CHP milletvekili ve tanınmış gazeteci Enis BerberoÄŸlu’nun 25 yıl hapis cezasına çarptırılmasından sonra baÅŸlayan “Adalet Yürüyüşü”, AKP cephesinde büyük infial yarattı. Aslında CHP’yi ve lideri KılıçdaroÄŸlu’nu sokaÄŸa inmek zorunda bırakan AKP’den baÅŸkası deÄŸildi. KK açısından bakıldığında dokunulmazlıkların kaldırılmasına evet demenin vebali ağırdı. Zamanında yapılan onca uyarının iÅŸaret ettiÄŸi gibi HDP’den sonra sıra CHP’ye ve aslında muhalefet eden herkese gelmiÅŸti. Bu yüzden KK, BerberoÄŸlu’nun tutuklanmasının ardından büyük baskı altındaydı. 16 Nisan sopalı ve hileli referandumu sonrasında sokaÄŸa çıkmaya yanaÅŸmayan KK, ağır eleÅŸtiriler almış; “böyle bir ÅŸey olabilir mi”nin ötesine gidemediÄŸi için dalga konusu haline gelmiÅŸti. Neticede BerberoÄŸlu’nun 25 yıla mahkum edilmesi sonrasında KK adına sokaÄŸa çıkmak dışında yapacak fazla bir ÅŸey kalmamıştı.  Â
SokaÄŸa çıkmanın yöntemi olarak Ankara’dan İstanbul’a yürüme tercihi oldukça akıllıcaydı. Åžu aÅŸamada kitlesel ve barışçıl bir tarzda ilerlemek, mümkün mertebede süreyi uzun tutmak ve bir slogan temelinde kampanya ile ülke gündemini belirlemek gerekiyordu ki Adalet Yürüyüşü bunları baÅŸardı. Bunu mümkün kılansa halkın tabandan gelen basıncıydı. Gelgelelim bu momenti radikal bir emek programıyla ileriye taşıyıp sadece demokratik haklar meselesine duyarlı olan kesimlere deÄŸil, yoksulluk ve güvencesizlik içerisinde yaÅŸayan ve çoÄŸunlukla AKP’ye destek olan on milyonlara güçlü ve inandırıcı bir ÅŸekilde hitap etme fırsatı kaçırıldı. Adalet söylemi, “toplumsal adalet” söylemi baÄŸlamında farklı ve ileri bir boyuta taşınabilirdi. Ne var ki CHP liderliÄŸinin patronlarla ve küresel kapitalizmle uyumlu çizgisi, söylemi fakirleÅŸtirdi, içeriÄŸi zayıflattı ve bir kez daha dip akıntısının önündeki dalgakırana dönüştü. Aslında RTE’nin kutuplaÅŸtırıcı dili, radikal ve tutarlı bir emek söylemi ile tesirsiz bir hale getirilebilir, tüm topluma bu ÅŸekilde seslenilebilirdi. İngiltere, Fransa ve ABD’de emek ve toplumsal adalet merkezli sol söylemin (reformist içeriÄŸine raÄŸmen) toplumda ne kadar büyük bir heyecan ve etki yarattığı da belli ki CHP yönetiminin pek ilgisini çekmiyordu.
Adalet Yürüyüşü’nün halihazırdaki baÅŸarısı da esas olarak kitleler sayesinde mümkün oldu. Büyük kalabalıklar 15 Haziran sabahında Ankara Kızılay Meydanı’nda buluÅŸunca polis, geri adım atmak zorunda kaldı; oysa müdahale için hazırlardı. Böylece baÅŸlayan “uzun yürüyüş” AKP’den rahatsızlık duyan her kesimin desteÄŸini alarak büyük ses getirdi ve AKP’nin karın aÄŸrıları da yol boyunca arttı. BaÅŸta RTE olmak üzere AKP’li kurmaylar ve tetikçi gazetecileri, küfürler ve tehditlerle yıpratma kampanyası düzenledilerse de yürüyüşü polis ve asker kullanarak durdurmaya kalkışmadılar. Elbette yürüyüş düzenleme hakkına saygılı olduklarından deÄŸil.Â
Kirli Yöntemlerde Sınır Yok
AKP diktasını korkutan, yeni bir Gezi’nin patlak verme ihtimalidir. Farkındasınızdır, toplumsal barometrenin yükseldiÄŸini hissettiklerinde polis terörü derhal geri çekiliyor. Küçük gruplara karşı bütün hışmıyla saldıranlar, kalabalıklar artınca gayet dikkatli davranıyorlar. Bunu 16 Nisan sopalı ve hileli referandumun ardından baÅŸlayan eylemlerde görmüştük. Kadıköy, BeÅŸiktaÅŸ gibi merkezlerde günlerce süren eylemlere polis müdahale etmemiÅŸti. AKP diktası, kendince Gezi deneyiminden ders çıkarmış ve öfkeli insanlar yürürken onlara gaz atılmasının kalabalığı daha da büyütmekten baÅŸka bir iÅŸe yaramayacağı sonucunu çıkarmış. Aynı ÅŸekilde Adalet Yürüyüşü için sıcağı sıcağına on binler toplanmışken eylemcilere saldırmak yerine izin vermeyi tercih ettiler.Â
