Azerbaycan ve Filistin Meselesi – Ahmad Mammadli
Editör Notu: Azerbaycanlı insan hakları aktivisti Ahmad Mammadli’nin* Filistin meselesine dair Azerbaycan’da yaşanan son dönemde yaşanan olaylara dair değerlendirmesini okurlarımızla paylaşıyoruz.
Filistin-İsrail ilişkilerinde yaşanan gerilimin ardından Azerbaycan’da küçük gruplar halinde de olsa bu durum protesto edilmeye başlandı. Özellikle İsrail’in Gazze’yi bombalamasının ardından dünyanın birçok ülkesinde Filistin’e destek amaçlı eylemlerin küçük işaretleri Azerbaycan’da da görülmeye başlandı. Maalesef bazı nedenlerden dolayı bu konuların hiçbiri Azerbaycan’ın yerel basınında yer bulamadı.
İlk Eylem
21 Ekim’de bir grup kadın aktivist (yaklaşık 10 kişi) Bakü’deki İsrail büyükelçiliği önünde protesto düzenlemeye çalıştığında, protesto noktasına ulaşamadan İzmir Parkı yakınında polis tarafından şiddet uygulanarak gözaltına alındı. Sabail ilçe karakoluna götürülen 7 kadın aktivist, İdari Suçlar Kanunu’nun 513.2 maddesi uyarınca 300 manat para cezasına çarptırıldı ve başka bir protesto düzenlemeleri halinde tutuklanmakla tehdit edildiler.
İkinci Protesto
Yaklaşık 1 ay sonra, 18 Kasım’da bir grup kadın aktivist “28 Mayıs Metro İstasyonu” yakınında Filistin’e destek amacıyla eylem düzenleyerek, İsrail devletinin savaş politikasına karşı sloganlar attılar. Filistin ve Azerbaycan bayraklarını balonlara bağlayıp gökyüzüne saldılar.
Devam Eden Boykotlar
Filistin ile İsrail arasındaki gerilim doruğa ulaşırken birçok ülkede İsrail’in ihraç ettiği ürünlerin boykot edildiğini gözlemledik. Azerbaycan toplumunun daha aktif bir şekilde takip ettiği Türkiye gündemindeki boykot kampanyası da gözümüzden kaçmadı. Bir grup aktivistin Bakü’nün farklı bölgelerindeki binalara, sokaklara, parklara ve mağazalara boykot çağrısı içeren kağıtlar yapıştırmaya başladığına dair videoların “Telegram” kanallarında paylaşılmasına rağmen durum yerel basının ilgisini çekmeyi başaramadı. Ancak boykotu örgütleyen iki kadın aktivist, 21 Kasım’da polis merkezine götürülerek 1 gün gözaltında tutulmuş, ertesi sabah ise “polise mukavemet” gerekçesiyle mahkeme önüne çıkarılarak 150 manat para cezasına çarptırılmıştılar. Hatta kadınlardan biri (Arzu Hüseynova) gözaltına alındıktan sonra diğer kadın aktivistin daha sessiz şekilde tutuklanması için onun telefonundan “WhatsApp” ile gönderilen adrese gelmesini istediler. Mesajdan şüphelenen kadın aktivist, metnin arkadaşına ait olmadığını düşünerek söz konusu yere gitmeyi reddetti. Bu yöntemin işe yaramadığını gören polisler, kadının eşini iş yerinden alıp evine götürdü ve diğer kadın aktivisti de (Nubar Hasanova) gözaltına aldılar ve ona “Madem ki Filistin’i bu kadar çok seviyorsunuz, gidin orada yaşayın, sizin yaptığınızı erkekler yapsa, bakın biz onlara neler yaparız” diye tehditte bulundular. Ayrıca Arzu Hüseynova açıklamasında Azerbaycan devletinin İsrail’e petrol satışını durdurması gerektiğini savunuyor ve tüm Azerbaycan halkını masum bebeklerin kanı bulaşan İsrail ürünlerini boykot etmeye çağırıyor. Hüseynova ülkedeki dindar kesimin de Filistin konusundaki rahatlığını sert şekilde eleştirerek onların suskunlukları ile İsrail ile suç ortaklığı yaptığını vurguluyor.
Farklı İlişkiler Farklı Karşılaştırmalar
Bazen insanlar Rusya-Ukrayna savaşının siyasi ikliminin neden İsrail-Filistin meselesine yansıtılmaması gerektiğini tartışıyorlar. Ancak bu tartışmanın konuları birbirinden oldukça farklıdır ve bambaşka bir yazının konusudur. Kısacası Azerbaycan toplumunun siyasi katılım konusunda ne kadar pasif olsa da dış politikayı aktif olarak takip ettiğini, gerektiğinde kendi komplo teorilerini bile öne sürebildiğini belirtmekte fayda var. Küçük bir örnek olarak toplum, Kazakistan’daki olayları daha aktif takip ederek görüşlerini dile getirmeye başladı.
Sovyetler sonrası izleyici kitlesinin Orta Asya gündemini, aralarında Azerbaycan’ın da bulunduğu 15 ülkedeki olayları takip etmekle ilgilendiğini inkar etmek mümkün değil. Bu örnekler arasında 2020 yılında Belarus’ta yapılan cumhurbaşkanlığı seçimleri sayılabilir. Burada bir istisna olarak, uzun yıllar süren yakın komşuluk ve Sovyetler sonrası hızlı ilişkiler sonucunda sıradan bir Azerbaycanlının Türkiye gündemindeki siyasi meselelerden tutun da magazin konusu olan olaylara kadar her türlü bilgiye sahip olduğu bir seviyeye ulaşan bir durumu da görmek mümkün.
Aliyev’in ve Muhaliflerinin Bakış Açısı
İlham Aliyev Filistin-İsrail meselesinde “dengeli” bir politika izlediğini iddia etse de devletin iç kamuoyunda gösterdiği konum bambaşka bir politikayı ortaya koyuyor. Ne kadar bakanları ve kendisi dindar kesime oynamak için “Biz Filistin halkının toprak bütünlüğünü tanıyor ve destekliyoruz” dese de sonuç olarak İsrail destekli bir politikayı ülke genelinde açık şekilde görebiliyoruz. Aynı durum muhalefet için de geçerli. Ülkenin en büyük partileri olan Azerbaycan Halk Cephesi , Müsavat ve Cümhuriyyetçi Alternatif partileri de Aliyev’in dış politikasını bu konuda destekliyor ve esas siyasi argümanlarını II. Karabağ Savaşı’nda İsrail’in verdiği destek üzerinde kuruyorlar.
—-
*İnsan hakları savunucusu. 22 yaşında. Siyasal yaşamına 2019’da Demokrasi 1918 Hareketi üyesi olarak başlamış, 2020 yılında bağımsız öğrenci hareketi olan Öğrenci Güç Merkezi’ni kurmuş ve 2021’in ağustos ayına kadar bu örgütün genel başkanlığını, 2021’in eylül ayından 2023’ün eylül ayının başlarına kadar Demokrasi 1918 Hareketinin genel başkanlığını yapmıştır. Şimdi ise insan hakları savunucusu olarak bağımsız faaliyetini yürütmektedir.