Ahmet Hakan ve Marks’ın Haklılığı Üzerine – Derya Koca
Ahmet Hakan bugünkü köşe yazısında Fethullah Gülen’in binlerce kişiyi mesihvari bir yapıyla etki altına almasına dair şu satırları yazdı:
“Fetullah Gülen’in sevk ve idare ettiği örgütün din anlayışı, sanırım en kısa ve kestirme yoldan, Marx’ın ‘Din halkların afyonudur’ sözüyle açıklanabilir.’ Ali Şeriati merhum da ‘Dine karşı din’ adlı kitabında çarpık din anlayışlarının, Marx’ın bu sözünü doğruladığını ifade eder. Ah Fetullah Gülen ah! Senin din anlayışın yüzünden Marx bile haklı çıktı”
Ahmet Hakan’a üzülerek söylüyoruz. Bu sefer de olmadı. Marks’ın haklılığını anlamış olman ne iyi. Bu sığlıkla meseleyi anlamaktan hala o kadar uzaksın ki…
Öncelikle ilk söz alıntıya dair… Komünizme düşman kesimlerin ezbere bildiği bu söz, “komünizm din düşmanıdır” propagandası için kendi bağlamından ve anlamından kopartılarak ve yanlış bir şekilde hep tekrarlanır. Sözün tamamı şu şekildedir: “Dinsel acı, hem gerçek acının bir anlatımı, hem de gerçek acıya karşı bir başkaldırıdır. Din, baskı altındaki yaratığın iç çekişi, kalpsiz dünyanın kalbi ve ruhsuz dünyanın ruhudur. Din halkın afyonudur” Yani Marks, Ahmet Hakan’ın sandığı gibi dini kullanarak devleti ele geçiren ve kendi hükümranlığını kuranların dininden bahsetmiyor. Kaldı ki cemaatin yükselişi ve gücü salt halkın dini duyguları ile açıklanamaz.
Ahmet Hakan gibi liberaller şimdi devletin yücelttiği, koruğu, kolladığı “cemaatin gücü nereden geliyor” canhıraş bunu anlatmaya çalışıyor. Suya sabuna dokunmadan da ancak bu kadar oluyor. Cemaatin darbe yapacak cürreti bulan gücü sadece dinle açıklanamaz. İktidarın sorumlulukları yokmuş gibi anlatılamaz. Üstelik kendisi gibi liberallerin sorumluluğu da Marks’tan bir alıntı yapıp sızlanmakla atılmıyor.
Cemaati bugünlere bizzat iktidar getirdi. Emekçilerin yoksulluğu üzerinden değerlendirilen boşluklar işin özü. Piyasacılığın azgınca uygulandığı dönemde eğitim ve barınma gibi en temel ihtiyaçlar bu kesimlere adeta emanet edildi. İşte gücün gerçek sırrı buradadır. Madem muhalefet ediyor gibi görüneceksiniz o halde piyasacılığa karşı çıkın. Parasız eğitimi savunun. Rantçılığa, servet avcılığına, cemaati büyüten bu çarklara kökünden karşı olun. Ancak o Ahmet Hakan. O, yüzeysel sızlanmaları ve “esnek” kişiliği ile maluldur.
Varlığını komünizmin eşitlikçi fikirlerine karşı devletin verdiği destekten alan Fethullah Gülen’i basit bir vaizlikten devletin ortağı haline giden yol, bizzat devlet tarafından döşenmiştir. Bunun yanında da ona çanak tutan liberalleri, uluslararası emperyalist ortaklarını da unutmamak gerekir elbette. Ahmet Hakan dile getirmeye korkuyor olabilir ancak işin özü budur.
Marks’ın dine yönelik anlayışını kaba bir yorumla “halkın kandırılması” olarak anlayan Ahmet Hakan’a tane tane anlatmaya çalışalım: Marks yukarıdaki sözünde dini inancının asıl kaynağının geniş emekçi yığınlarının yoksullukla kavrulmuş, çilekeş yaşamlarının; yani bu dünyada sömürücü sınıflar karşısında çaresizliklerinin karşısında başka bir dünyada huzur arayışları olduğunu ifade ediyor. Marks kısaca dinin bir ağrı kesici (afyon) gibi acılara, adaletsizliğe katlanabilecek bir şey olarak sınıflı toplumların gerçekliğini ifade ediyor.
Gelelim Marks’ın haklılığı meselesine. Evet Marks haklıdır. Ahmet Hakan bu gerçeklik karşında kahrolsa da bu böyle. Dünyanın en büyük kapitalistleri bile bunu kabul ediyor. Sınıflı toplumların getirdiği yıkım, açgözlülük, şan, şöhret, rant, emperyalist savaşlar, katliam, yıkım, eşitsizlik ve ezilme… Marks tüm bunları ustaca açıklamış ve insanlığa bir kurtuluş reçetesi sunmuştur. Marks bu fikirleri 19. yy ‘da insanlığa kazandırdı. 20.yy’ın en muazzam zaferi de onun rehberliğinde ortaya çıktı. Yani Marks’ı haklı kılan şey 15 Temmuz gecesi herkesin bildiği pisliklerin ortaya saçılması değil, Marks’ın haklılığı her gün içinde yaşadığımız hayat tarafından doğrulanıyor. Bunun için Ahmet Hakan’a tavsiyemiz, içinde yaşadığı kentin, İstanbul’un emekçi mahallelerine bir bakmasıdır. İstanbul’un Esenler’inde, İkitelli’sinde sabahın kör karanlığında yola düşüp izinsiz, güvencesiz, yok pahasına çalışan milyonları Marks’ın haklılığının vücut bulmuş halidir. Gerçeklik İstanbul’un zenginliğini gece gündüz üretip onun kırıntıları ile susmaya razı edilenlerdir. Kendisi de iktidar yalakası varlığını bu milyonların suskunluğuna borçludur. Ve biliyor musun Ahmet Hakan; o milyonların bu düzene razı edilmesinde senin de payın az değil! Marks’ın haklılığını görmek istersen aynaya bakman yeter de artar bile. Anlayana!