Polis saldırısına giriÅŸmediler, ama her zamanki kirli oyunlarına ve yıpratma taktiklerine baÅŸladılar. Toplumu ger, eylemcileri vatan haini ilan et, kutuplaÅŸtır, teröristlikle itham et, insanları korkut, tehdit et… Bunları en tepede RTE de yapıyor, tüm AKP sözcüleri ve yardakçı basın da… AKP diktasının pis iÅŸlerinde kullandığı tetikçilerden Fatih Tezcan, KK için “Åžunu öldürmeseler de ne diyeceÄŸini görsek” gibi ifadelerle tehdidin boyutunu tutuklamadan suikaste kadar tırmandırabiliyor örneÄŸin. Amaç, eylemi yıpratmak, katılımı düşürmek, toplumu sindirmek, protesto düzenlenmesinin normalleÅŸmesini engellemek, CHP’yi etkisizliÄŸe mahkum etmek vb. Ama en çok da toplumu kutuplaÅŸtırmak. AKP diktası gayet iyi biliyor ki toplumun kendisini destekleyen diÄŸer yarısı “saÄŸlam” durduÄŸu sürece “sıkıntı yok”. O yüzden sürekli kendi destek tabanını konsolide etmek zorundalar. Bunun için de Gezi umacası, terör umacası, vatan haini umacası vb’leri sayesinde kendi tabanını diri tutmaya çalışıyorlar.Â
Yeni Bir Gezi’den Neden Korksunlar ki?
Evet gerçekten de neden korksunlar ki? Nasıl olsa canını sıktıkları zaman sal polis terörünü, bastır eylemcileri, gerekirse öldür, sakat bırak ve hapislere at! Emekçilerin desteÄŸi olmadan, AKP’nin destek tabanı ciddi boyutta geriletilmeden, politik önderlik ÅŸekillenmeden, politik olgunlaÅŸma yaÅŸanmadan, radikalleÅŸme ve örgütlülük olmadan salt protesto hareketiyle AKP’nin devrilmesini bekleyemeyiz. Yani AKP diktası yeni bir Gezi’yi bastırmaya bastırır, ama onların asıl korktuÄŸu bahsettiÄŸimiz bastırma hareketinin sonuçlarıdır. Şöyle ki 2013’te deÄŸiliz. Bastırma derken artık KılıçdaroÄŸlu’nun bile hapse konabileceÄŸi, sadece Kürtler ya da sosyalistlerin deÄŸil, CHP’nin de ezildiÄŸi ve mutlak anlamda bir otoriterleÅŸmeden bahsediyoruz. AKP diktası bu noktaya gelmek istemiyor. Şöyle bir açmaz içerisindeler: Bir yandan CHP’den bile gelse herhangi bir çatlak ses duymak istemiyorlar. Bu anlamıyla son derece baskıcılar, ama diÄŸer yandan da serbest seçimleri kazanan Türk halkının meÅŸru demokratik lideri olmak da istiyorlar.
Ama 16 Nisan referandumu sonucu, onca sopa ve hileye raÄŸmen onlar için epey bir korkutucu oldu. 7 Haziran’da da aynı korkuyu yaÅŸamışlardı, tek başına iktidar bir anda ellerinden kayıvermiÅŸti. Aradaki 1 Kasım seçim zaferi ise istisnai ÅŸartlarda elde edilmiÅŸti. Sanayi, ticaret, turizm merkezleri, üniversiteler, gençlik kesimleri AKP’ye karşı bilenmiÅŸ durumda. 16 Nisan tercihleri bunu ispatladı. Ülke o noktaya geldi ki Adalet Yürüyüşü gibi popüler protestolar, AKP tabanını bile etkileyebilir. Yani az biraz demokraside bile Türkiye’deki toplumsal muhalefet, boÅŸ durmayacak ve sesini yükseltecek. AKP diktası ise daha da hassas hale gelecek. Üstelik DemirtaÅŸ hapiste, HDP komada. Oradaki bir toparlanma da hiç iÅŸlerine gelmeyecek.Â
Peki, yeni bir Gezi vesilesiyle geliÅŸecek bir ezme harekatıyla AKP diktası bu sıkıntılardan topyekün kurtulamaz mı? Böylelikle 2019 seçimleri de bir formaliteye dönüşür ve astığı astık kestiÄŸi kestik bir iktidar olarak yola devam edilir. Peki bu öyle kolay mı? Bu, öyle kolay deÄŸil. BahsettiÄŸimiz ÅŸey SaddamlaÅŸmaktır. Ama Saddam olmak öyle kolay iÅŸ deÄŸil ki! Saddam’ın, Kaddafi’nin, RTE’nin o çok öykündüğü Putin’in sınırsız petrol paraları var(dı). Türkiye’nin ise borçla çevrilen, tek silahı ucuz iÅŸÂ gücü olan, niteliksiz ve verimsiz bir ekonomisi var. Ve bu zayıf ekonomi, baÅŸta AB olmak üzere dışarıya göbekten baÄŸlı. Bakmayın siz RTE’nin öyle atıp tuttuÄŸuna, ekonomik açıdan tepetaklak olmak öyle kolay ki! Üstelik bu diktatörlerin ülkelerinde demokratik gelenekler oldukça zayıftı. İçlerinde toplumsal muhalefet damarının güçlü olduÄŸu Irak’ta Saddam, halka karşı defalarca katliam yapıyor, sivil halkı kimyasal silahlarla katlediyordu… Yani Saddam olmak basit bir ÅŸey deÄŸil, bu bir; Saddam olmaya çalışırken sonunda Saddam muamelesi görürsünüz, bu iki; ülkenizi üzerinde operasyon yapılan bir konuma, iç savaÅŸa ve toptan bir yıkıma götürürsünüz, bu da üç.
