Home / Karışık / Amele Pazarından Saraya – Derya Koca

Amele Pazarından Saraya – Derya Koca

Ya ezenden yana olacaksın ya da ezilenden! Bu işin az şekerlisi, çok şekerlisi olmaz..!
Rıfat Ilgaz

apge_dcwe0aawh5gqnw1ka

FotoÄŸrafçı Ara Güler’in ErdoÄŸan’ı ve ailesini sarayında fotoÄŸraflarken gördük. Ara Güler’i biraz takip edenler bilir. Günlük hayatın içinden ve İstanbul’un en güzel yıllarından oldukça baÅŸarılı fotoÄŸrafın arkasında o vardır. Bu zamana kadar kimseye poz vermemiÅŸ Dali’nin yanında Churchill, Picasso, Sophie Loren ve Bülent Ecevit’in fotoÄŸraflarını da çekmiÅŸtir. Bu fotoÄŸaflar Ara Güler’e dünya çapında da pek çok ödül ve bolca ün saÄŸlamıştır. Ancak Ara Güler diyince akla gelen, onun fotoÄŸrafçılığın ustaları arasında anılmasını saÄŸlayan fotoÄŸraflar günlük hayatın, yoksulların fotoÄŸrafları olmuÅŸtur.

Sarayda çekilen fotoÄŸrafların ve Ara Güler ile yemek yiyen ErdoÄŸan’ın fotoÄŸraflarının basına sevis edilmesi pek çok tartışmayı da beraberinde getirdi. Ara Güler’in saraya davet edildiÄŸi açık. Ara Güler insanlara poz verdirtmez. En azından bugüne kadar öyleydi. Güler kendisini bir muhabir olarak görür çünkü fotoÄŸrafın bir sanat deÄŸil tarihi bir belge olduÄŸunu savunur ama bu sefer poz veren bir zatı çekti. “Usta ellerden” çıkan fotoÄŸraflarla ErdoÄŸan’ın imajının ve sanatçılar ile kurduÄŸu iliÅŸki ile tazelenmek istediÄŸi de aÅŸikar.

Nobel Kimya ödülünü alan Aziz Sancar’ın Kürdistan’daki savaÅŸ tüm hızıyla sürerken bir Kürt olarak “milli” deÄŸerlerine sahip çıkan bir Türk milliyetçisi olma ve devletçi zihniyete omuz vermesi de aynı çerçevede okunabilir. Devlet kendisini milliyetçiliÄŸi nedeniyle baÄŸrına bastı. Bilimsel niteliÄŸinden ötürü deÄŸil. Zaten bilimsel niteliÄŸi de hiç tartışılmadı. Benzerleri de çoÄŸaltılabilir: annesi önemli bir halk ozanı olan ve kendisini “solda” bir zamanlar tariflemiÅŸ olan Yavuz Bingöl’ün AKP hayranlığı herkesçe biliniyor. Ya da 90’ların sonunda adı “YaÅŸayabilme İhtimali” olan ÅŸiirde Kırmızı boyalarla umut ikliminde harfler yazılıyordu / Pütürlü duvarlara ve Türk dil kurumu’na inat bir Türkçe’yle/  AÄŸbilerimizden öğrendik, Åž harfinden orak çekiç figürleri türetmeyi yazan Yılmaz ErdoÄŸan’ın bugün içine sürüklendiÄŸi ahval ortada. Liste uzun. Biz konumuza geri dönelim.

Peki, ErdoÄŸan’ın fotoÄŸrafını çeken Güler neden küçük çapta bir isyana sebep oldu:Güler’in iyi bir fotoÄŸrafçı olarak halkın gözünde tavır almak yükümlülüğü olan “sanatçı” algısı. Amiyane tabirle “halkın sanatçısı” olma beklentisi.Ancak belki de meseleyi Ara Güler’i sadece bir örnek olarak kabul ederek ele almak gerekiyor.

Yetenekli insanların devletin, egemen sınıfların hegemonyasının tesisinde ve bunun yeniden üretiminde çimento olması çok olaÄŸan bir ÅŸey.Hegemonya zaten bu tür araçlarla kurulur. Ve sanatçılar, bilim insanları da birer sınıfa mensup kimselerdir. Kendi sınıflarına karşı çıkan az sayıdaki burjuva aydını saymazsak hayattaki çıkarlarının yolunda gittikleri de pekala söylenebilir.Zaten sınıflı toplumların tarihi sanatın ve bilimin sınıflar üstü bir karaktere sahip olamayacağını kanıtlayan sayısız örnekle dolu. Rönesans dediÄŸimiz hadise hali hazırda yükselen bir yeni sının aydınlarını kendi çıkarları doÄŸrultusunda desteklemesinin bir sonucu deÄŸil mi? Ya da bugün sanat alanında olaÄŸanüstü bir sıçrama kabul edilen Eiseinstein’ın filmlerini işçi sınıfının iktidarını olmadan anlayabilmek olanaklı mıdır?Hal böyle iken asıl tartışma konusu “aydın” kavramının tartışılması oluyor

