Acil Servis ve Yoğun Bakımda Piyasa Mantığı – Barış Deniz Kuş
Geçtiğimiz günlerde Ankara Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Türk Yoğun Bakım Derneği 2. Başkanı Prof. Dr. Necmettin Ünal’ın yaptığı açıklamalar AKP’nin sağlıktaki neoliberal dönüşüm sayesinde tıpkı tüm kamu alanlarında olduğu gibi sağlığı da bir rant aracı olarak nasıl kullandığını bir kere daha gözler önüne serdi.
Prof. Dr Necmettin Ünal’ın açıklamasının satırbaşları şöyle;
“Türkiye’deki yoğun bakım yataklarının yüzde 60’ı özel hastanelerde. Özeldeki yoğun bakım yatağı sayısının kamu hastanelerinden fazla olması, dünyanın hiçbir ülkesinde görülmüş şey değil, çünkü yoğun bakım hizmetleri yüksek maliyetlidir ve SGK bu masrafı karşılıyor. Ama bizde devlet hastanelerindeki hastalar, özel hastanelerin yoğun bakımlarına gönderiliyor. Özel hastanelerin yoğun bakım servislerinin en az yarısı, SGK’dan para almak için kurulmuş. Özellerde kliniklerden alınıp ameliyat sonrası yoğun bakıma çıkarılan hastalar, bir daha kliniğine dönemiyor. İhtiyacı olmayan hastalar aylarca yoğun bakımda tutuluyor. Haliyle yoğun bakım servislerinde yer bulmak imkânsız oluyor, çok fazla torpil devreye giriyor. Yoğun bakım ve taburcu kurallarının uygulanması konusunda ciddi denetim eksiklikleri var. Biri buna ‘Dur’ demeli, devlet parasını çöpe atmamalı.”
Prof. Dr. Necmettin Ünal’ın açıklamalarından da anladığımız üzere “hastanede sıra beklemeye son”, “ücretsiz sağlık hizmeti her yerde” diyerek sağlıktaki neoliberal dönüşümü şahlandıran AKP iktidarının vaatleri bir kez daha boşa çıktı. Binali Yıldırım “sağlık hizmetimiz o kadar kaliteli ki artık vatandaşlar acil servise kız bakmaya gidiyor.” diyedursun, 2016 TÜİK verilerine göre Türkiye’de toplam 144.827 doktor var. Hekim başına düşen hasta müraacat sayısı ise 4.735 kişi. Türkiye’nin toplam hastane sayısı olan 1.510 hastaneden 560’ının özel hastane olduğu ve vatandaşların büyük çoğunluğunun devlet hastanesine mecbur olduğu düşünülürse devlet hastanelerinde çalışan hekimlerin hasta müracaat sayısı genel değerin çok daha üzerinde olur.
Ayrıca buna sağlık emekçilerine dayatılan performans kriteri yani hastaya nasıl baktığının değil hastaneye ne kadar para kazandırdığının ölçülmesi de eklenirse vatandaşın büyük çoğunluğunun bırakın kaliteli sağlık hizmeti almasını ortalama bir sağlık hizmeti aldığı bile söylenemez. Ayrıca Ünal açıklamasında, Hastaların gereksiz yere yoğun bakımda tutmanın maddi külfeti kadar sağlık riskleri olduğuna da işaret ederek “Yoğun bakımlar en fazla mikrobun bulunduğu yerler. Gereksiz yere uzun süre yoğun bakımda tutulmak, hasta için de risk” diyor. Fakat halkın sağlığından ziyade temel kriteri para olan ve bu uğurda hastaları gereksiz yere yoğun bakımda durarak zaman zaman tedavi sürecini geciktiren zaman zamansa yoğun bakıma ihtiyacı olan hastaları mağdur eden sağlık anlayışı elbette bunu da umursamaz. 2016 TÜİK verilerine göre özel hastaneler dahil, hastanelerde toplam 217.771 yatak var. Fakat 2015 Sağlık Bakanlığı verilerine göre bunlardan sadece 106.119 yatak nitelikli olarak kayda geçmiş. Ünal açıklamasında yoğun bakım yataklarının %60’ının özel hastanelerde olduğunu ve özel hastanelerin hastaları daha fazla para kazanmak için gereksiz yere yoğun bakım ünitelerinde tuttuğunu belirtmişti.
Nitelikli hizmet alması gereken aksi taktirde yüksek hayati riski bulunan yoğun bakım hastalarının tüm bu veriler düşünüldüğünde hizmet alması bile zorken, alacağı hizmetin niteliği de büyük bir soru işareti. “Sağlıkta dönüşüm” yapan AKP iktidarının sağlık hizmetini karlarına kar atmak isteyen şirketlerin kasalarına nakit olarak dönüştürdüğü sağlık hizmetini hem vatandaşın cebine hem de şirketlerin insafına bırakmasından ve RTE’nin belediye başkanlığından beri hayali olan Şehir Hastaneleri projesi ile kasasında inşaata temel atacak nakiti bile olmayan şirketlere ödenen büyük paralardan, kredilerindeki devlet garantilerinden ve %70 doluluk oranı garantisi vererek sağlık hizmeti almaya giden vatandaşa müşteri muamelesi yapılmasından apaçık bir şekilde görebiliyoruz.
Sağlıktaki neoliberal dönüşümün nasıl yaşandığı ve bu dönüşümün vatandaşa ve sağlık emekçilerine olan etkileri için sitemiz yazarlarından Arzu Görmez’in “AKP ve KHK’larla Değişen Sağlık Sistemi” yazısını şiddetle öneriyorum.