Kadın Cinayetlerine Karşı Örgütlü Mücadeleye! – Cemre Yılmaz
- İstanbul Fatih’te 4 Ekim’de Semih Çelik yarım saat arayla iki genç kızı, İkbal Uzuner ve Ayşenur Halil’i canice katletti. Failin bir yıl önce İkbal Uzuner’e çektiği videoda “seni öldüreceğim” dediği ortaya çıktı. Uzuner, birçok kez fail Semih Çelik hakkında şikâyette bulunmasına rağmen herhangi bir önlem alınmadığı ortaya çıktı. Olay duyulur duyulmaz iktidarın yaptığı ilk iş ise olaya yayın yasağı getirmek oldu!
- Semir Tarhan ve Ömer Koru adlı iki şahıs 24 Eylül’de Beyoğlu’nda sokak ortasında bir kadını köşeye sıkıştırıp taciz etti; tacizciler gözaltına alındıktan serbest bırakıldı. Sosyal medyada artan tepkiler üzerine failler tekrar gözaltına alındı.
- Meclise sunulan “Narin Güran Cinayeti Araştırılsın” önerisi AKP-MHP oylarıyla reddedildi!
- Manavgat’ta 23 yaşındaki Zehra Gün erkek arkadaşının evinde ölü bulundu.
- Eşinden boşandıktan sonra Bursa’ya yerleşen bir kadın, çocuğunu görmek amacıyla geldiği İstanbul Eyüpsultan’da kayınpederi tarafından silahla vurularak katledildi.
Bu listeye hemen her gün yeni bir vaka ekleniyor.
2024 yılında 290 kadın cinayeti gerçekleşti bu ülkede. Artık her gün kadın cinayetleriyle, kadına şiddet haberleriyle uyanıyoruz. Yanı başımızda her gün onlarca kadın şiddete maruz kalıyor, öldürülüyor. 2021 yılında İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasıyla beraber kadına yönelik şiddette ciddi bir artış söz konusuydu. 2024 yılına gelindiğinde ise kadına yönelik şiddette büyük bir patlamayla karşı karşıyayız.
Kadına Yönelik Şiddet, Taciz, Cinayet neden artıyor?
Türkiye’de kadın düşmanı bir iktidar tarafından yönetiliyoruz. Tayyip Erdoğan’ın yıllar önce kadınlar hakkında söylediği sözler hala akıllarda. Bunun yanı sıra AKP iktidarı eskisinden daha büyük bir cesaretle hemen her defasında şiddet faillerini, tecavüzcüleri, katilleri sırtını sıvazlayıp sokağa salıyor.
2019 yılında çocuğunun gözü önünde katledilen Emine Bulut’un davasında, cinayet öncesinde Emine Bulut’un 29 dakika kadar karakola sığındığı ve eski kocası oradan uzaklaştığı anda gitmesine izin verildiği ve hiçbir şey yapılmadığı ortaya çıkmıştı. Bugün tam da bu sebeple hala bu vahşetleri yaşıyoruz. İstanbul’da iki kadını katleden erkek bir yıl öncesinden katliam planlarını videoya döküyor, tehditler savuruyor ancak tek bir önlem bile alınmıyor.
Peki bu ülkede başka neler oluyor? Bir tarafta katiller, tecavüzcüler sokakta geziyor; çeteler dört bir yanda cirit atıyor, ülke uyuşturucu cennetine dönmüş; diğer tarafta ise sendikalı oldukları için işten atılan işçiler en temel taleplerle sokağa çıkar çıkmaz karşısında kolluk güçlerini buluyor ve yoğun bir polis şiddetiyle karşılaşıyor. “İnsanca bir yaşam istiyoruz” diyen emekçiler yerlerde tekmeleniyor, öğrenciler kampüslerinde yaşadıkları sorunlara sessiz kalmadıkları için yine kendi kampüslerinde polisin sert müdahalesine maruz kalıyor. Tüm bunlar olurken kadın cinayetleri karşısında kıl kıpırdamıyor!
Bu nedenle tüm bu yaşanan şiddet vakaları, cinayetler bireysel bir suç olarak algılanmamalı. İstanbul Sözleşmesinden çıkılması, AKP iktidarının cezasızlık politikası, kadın düşmanı zihniyeti yaşanan vahşetleri besliyor ve bilmeliyiz ki bunların hepsi tamamen bir sistemin ürünü!
Kadının Kurtuluşu Sokakta, Örgütlü Mücadelede!
Emekçiler yoğun kriz koşullarında yaşama tutunmaya çalışırken lüks ve şatafata batan, çetelere bulaşan AKP iktidarı ve onu besleyen bu sermaye düzeni hiçbir zaman kadınlara eşitlik ve özgürlük getirmeyecek. Emekçiler bu sömürü düzenini yıkmadan ezilenler için bir kurtuluş mümkün olmadığı gibi, kadınlar için de mümkün olmayacak. Bu düzen katillerden hesap sormayacak! Görev bizimdir. Kadın ve erkek emekçiler eşitlik ve özgürlük mücadelesini örgütlü bir mücadeleyle buluşturmalıdır!