Aydın, Sanatçı, İlham

İtalyan Markssist Gramsci’ye göre organik aydın kendi sınıfının bilincinde olarak, kendi sınıfı için rıza devÅŸiren kimsedir.Kendi sınıfının çıkarları doÄŸrultusunda davranandır. Yani zaten burjuva aydınların görevi budur geniÅŸ kitleleri her türden eÅŸitsizlik ve acımasızlıkla örülü bir dünyaya katlanmasını saÄŸlamaktır Bunun içinde varoluÅŸunu Kemalizmin ideologluÄŸu görevine adamış (Yakup Kadri, Burhan Asaf Belge, Åževket Süreyya Aydemir gibi isimleri barındıran) Kadrocuları da, Nazlı Ilıcak gibilerini de Celal Åžengör’ü de koyabilirsiniz. Amacı dalkavukluk etmekten, devrimcilere küfretmek, pislikleri meÅŸrulatırmaktan var oluÅŸu itibariyle egemen sınıfın bir parçası olan ve zaman zaman ” vicdanlı” duruÅŸlarla takdir toplayan tipolojiye kadar geniÅŸ bir skalada burjuva aydınlarının tekmili burada deÄŸerlendirilebilir.

İşçi sınıfının organik aydınları ise sınıf mücadelesinde inÅŸa edilecek bir karşı hegemonya savaşı içinde var olur. Ancak Gramsci’ye göre aydın bugünkü kavrayışla okumuÅŸ-yazmış-entelektüel insan modeli olmak zorunda deÄŸildir. Sınıfını bilen ve sınıf bilinciyle eyleyen sıradan insanlar da; işçi sınıfı için besteleyen, çizen yazan da organik aydındır: Orhan Kemal, Nazım Hikmet ve daha nicesinin yanında kendisini insanlığın kurtuluÅŸunda var eden ve onun için üreten emekçiler, entelektüeller… Salt propaganda sanatından bahsetmiyoruz. Kendisini emekçi sınıfların bir parçası olarak gören ve ilamı/motivasyon kaynakları dolayısıyla da hayata bakışı kendi sınıfsal pozisyonu içinde ÅŸekillenmiÅŸ bir aydın tipini kastediyoruz.

ara-guler-1954
1954 – İstanbul, Amele Pazarı

Tarihin motoru olan sınıf mücadelesi safları netleÅŸtirir. Salt bireysel vicdanın ötesinde bir siyasal güçle, insanları taraf seçmeye zorlar. Böyle zamanlarda tarih olaÄŸanüstü insanlar çıkarır: henüz 26 yaşında bir genç devrimci ve teorisyen olan  Troçki’ gibi. Ama aynı zamanda kendi sınıfına ihanet ederek karşı sınıfın yanında yer alan da olur. Dalga, gücü oranında da egemen sınıfın aydınlarını işçi sınıfının kendi saflarına katmaya muktedir olur. Tersi de mümkündür.Yani bir zamanlar işçi sınıfının yanında olan, açıkça onun sesi olan kimselerin gerileme  dönemlerinde egemen sınıfın yanına geçmesi de çok sık görülür.

Gerileme dönemlerinde artık ezilenler, hayatı yaratanlar fotoÄŸraf makinesine uzanan ele ilham olmaktan çıkar. Çünkü ezilenler, yoksullar, emekçiler seslerini duyuramaz, bir özne olarak belirleyici bir role sahip olamaz olurlar. Örgütlülüğü ve sınıf bilinci ortadan kaldırılmış bir işçi sınıfının düzeni deÄŸiÅŸtirmeye muktedir olduÄŸu güçlü günleri sona ermiÅŸtir. Sanatın ilham kaynakları deÄŸiÅŸmiÅŸtir. İlham olmaktan kastımız sanata konu olana yabancılaÅŸmış ve onunla dışsal bir iliÅŸki kurmuÅŸ bir ÅŸey deÄŸil. Tam olarak onunla temas etmiÅŸ, belki kader ortaklığı kurmuÅŸ ve kendisinden de bir parça olarak doÄŸalında ortaya çıkmış üründen bahsediyoruz.Zaten insanlığın en umut veren alt üst oluÅŸ evrelerinde sanatsal üretimin de hızlanması bu doÄŸal iliÅŸkinin yakalanabilmesi ile mümkündür. Sanatçı, kendisini o tarafta hisseder ve bulunduÄŸu yerden ürün verir.Bugün olduÄŸu gibi gün gelir, lüksün zenginliÄŸin yoksullara “milli irade” diye anlatıldığı bir zorba diktatör gelir,  insani deÄŸerlerin yerini kayırmacılığın alenen savunulduÄŸu bir utanmazlık alır başını yürür. ZalimliÄŸin popüler rıza ile iktidara geldiÄŸi bir dönem alır. Bu popüler rızayı yaratan da bu yükseliÅŸte çıkar gören burjuva “aydınlarının” verdiÄŸi katkılar da yadsınamaz. Emekçi snıflar için rüzgar karşıdan eser. Her yelken bu rüzgarı karşılayamaz. Ara Güler belki hiçbir zaman işçi sınıfının organik aydını olmadı. Ama eserlerinin önemli bir kısmını İstanbul’un varoÅŸlarında var etti.Devran döndü. Güce tapınma devri açıldı. Ara Güler de bu rüzgarda bellki ki çok ÅŸey kaybetti. Ve objektifi İstanbul’un amele pazarından sarayın lüks salonlarına döndü.

