Home / Manşet / Trump’ın Yeni Cephanesi: Antikomünizm – Emre Güntekin

Trump’ın Yeni Cephanesi: Antikomünizm – Emre Güntekin

7 Kasım’da Beyaz Saray’ın internet sitesinde yayınlanan bir açıklama ile Trump 2-8 Kasım tarihlerini Anti-Komünizm Haftası ilan etti ve Ekim Devrimi’ni hedef aldı.

Trump’ın açıklamasının zamanlaması tesadüf değil. Tam da New York Belediye Başkanlığı’nı Demokratik Sosyalistlerin adayı Zohran Mamdani’nin kazandığı günün ertesi… Açıklamada yer alan “Yeni sesler şimdi eski yalanları tekrarlıyor, onları “sosyal adalet” ve “demokratik sosyalizm” diliyle örtüyor, ancak mesajları aynı: Özgürlüğünüzden vazgeçin, hükümetin gücüne güvenin ve refah vaadini kontrolün boş rahatlığıyla değiştirin.” ifadeleri güncel gelişmelerden duyulan rahatsızlığı özetlerken, geri kalanı ABD egemen sınıflarının Soğuk Savaş dönemindeki antikomünist retoriğini tekrarlıyor.

Trump’ın Yeni Cephanesi: Antikomünizm

ABD’de son dönemde antikomünizmin egemen sınıflar katında yeniden canlanışına kanıt oluşturan örnekler sadece bununla sınırlı değil:

  • Geçtiğimiz yıl aralık ayında Temsilciler Meclisi’nden Crucial Communism Teaching Act (Kritik Komünizm Öğretimi Yasası) adlı bir yasa geçirildi. Bu yasa ile lise öğrencilerinin komünizm ve totaliteryanizm tehlikesine; bu öğretilerin Birleşik Devletler’deki özgürlük ve demokrasi gibi kurucu öğretilerle nasıl karşıt olduğu konusunda eğitilmelerini hedefliyor. 
  • 8 Kasım’da Jeff Bezos’un sahibi olduğu Washington Post açıktan Mamdani’yi hedef alan bir başyazı yayınlarken, yazının girişinde ilginç bir nitelemede bulundu: “New York’ta yeni bir sınıf savaşı dönemi başladı ve bu heyecanı en çok Generalissimo Zohran Mamdani yaşıyor.”. Yazı Mamdani’nin amacını ise şöyle özetliyor: “Mesele, kiracıları sömüren ev sahiplerinden işçileri sömüren “patronlara” kadar sınıf düşmanlarını tespit edip onları ezmek. Amacı serveti artırmak değil, onu kayırılan gruplara dağıtmaktır. Konuşmada “büyüme” kelimesi geçmese de, Başkan Donald Trump sekiz kez anıldı.”
  • Biraz yakın geçmişe gidecek olursak antikomünist söylemlere Trump’ın seçim kampanyası döneminde de sıkça rastlanıyordu. Rakibi Kamala Harris’e “Yoldaş Kamala” diye hitap ediyordu. Bir konuşmasında ise şunu dile getirmişti: “Yapmamız gereken tek şey, rakibimizi komünist veya sosyalist ya da ülkemizi mahvedecek biri olarak tanımlamaktır.”
  • Trump geçtiğimiz Nisan ayında yapılan göreve başlangıcının 100. Gün mitinginde ise bu kez yargıyı hedef alırken şu ifadeleri kullanmıştı: “Bir avuç komünist, radikal sol yargıcın yasalarımızın uygulanmasını engellemesine ve yalnızca Amerika Birleşik Devletleri başkanına ait olan görevleri üstlenmesine izin veremeyiz.”

Neden Antikomünizm Yeniden Popülarite Kazanıyor?

ABD’de ve dünyada yaşanan bazı gelişmeler ışığında bu soruya yanıt bulunabilir. 

Mamdani’nin Seçim Zaferi… En güncel neden New York Belediye Başkanlığını kendisini demokratik sosyalist olarak tanımlayan Zohran Mamdani’nin kazanmış olması. Elbette bu tanımın da ötesinde New York gibi kapitalizmin en önemli metropolünde kapitalist egemenlerin çıkarlarını örseleyecek vaatler sunmuş olması ve bunun sadece ABD’de değil dünyada geniş yankı uyandırması Trump’ın onu “komünist” olarak nitelemesi için yeterli oldu.

Mamdani neler vadetmişti: 2 milyondan fazla New Yorklu için kiraların dondurulması, daha fazla uygun fiyatlı konut inşa edilmesi, ücretsiz otobüsler, gıda maliyetlerini düşürmek amacıyla belediyeye ait marketlerin açılması, asgari ücretin artırılması (30 $ by 2030), çocuk bakım hizmetlerinin ücretsiz hale getirilmesi ve bütün bunların finanse edilebilmesi için yüksek ücretli çalışanlara ve kurumsal şirketlere ek vergi getirilmesi… Bütün bunlar Trump ve New Yorklu milyarderlerin tüylerini diken diken etmek için yeterli oldu.  

