyonun yapısının, işçi sendikalarının daha demokratik bir şekilde temsil edileceği halde yenilenmesine de ihtiyaç var. Ama en önemlisi, asgari ücret toplu pazarlığında, işçi sendikalarının grev hakkını kazanmak gerekiyor.
Yüksek enflasyon karşısında, belirli bir tarihte uygulamaya sokulan ücret zamlarının pek bir anlamı kalmadığı ortada. Bu nedenle sene dönümlerinde uygulanacak toplu pazarlıkların yanı sıra, sadece asgari ücret için değil ama bütün ücretler için güçlü bir eşel mobil sistemine yani çok kısa (aylık ya da 2 aylık) periyotlarla asgari ücretin enflasyon oranında artırılması sistemine geçilmesi sloganı, bu koşullarda hayati önem kazanıyor.
Nihayet, eşel mobil bile sadece işçilerin reel ücretlerini korumaya yarayabilir. Öte yandan AKP’liler ha babam ülkenin büyüdüğünden bahsediyorlar. En ufak bir ekonomik büyümedeki asli rolün sahibi olan işçi sınıfı ise hiçbir pay almadığı gibi elindeki maddi koşulları bile yıldan yıla yitiriyor. Bu gidişi tersine döndürmek için yine bütün ücretlere her çeyrekte (3 ayda 1) büyüme oranında ek zam yapılmasını da sloganlarımız arasına yazmak gerekiyor.