Emekçilerin Yüzyılını Yaratmak – Güneş Gümüş

Emekçilerin Yüzyılını Yaratmak – Güneş Gümüş

Tarihin sömürülenler ve ezilenler için en ilham verici deneyimi olan 1917 Ekim Devrimi’nin önderi Lenin, 21 Ocak 1924’te hayatını kaybetti. Ölümünün üzerinden yüz yıl geçmesine rağmen fikirleri ve mücadelesi dünyanın dört bir köşesinde yüz binlerce devrimciye ilham oluyor. Lenin’in ismi bile bu düzenin efendilerinin tüylerini diken diken etmeye yetiyor. Nasıl etmesin, Lenin demek devrim demek. Lenin demek, emekçilerin kapitalistlere tekme vurarak iktidarı alması demek. Onlar için tam bir kabus.

Lenin ile baş etme yolu olarak da itibar suikastı temel yöntemleri olmuş. Ama sadece Lenin’i karalama girişimleri onlara yetmiyor; sosyalizm hayalini itibarsızlaştırmayı es geçmiyorlar. Ne deniyor bizlere;

  • Bencil insan doğasına en uygun düzen kapitalizmdir.
  • Rekabet olmadan yaratıcılık olmaz; kapitalizm inovasyon düzenidir.
  • Sosyalizm, özgürlük düşmanıdır.

Kapitalistlerin argüman listesi uzar gider de en öne çıkanları bunlar. Gelin bu kapitalist yalanların foyasını dökmek için yaşadığımız dünyaya bir göz atalım.

İsrail’in Gazze’ye yönelik vahşi saldırganlığı karşısında kendi iktidarları Netanyahu ile ortaklık ederken yüz binlerce insan Avrupa ve ABD’de protestolar için sokakları doldurdu. Zulüm karşısında sesini yükseltme isteğiyle dünya çapında milyonlarca insan Filistin’e destek eylemlerinde bir araya geldi. Ortada bir bencillik varsa paralarına para katmak için yaşayan patronlar sınıfının hakim kıldığı ilişkilerin ve burjuva değerlerin ürünüdür; insan doğasının değil.

Kapitalist rekabet yaratıcılık getiriyormuş, bak sen şu işe! 2008 krizinden beri piyasayı çökerten şirketleri kurtaran onlar. Yeterince karlı olmadığı için üretimden kaçan firmalara bedava kredi verip dünyaya yüksek faizle bedavadan para kazanmaya salan onlar. Rantiye zamanlarında yaratıcılıktan bahsediyorlar bir de.

İsrail, dünyanın gözlerinin içine baka baka Gazze’de çoluk çocuk demeden, burjuva savaş hukukunu bile hiçe sayarak binlerce insan katlediyor. En büyük destekçisi ABD, ateşkes bile olmasın diye uğraşıyor. Gazze için timsah gözyaşı döken İslamcı liderler, şirketler de zengin İsrail’le ticaretten tatlı paralar kazanmak için ilişkileri kapı arkasından sürdürüyor. İşte paranın saltanatının insancıllığı.

Epstein davasında gördük ki küçücük çocukları zorla fuhuşa sürüklemek, para babalarının iğrenç fantezilerinin nesnesi haline getirmek serbest. Yeter ki paradan, güçten haber verin.

Sorsan kapitalizm demokratik, özgürlükçü. ABD’de kongre binasını basan Trump yeniden başkan olacak; ülke sınırına duvar örmekten bahsediyor, komünist mültecileri sınır dışı etmeyi vaat ediyor. Dünya çapında Trump gibi manyakların sayısı da artıyor. Kapitalist krizin beslediği eşitsizlikler ve çelişkiler yumağında özgürlüğe, hukuk devletine, demokrasiye pek yer kalmadı. Bunların anladığı özgürlük paranın gücünün verdiği özgürlük: Açlık ve hastalıklar pençesinde boğuşan Yemen’i vurma özgürlüğü, batık şirketleri halkın kaynaklarıyla kurtarma özgürlüğü; liyakat-meritokrasi yalanlarıyla halkı oyalayıp paranın hakimiyetini elinde tutma özgürlüğü…

Uzatmadan söyleyelim yedikleri içtikleri yalan. Asıl, insan onurunun aşağılanmasından başka bir işlevi olmayan bu düzende yaşanmaz. Gramsci, kendi çağını tanımlarken “Eski dünya ölüyor ve yeni dünya doğmak için mücadele ediyor; şimdi canavarlar zamanı.” demişti. Bugün de canavarlar zamanından geçiyoruz: Otoriter liderler, emperyalist çatışmalar, mazlum halkların yok edilmesi, doğanın talanı… Mesele, yeni bir dünyayı yaratmak. O da bizim boynumuzun borcu.  100 yıldır olduğu gibi bugün de Lenin’in gösterdiği yolda yürümek, 21. yüzyılı emekçilerin yüzyılı haline getirmek gerek.