ABD ve AKP'nin Gülen Gerilimi Tırmanıyor. Bundan Sonra Ne Olur?
Bekir Bozdağ, bugün yaptığı açıklamada “ABD Gülen’i iade etmezse, bir teröriste Türkiye’yi feda etmiş olacaktır” dedi. Bu açıklama, AKP ile ABD arasındaki Gülen geriliminin bir süre daha devam edeceğini gösteriyor.
“Gülen krizinin” gelecekteki olası yansımalarına değineceğiz; ancak öncelikle şunu vurgulamak lazım: Geçmişte Tayyip’in dış politikadaki krizleri içeride fırsata dönüştürmeye çalıştığını fazlasıyla gördük. Rus uçağı düşürüldüğünde “Yine olsa yine yaparız” diyen Tayyip, “Suriye’deki Türkmenler katlediliyor” çıkışına ve daha öncesindeki Mavi Marmara gerilimine kadar dışarıdaki gelişmeleri birer iç politika aracı olarak kullandı. Tüm bu meselelerde sonunda geri adım attı. Gülen’in iadesi konusu üzerinden ABD ile yaşanan gerginliği de aynı bağlamda değerlendirebiliriz.
Erdoğan’ın ilerleyen süreçte -daha önce dışarıda yaşanan gelişmelerde olduğu gibi- Gülen’in iadesi konusunda geri adım atabileceği gerçeğini unutmamakla beraber Gülen’in iadesi konusunda ABD’ye kafa tutan “güçlü lider” imajının içeride bir etki yarattığı/yaratacağı aşikâr. Erdoğan bu fırsatı kaçırmıyor.
AKP, ABD İle İlişkileri Kesebilir mi?
AKP, Gülen’in iadesi konusunda sözlü olarak ABD’yi sıkıştırmaya devam edecektir. Ancak ABD, “dosyaları inceliyoruz” dese de bu süreci ağırdan alıyor. Gülen’i iade etmek konusunda doğal olarak isteksizler. Çünkü Gülen’in iadesi durumunda ABD’nin başı uluslararası anlamda belaya girer. Zira Gülen’in Türkiye’de dut yemiş bülbüle dönmesini kimse beklemiyor. Bildiklerini anlatacaktır. Gülen’in “bildiklerini” ABD de bildiğine göre, ABD oyalama taktiğine devam edecektir.
Alt başlıktaki soruya dönelim. ABD’nin söz konusu tavrı karşısında AKP’nin köprüleri atması mümkün olabilir mi? Her ne kadar AKP sözde esip gürlese de ABD ile ilişkiyi kesebilecek güce sahip değil. Böyle bir ihtimalin gerçekleşmesi durumunda işin ekonomik yanı bir tarafa, siyasi sonuçları AKP açısından çok ağır olur. Bu ihtimalin doğal sonucu olarak NATO’dan çıkmak/çıkartılmak söz konusu olacağı için dışarıda hiç olmadığı kadar kırılganlık gösteren AKP’nin böyle bir “güvenlik şemsiyesinden” ayrılamayı göze alamayacağını öngörebiliriz.
Bu noktada Rusya yakınlaşmasının AKP açısından ABD’ye tam bir alternatif olup olmayacağı konusu da önemli. AKP’nin ABD ile ilişkiyi kestiğini düşünelim. Bu durumda güveneceği tek müttefik Rusya olacak. Böylece ipler tamamıyla Rusya’nın eline geçecek. Zira dışarıda güçlü bir Putin’e karşı muhtaç Erdoğan’ın fazla bir kozu olamaz. Daha düne kadar Putin’le kanlı bıçaklı olan Tayyip, temel ayrılık konusu (Suriye) gün gibi ortada dururken ipleri tamamıyla Rusya’nın eline veremez.
Önümüzdeki süreç, AKP açısından Gülen’in iadesinin kırmızı çizgi olduğu noktasındaki “sözlü efelenmelerle” geçecek. Çünkü Rusya ile yakınlaşma kozunu kullanmak dışında AKP’nin elinde başka koz yok. Tayyip’in dışarıda zayıf olduğu aşikâr. Ancak içeride ne kadar güçleneceğini dışarıdaki koşullar belirleyecek. Bu yüzden ABD ile ilişkileri kesmek Erdoğan’ın göze alabileceği bir adım değil.
15 Temmuz’da Denize Düşüp ABD’ye Sarıldılar
İçeride güçlü Erdoğan imajına rağmen dışarıdan destek istendiğini 15 Temmuz’da gördük. ABD Büyükelçisi John Bass, darbe girişimi gecesi saat 23 ya da 23.15 sularında Türk Dışişleri’nden bir yetkilinin kendisini aradığını ve yaşanan olayların AKP hükümetinin rızası dışında yasa dışı bir darbe girişimi olduğu konusunda Türk yetkilinin kendisini bilgilendirdiğini, AKP’nin ABD’den yardım istediğini söyledi. Yaklaşık 25 gün önce ülkede olağanüstü bir durum yaşandığında AKP’nin ABD’den yardım istemesi, ilişkilerin öyle kolay çöpe atılamayacağını ortaya koyuyor.
ABD Oyalama Taktiğini Sürdürecek
ABD açısından bakarsak; onlar da Türkiye ile ilişkileri bir kalemde silemezler. Yılların “ileri karakolu” Türkiye, ABD’nin Ortadoğu’daki siyasi ve askeri operasyonlarında çok önemli bir üs. Yakıcı Suriye konusu ve sürekli kaynayan Ortadoğu söz konusuyken ABD gerginliği bir kopma noktasına getirmez.
AKP ve ABD arasındaki süreç, karşılıklı demeçlerle “2 adım geri 1 adım ileri” şeklinde devam edecek, ABD “hukuki oyalamayı” sürdürecektir. Oyalama taktiğinin sınırına ulaşıldığına ABD’nin nasıl bir tavır alacağını bekleyip göreceğiz.
Erdoğan Putin görüşmesi sonrası verilecek mesajların da bu noktada önemli olduğunu vurgulamak gerekiyor. Zira Rusya basını, Putin ve Erdoğan’ın ABD’ye net bir mesaj vereceğini yazıp çiziyor.
bolsevik.org