Bütün bunlardan ötürü AKP diktası, halkı topyekün bastırmaya, KK’yi hapse atıp CHP’yi bile yasadışı ilan etmeye henüz hazır deÄŸil. RTE’nin istediÄŸi CHP ve HDP etkisiz olsun, sokak rahat dursun, ekonomi az biraz yolunda olsun, 2019 seçimleri bir ÅŸekilde(!) bizim olsun. Ama iÅŸte 16 Nisan referandumu, baÅŸta Nuriye ve Semih Hocalar olmak üzere KHK ile çıkarılan solcu kamu emekçilerinin direniÅŸleri ve son olarak da Adalet Yürüyüşü canlarını sıktıkça sıkıyor. Toplumsal muhalefeti bastırmaya çalıştıkça, bu topraklar bir yolunu bulup diktaya teslim olmayacağını ilan ediveriyor.  Â
Sonuç
AKP karşıtı toplumsal muhalefet de yeni bir Gezi konusunda oldukça temkinli. KendiliÄŸinden kalkışmanın ötesine geçilmesi gerektiÄŸinin hemen herkes farkında. Öyle olmasaydı, 16 Nisan gecesi Kadıköy’de sokaÄŸa çıkan yüzler ya da binler, saatler içerisinde yüz binler olurdu. Ama insanlar, önderliksiz biçimde hazırlıklı olmadıkları bir kavgaya girmek istemiyorlar. Bunun yerine iyi tasarlanmış, kitlesel eylemler ve politik bir zemin ciddi bir kanal haline gelebiliyor. KoÅŸulların kendisini dayatmasıyla patlak veren Adalat Yürüyüşü, bu imkanı sunduÄŸu için baÅŸarılı oldu. AKP’nin Adalet Yürüyüşü’ne bu kadar saldırmasının bir sebebi de AKP tabanının bir bölümünün de eylemi destekliyor olmasıdır. Bunu biz deÄŸil, Eski Star yazarı Lütfü Oflaz ve ANAR GM İbrahim Uslu söylüyor.Â
DiÄŸer taraftan Adalet Yürüyüşü yetmeyecektir. Zira kaba tabirle AKP’nin %50’si eritilmeden yol almak mümkün olmayacaktır. BahsettiÄŸimiz gibi bunun yolu da sistem karşıtı bir söyleme geçmek, emek merkezli bir radikalliÄŸi güçlendirmektir. CHP liderliÄŸinin kapitalizm ve emperyalizm karşıtı bir noktaya gelmesini beklemiyoruz, ama tek çözüm bu. Bu yüzden de 2019 seçimlerine ve CHP’ye bel baÄŸlayıp bekleyemeyiz. Tabi ki CHP, sokak ve kitle eylemliliÄŸine yöneldiÄŸinde kendi politikamızla CHP tabanının yanında olacağız; bu, aynı zamanda emek merkezli sosyalist bir alternatifi güçlendirmek için de olmazsa olmaz bir çabadır. Ama aslolan sosyalist güçlerin ülkede odak haline gelmesidir. Â
Yoksulluk sınırının AKP yandaÅŸ örgütü Memur Sen’in açıkladığı verilerle 4738TL yükseldiÄŸi bir ortamda asgari ücret sadece 1400 TL. İşsizlik ve hayat pahalılığı tavan yapmış durumda. SayabileceÄŸimiz bunun gibi yüzlerce nedenden dolayı inandırıcı, samimi ve radikal bir söylemle ülkede emek gündemini inÅŸa etmek zorundayız. EmeÄŸin gücü olmadan, gençlikte heyecan yaratmadan, örgütlülüğü arttırmadan, cesareti akılla birleÅŸtirmeden bir çıkışımız olmayacak. Ama bu topraklar bu öncü gücü kendi içerisinden çıkarabilir. Yeter ki biz sosyalistler çalışalım, gücümüzü arttıralım, umut olalım.Â