 

Müdafaa Meselesi

Ara Güler’in saraya girerek fotoÄŸraf çekmesi p180suk0iq1ofo3jd160m1kqc1mu33oldukça sert tepkilerle karşılandı. Oysa Güler ülke kan deryası içinde
debelenirken diktatöre karşı “tavır almak” konusunda ilk kez sınıfta kalmadı. Hatırlanacak olursa Gezi ayaklanması sert bir ÅŸekilde bastırılırken, ölümler hala devam ederken, Taksim’deki yeryüzü sofraları TOMA’larla tehdit edilirken Taksim Meydanı’nda İstanbul BüyükÅŸehir Belediye’sinin verdiÄŸi iftarın fotoÄŸraflarını çekerek “tarafını” daha önce belli etmiÅŸti. Hem de “Huzur” adıyla. Bu durumda aynı meydanın bir ay önceki sahipleri de “huzur kaçıran” oluyordu. Mesaj netti.

Sosyal medya üzerinden çok sert eleÅŸtirilerin hedefi olan Ara Güler’i savunmak da liberal yüzeysellikle Ahmet Hakan’a düştü. Hürriyet’te Ara Güler Müdafaası baÅŸlığıyla yazdığı yazıda “Ara Güler bir foto muhabiridir. Dün Kemal Bey’in fotoÄŸraflarını çeker, bugün Tayyip Bey’in… Hatta istesinler… Yarın, Devlet Bey ile Selahattin Bey’i de çeker. Zaten çekmezse… Ara Güler olmaz ki.” dedi.

Ahmet Hakan’ın savunusu sanatçıyı sınıflar üzeri gören “iÅŸini yapan sanatçı” kılıfıyla pazarlamaktan öte bir anlam ifade etmiyor. Zaten Ara Güler de yaptığı ÅŸeyin neye tekabül ettiÄŸini bilerek yapan bir fotoÄŸrafçı. Sahnede ErdoÄŸan’ın elinden ödül alırken de, milyonların sokakta olduÄŸu bir gün AKP’nin verdiÄŸi iftara sadece gitmekle kalmayıp fotoÄŸraflarını da servis ederken de.

Ara Güler yetenekli bir fotoÄŸrafçı olabilir. Ancak asıl mesele zaten kim için ve hangi deÄŸerlerle ürettiÄŸinizdir. Dolayısıyla “Ara Güler’i harcamayınız” gibi bir yaklaşımın zerre kıymeti yoktur. Bu toprakların gördüğü en büyük zalimlerden olan bir diktatörün sarayına girip fotoÄŸrafını çekerken aynı gün katledilen onlarca insanın katilinin fotoÄŸrafını gururla çekebiliyorsa burada bi problem vardır. Tavır almak, tarafını seçmek insanı ve insana dair her ÅŸeyi anlamlı kılan yegane özelliktir. Sanatı da bilimi de bunun üstündeymiÅŸ gibi görmek, göstermek sanatın kendi özünü dahi kavramamış olmayı gösteriyor.

Taraf Seçmek

fft107_mf5602877

Ara Güler’in emekçileri resmetttiÄŸi, İstanbul’un kadim halklarına çevirdiÄŸi objektifin karşısında bugün bir saray zorbası var. Bu sadece sınıf mücadelesinin çok gerilemiÅŸ olduÄŸu bir dönemle de açıklanamaz. Her ÅŸeye raÄŸmen eÅŸitlik, özgülük, adalet ve ezilenden yana olmak insan iradesi ile ilgili bir meseledir. İnsan iradesini de tarihsel koÅŸulların esiri olmayan insan eyleminden baÅŸka nedir ki? Kendisinden olanı ödüllendiren ve kendisine karşı olanı (Levent Üzümcü’nün çalıştığı tiyatrodan atılması gibi) sindirmeye çalışan dünyada dik durmak, bir sanatın özüne sadık kalmakla ilintilidir. Levent Üzümcü gibilerin sayısının artması ise sınıf mücadelesinin seyriyle sıkı bir iliÅŸki içindedir.

Ara Güler’i tartışırken , genel anlamda “sanatçı”dan bahsederek sorun açıklanamaz.Öyle olursa mesele dolaşır gelir ” ” ama harcamayalım” sığlığına yapışır. Hangi sınıfın sanatını icra ettiÄŸinden bağımsız bir sanatçı mefhumu olamaz. Ara Güler de kendi sınıfını/safını seçmiÅŸtir. Ara Güler’in yetenekleri onun üstünde bir anlam ifade etmektedir ve bundan sonra da belki iyi iÅŸler yapacaktır.Ancak yetenek, sadece fotoÄŸrafın iyi olmasını saÄŸlayabilir. Sanatçıyı “iyi” yapan ise duruÅŸu ve deÄŸerleridir.

Etiketlendi: