AKP Sıkışıyor, ama… – Gökçe Şentürk

AKP Sıkışıyor, ama… – Gökçe Şentürk

AKP 19 yıllık iktidarının en zayıf dönemini yaşıyor. Türkiye’de seçmen davranışının temel belirleyicisinin ekonomik gidişat olduğunu biliyoruz. Ülkenin temel problemini demokratikleşme olarak gören liberallerin söyleyegeldiği gibi cahil toplumun ilkel zihinlerinden değil, nüfusun geniş kesimlerinin giderek yoksullaşan ve gelecek beklentisi olmayan emekçilerden ve gençlerden oluşması bu gerçekliği önümüze koyuyor.

Genç işsizlik %40’lar seviyesinde, kırılgan istihdam dediğimiz, esnek-güvencesiz çalışma biçimi, pandemiden önce 7 milyon iken pandemi sonrası 10 milyonu aştı. Üstelik bu sayılara ücretsiz izinde kısa çalışma ödeneği ile yaşamak zorunda olan 7 milyonu aşkın emekçi de dahil değil. Aynı sebepten geniş tanımlı işsizliğin de felaket boyutlara ulaşacağını öngörmek zor değil. Her 10 kişiden 7’sinin borçlu olduğunu ve vatandaşın borcu 880 milyar TL ile bir ülke ekonomisi kadar. Bir de üzerine yeni dolar şoklarıyla katlanılmaz hayat pahalılığını eklersek toplumsal patlama koşullarının maddi gerçekliğini herhalde göstermiş oluruz.

Bütün bunlar halkın geniş kesimi için bir sonraki seçimde siyasal tercihlerini değiştirmek için yeterli. Ne Ayasofya’nın açılması ne Azerbaycan “zaferi” ne de hikmeti kendinden menkul doğalgaz, aya yolculuk müjdeleri AKP’nin eriyen toplumsal desteğini yerine koyuyor. Oysa anketlerde de görüldüğü üzere AKP’nin kaybettiği destek doğrudan CHP öncülüğündeki muhalefetin hanesine yazılmıyor. Çünkü Millet ittifakı açık-gizli-potansiyel ortaklarıyla emekçi halkın hayatına dokunan bir hikaye anlatamıyor.

Türkiye siyasi ortamında durum özetle şöyle; AKP sıcak para akışı temelli ekonomik büyümeyi sağlamak için emperyalist merkezlere güvence vermek zorunda, diğer yandan da Cumhur İttifakı’nın dağılmaması gerekiyor. Bunun için de MHP’nin gönlünü hoş tutmak gerek. Ama bunlar da yetmeyebilir. Tek adam rejimini ayakta tutmak için muhalefetin parçalanması şart görünüyor. Ana gündemi iktidar belirlerken milliyetçilik sürekli ön plana çıkarılıyor. CHP ise milliyetçi-muhafazakar, türkçü-islamcı siyasetin simgelerini kullanarak iktidarın söylemini “elinden alma” ve muhalefetin 5 benzemez unsurlarını yan yana tutma çabasında. Ortam giderek sağcılaşıyor. Yani halkın gerçek dertleriyle ilgilenmekten çok siyasi mühendisliğe dayalı bir taraflaşma var.

HDP’nin Kapatılması ve Dokunulmazlıkların Kaldırılması

MHP Cumhur İttifakı’ndaki ağırlığını arttırdığını devlet içinde kadrolaşarak ve faşist tosuncuklarını muhalif siyasetçi ve gazetecilere saldırtarak gösteriyor. Gare operasyonuyla hedeflenen muhalefetin HDP üzerinden bölünmesi ve toplumun geniş kesimlerinde uyanan milliyetçi duyguların iktidar bloğu lehine kullanılmasıydı. Muhalefet beklenenin aksine iktidarın arkasına sıralanmadı, eleştirdi. Yine de HDP’nin kapatılması ve dokunulmazlıkların kaldırılması gündemi hızlandırılmış oldu.

HDP üzerinden hem muhalefetin bölünmesi hem de toplumsal kutuplaştırmanın sürdürülmesi hedefleniyor ama AKP, sadece MHP’ye taviz vermek zorunda olduğu için değil, geçim derdinin halkın en temel gündemi haline gelmesini engellemek için toplumsal kutuplaştırmayı milliyetçiliği kullanarak arttırmak da zorunda. Dokunulmazlıkların kaldırılması ise Ömer Faruk Gergerlioğlu örneğinde de gördüğümüz gibi iktidarı sıkıştıran siyasetçilerin bertaraf edilmesi ve HDP’yi kolsuz-kanatsız bırakmak için kullanılıyor-kullanılacak.

Yeni Anayasa ve Seçim Sistemi Değişikliği

Bir süredir konuşulan Anayasa ve seçim sistemi değişikliğinin halk oylamasına sunulabilmesi için AKP+MHP milletvekillerinin yanında 22 vekile daha ihtiyaç var. Türkiye tarihinde örneğine çokça rastladığımız vekil devşirme örneklerinden birini görürsek şaşırmayız. İyi Parti’nin Cumhur İttifakı’na yakın kanadı burada ilk göze çarpan aday. Nitekim AKP Kongresi’nde İyi Parti’den AKP’ye geçenler MKYK’ya alındı.

AKP hesaplarında bir taraftan da seçim barajının %7’ye çekilmesiyle HDP ve İyi Parti’ye set çekmek var. Özellikle HDP’nin, yüksek seçim barajını aşabilmesi için Batıda HDP’li olmadığı halde destek veren kesimin artık ihtiyaç olmadığı fikriyle kendi partisine dönmesi ve oylarının düşmesi konuşuluyor.

Bu tabloda 2022’de erken seçim beklentileri artarken AKP seçimi garanti altına almak adına kutuplaştırma, seçim sistemini değiştirme, muhalefeti bölme ve milliyetçi operasyon ve kahramanlık hikayeleriyle içerde seçmeni arkasında tutma taktiklerine devam edecek. Şunun farkında olmak önemli. Bu saatten sonra seçimi kaybetmemek adına her adımın atılabileceği kritik eşiğe giriyoruz. İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılması da birçok etkenle birlikte buradan okunmalı.

Özetle yoksul muhafazakar mahallede ekonomi temelli bir değişim emaresi mevcut olsa da muhalefet halkın yaşam gerçekliğine, yoksulluğuna dokunan bir yerden siyaset üretmedikçe, AKP-MHP’den kurtulmanın garanti bir yolu olamayacağı çok açık. Emekçi halkı, yoksul mahalleleri sınıfsal temelde kurulacak bir mücadeleyle heyecanlandıracak, ehvenişere mahkum etmeyecek tek özne sosyalistler olabilir. O da başka bir yazının konusu olsun..

KATEGORİLER