AKP-Cemaat Kapışmasında Nasıl Tavır Alınmalı? (Serkan Üstün)

Geçtiğimiz günlerde Zaman-STV çalışanlarına ve polis içindeki cemaatçi kadrolara yönelik operasyon ülke gündemine bomba gibi düştü.

Yıllardır Türkiye’deki en önemli toplumsal dönüşümlere birlikte imza atan AKP-Cemaat koalisyonu, MİT soruşturmasıyla ayan beyan bir şekilde birbirlerini hedef almış, 2013 sonu itibariyle de topyekün savaşa girişmişti. 2013’te cemaatin bel kemiği olan dershanelerin kapatılması girişimiyle zirveye tırmanan gerilim, 17-25 Aralık Yolsuzluk Operasyonları ile sıcak çatışmaya dönüşmüştü. Ardından AKP’nin Suriye’ye gönderdiği cephanelik taşıyan tırlar, kolluk ve yargı içerisindeki cemaat güçleri tarafından durdurulmuş; bunu da internete düşen AKP’lilerin karıştığı türlü türlü skandal ses kayıtları izlemişti. Ne var ki AKP ve RTE, bütün skandallara rağmen ayakta kalmayı başarmış ve yerel seçimler ile cumhurbaşkanlığı seçimlerinden zaferle çıkmayı bilmişti. Ve tabi bu durumda AKP’nin Cemaat’e karşı saldırısı başlayacaktı. Başta Bank Asya olmak üzere cemaatin ticari girişimleri ağır darbeler alırken cemaatin polis ve yargı içerisindeki örgütlülükleri de gözaltı ve tutuklama saldırısı altındaydı. Şimdiye kadarki çatışmalarda ağır darbeler alan cemaatin gücünün sınırları ortaya çıkarken diğer yandan tarihinde ilk defa muhalefete düşmüş olan cemaatin bir şekilde tutunabildiğini de gördük. Ne var ki RTE cemaatin defterini dürmeyi kafaya koymuş durumda. F.Gülen de geri adım atmayacağını “sohbetlerinde” dile getirmiş durumda. Kavga sürecek ve şimdiki hedefin cemaatin medya gücü olduğu anlaşılıyor.

F.Avni’den Al Haberi

Fuat Avni’ takma adlı Twitter fenomeninin önceden duyurduğu operasyon aynı zamanda 17 Aralık yolsuzluk operasyonlarının birinci yıldönümüne rastgelmesi nedeniyle cemaat ve CHP tarafından hem bir intikam hem de yolsuzluk gündemini savuşturacak ve cemaatin prestijini sarsacak bir algı operasyonu olarak yorumlandı. Bu yorumlar doğru olmakla birlikte esasında kavganın bir tasfiye ile sonuçlanmasını sağlayacak operasyonların bir devamı olma niteliği önem taşıyor. Daha önce emniyet içerisinde gerçekleştirilen operasyonların bir halkası olan bu gözaltıların yakın gelecekte yine emniyet ve bu defa yargı içerisinde süreceği açık. Tabi bu defasında Zaman gazetesi genel yayın yönetmeni Ekrem Dumanlı, Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca ve STV’nin absürt dizilerinin yapımcı ve senaristlerinin gözaltına alınması, bundan sonrası için cemaatin medya kolunun hedef alınacağını gösteriyor. Yani cemaatin ciddi etkisi olan medya kolu kesilmek isteniyor. Zira, Zaman tirajı (dağıtımı da diyebiliriz) en yüksek gazete iken Samanyolu TV’de çıkan ve güncel siyasal göndermelerle dolu olan diziler, rating sıralamasında üst sıralarda seyrediyor. Bu da medyanın “algı operasyonları” açısından toplum üzerindeki etkisini ortaya koyuyor.

Son operasyonun Tahşiyeciler adı verilen bir örgüte yönelik operasyon ve yayınlarla alakalı olduğu biliniyor. Ergenekon, Balyoz gibi, AKP-Cemaat koalisyonu yeni rejimin bürokrasi içindeki eski rejim taraftarlarını tasfiye eden operasyonunda yaşanan bir takım hukuksuzluklar, Cemaat operasyonu başladığında AKP’nin kendisini savunma mekanizması olmuş ve burada suçu AKP, “paralel” gibi sıfatlarla Cemaat’in üstüne yıkmaya çalışmıştı. Tahşiyeciler konusunda ise bunun tamamen cemaat inisiyatifinde geçen bir operasyon olduğu ve AKP’nin buradaki hukuksuzluğu ve “bulunduğu konumu çıkarı için kullanan cemaatin” suçlarını daha iyi kanıtlayacağı yorumu yapılıyor.

Operasyonlar Karşısındaki Tavır

Gözaltıların ardından sağ-liberal ve ulusalcı ve sol kesimler, gerçekleştirilen tasfiye operasyonuna farklı tepkiler verdiler. Taraf ve Zaman operasyona sert tepki verirken, Star, Yeni Şafak gibi AKP yayın organları operasyona büyük destek verdi. Ulusalcı cenahta ise Aydınlık ve İşçi Partisi operasyona yine büyük destek verirken CHP bir kaç istisna hariç cemaatin yanında konumlandı. Solda ise bir eğilim, durumu basın özgürlüğü, hukuksuzluk gibi gerekçelerle ele alırken diğer bir grupsa AKP’nin diktatörlüğü sağlamlaştırma ve eski ortağını tasfiye operasyonunun aracı olarak gördü.

Öncelikle basın özgürlüğü meselesi, söz konusu cemaatin tetikçi ve operasyonel medyası olunca oldukça komik kalıyor. Ama bu durum cemaatin komikliğidir. “Cemaatin her türlü yargı-polis operasyonunun tetikçiliğini yapan medya organlarının ‘ifade özgürlüğünü’ savunmak devrimcilerin işi olamaz” diye düşünülebilir. Diğer taraftan bugün ülkenin en çok tirajlı gazetesini bastıran AKP’nin yarın burdan elde ettiği güçle tutarlı muhalefete de saldıracağı gün gibi ortadadır. Bu yüzden kenarda durup steril pozisyonlar takınmanın bir anlamı olamaz. Cemaatin ne mal olduğunu bütün Türkiye zaten biliyor, ama güçlenen tehlike karşısında suya sabuna dokunmamak, hiç de politik bir tavır değildir.

Apolitik bir “yiyin birbirinizi” tavrı, AKP’nin gücünü günbegün artırdığı ve ülkenin günbegün baskı ve şiddetle yönetildiği düzene gidişe seyirci kalmaya yarayacağı gibi politik bir “yiyin birbirinizi” tavrında da (kavgayı derinleştirip ortalığa saçılacak pisliklerden yararlanmaya çalışmak) esasında eşitsiz iki gücün kavgasında AKP’nin daha da güçlenerek çıkacağını öngöremeyen naif bir iyimserliğin söz konusu olduğunu söyleyebiliriz.

AKP’nin eski ortağı cemaate yaptığı operasyonun amacı onu gerçek suçlarından yargılamak değil, yargı-emniyet içerisinden tasfiye etmek ve devlet aygırındaki tekçi kontrolünü sağlamlaştırmak. Cemaatin AKP’ye göre daha zayıf ve dezavantajlı olduğu bir ortamda AKP, diktatörlüğünü sağlamlaştıracak adımlar atmaya devam edecektir. Cemaat bütün suçlarını AKP’yle birlikte işledi ve AKP’le birlikte ancak gerçek bir adaletle, emekçi halkın iktidarı tarafından yargılanabilir.

KATEGORİLER
ETİKETLER