Ancak Mamdani’nin kampanyasının başarılı olmasında kendi yarattıkları sömürü cehenneminin ve derin eşitsizliklerin payının büyük olduğunu unutuyorlar. Şubat ayında yapılan bir araştırma New York’ta ortalama yaşam maliyetinin bir yetişkin için 36,99 $ olduğunu ortaya koyarken, saatlik asgari ücret bunun yarısının bile altında; sadece 16,50 $. Çocuk sayısı arttığı ölçüde aradaki uçurum büyüyor. 

Dahası asgari ücretli olsun olmasın emekçi sınıflar genel olarak sınıfsal eşitsizliklerden payını alıyor. Aşağıdaki tablo gelir gruplarının ücretlerinin 2019-2024 yılları arasındaki ücret artışları arasındaki adaletsizliği net bir şekilde gösteriyor. En üst gelir grubunun ücret artışı % 34,5’ken, en düşük gelir grubu için bu sadece % 8,2!

Bütün bunlara ek örnekler verilebilir. Ancak şunu belirtmek gerekirse ABD’de sınıfsal sorunların daha fazla öne çıkmaya başlayacağı bir döneme giriyoruz.

Gençlik Sola Kayıyor… Trump’ın sosyal haklarda bütçe kesintilerine dayanan ekonomik politikaları ve kurmak istediği otoriter yönetim şekli özellikle gençliğe daha fazla sola yönelmekten başka çare bırakmıyor. Üniversite gençliği geçtiğimiz yıllarda Gazze’de süren soykırıma tepkinin öncüsü haline gelmişti. CATO/YouGov tarafından yapılan bir araştırma 18-29 yaş arası gençlerin % 62’sinin sosyalizme sempatik yaklaştığını gösteriyor. PayPal kurucularından milyarder Peter Thiel’in Mamdani’nin seçilmesinin ardından verdiği röportajda dile getirdiği bir cümle bunun sebepsiz olmadığını gösterir cinsten: “Gençleri proleterleştirirseniz, sonunda komünist olmalarına şaşırmamalısınız.”

Otoriterleşmeye Karşı Direnç… Bütün bunların yanında ABD’de Trump’ın otoriter polis devleti uygulamalarına karşı tepkiler geçtiğimiz dönemde Barnie Sanders’ın başını çektiği “Fight the Oligarchy” (Oligarşiye Karşı Savaş) ve geçtiğimiz Ekim ayında cereyan eden “No Kings” (Krallara Hayır) eylemlerinde kitlesel bir niteliğe bürünmüştü. Bu eylemler binlerce kentte milyonlarca kişinin sokaklara dökülmesine yol açtı. 

Emperyalist Rekabet Sertleşiyor… Antikomünizmin bu kadar güçlü bir şekilde sahneye dönüşünde ABD’nin uluslararası emperyalist rekabette yeni dönemde almak istediği pozisyonun etkisi de güçlü. Özellikle Çin’le gerilim tırmanıyor, Trump yönetimi Venezuela’ya yönelik bir işgali daha yüksek sesle dile getiriyor; bununla da yetinmeyerek askeri yığınağı artırıyor. ABD Savunma Bakanı Pete Hegseth geçtiğimiz hafta yaptığı bir konuşmada içinde bulunduğumuz süreci bir 1939 Moment’i olarak tariflemişti.

GenZ İsyanları… Uluslararası gelişmeleri de es geçmemek gerekiyor. Siyonist işgal sadece ABD’de değil, Avrupa kıtasında da geniş bir kamuoyunu harekete geçirmişti. Hatta uzun bir süre sonra politik grevler, özellikle İtalya’da liman işçilerinin öncülüğünde sahneye yeniden dönmüştü. 

Dahası geçtiğimiz aylarda Nepal ve Ekvador gibi ülkelerde yaşanan halk isyanlarına ek olarak Afrika kıtası GenZ isyanıyla çalkalanmıştı. Hayatları krizlerle, savaşlarla, eşitsizliklerle bezenmiş ve kapitalizm altında insani bir gelecek umudu bulamayan Z kuşağı Kenya, Madagaskar, Tanzanya gibi ülkelerde öfkelerini sokaklara taşıdı.

Ekim Devrimi’nin yıldönümünü geride bırakırken, insanlık için kapitalizm ayakta kaldığı sürece savaşlar ve krizler dışında bir seçenek mümkün görünmüyor. Ya barbarlık ya da sosyalizm ikilemini iliklerimize kadar yaşıyoruz. İnsanlığın bu girdaptan kurtulmak için sosyalist seçeneği yeniden öne çıkarmaktan başka şansı yok. Başta Trump ve uluslararası ortakları uluslararası işçi sınıfını böyle bir kavgaya davet ediyorsa, davetlerini kabul etmek zorunludur!

 

Cevap bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir