Yunanistan: Geçmişin Hayaletleri Nasıl Geri Geldi? – Derya Koca

Yunanistan: Geçmişin Hayaletleri Nasıl Geri Geldi? – Derya Koca

Yunanistan’da 21 Mayıs erken parlamento seçimlerinde, Yunan ve AB burjuvazisinin zaferi ilan edildi. Muhafazakar Yeni Demokrasi (ND) %40 ile 146 sandalye kazanarak iktidara yürüdü. Tarihsel misyonunu tamamlayan Syriza %20 oyla (71 vekil) çakıldı.Sosyal demokrat PASOK %11 ile 41 sandalye alırken Yunanistan Komünist Partisi (KKE) %7 (26 sandalye) aldı. Bu sonuçlar üzerine partiler koalisyon hükümeti kurmayacak: ND tek başına iktidar olmak için 25 Haziran’da yeniden seçimlere giderek daha güçlü bir sistem kurma konusunda gerekli adımları attı bile. Böylece, Miçotakis ailesi bir kez daha Yunan egemen sınıfının dümenine geçti; burjuva çıkarları sıkıca savunan Syriza merkez sol partiye dönüştü, mana kaybı yaşadı, erimesi hızlandı.

2010’ların ilk yarısı boyunca derinleşen kriz, genel grevler, üniversite işgalleri, sokak isyanları, kitle mücadeleleri ve sol yükseliş içinden çıkan Syriza’nın ağır ihaneti neticesinde sistem kurtarılmıştı. Sosyal yıkım hükümeti ND-PASOK, siyasi ve sosyal krizlerin kapısının açılmasıyla iktidardan düştü. Kesinti paketlerini reddetme kampanyası ile bir anda yükselen Syriza 2015 seçimlerinde ANEL ile hükümet kurarak iktidara geldi. AB’ci Syriza’nın boyunu, programını ve niyetlerini aşan bir sosyal savaş başlamıştı. Süreç egemen sınıflar için kontrol yitimi tehlikesini ve siyasi krizi ifade ediyordu. Reformist Syriza, daha iktidara gelmeden önce Yunanistan ve Avrupa burjuvazisi ile pazarlıklar yapmış ve onların güvenini almıştı. Tsipras verdiği tüm sözleri tuttu. Güçlü mücadele dalgasını sistem içine çekerek öfkeyi sönümlendirdi.

Syriza oyları
2012 Mayıs %16.8
2012 Haziran %26.9
2015 Ocak %36.3
2015 Eylül %35.9
2019 %31
2023 %20

Emekçiler bir dev gibi ayağa kalkarken Yunanistan, devrimci bir dönemin kapılarını aralayacak kitle radikalizminin uluslararası savaş arenasına dönüşmüştü. Uluslararası sermaye birleşti: Almanya’nın baş rolde olduğu kreditör haydutların birliği AB, Avrupa Birliği Merkez Bankası, IMF, Fransa, İngiltere… Tüm gerici güçler Yunanistan’ın üstüne çullanmaya, faşist çeteleri beslemeye, açık tehditlerle müdahale etmeye, kara propaganda makinesini işletmeye tek elden yüklendi. Genel grevlerle ülkeyi sallayan kitlelerin basıncı altında kalan Syriza kesinti paketlerini  referanduma götürdü. %61 ile güçlü bir “hayır” diyen halka rağmen Syriza, Troyka ile anlaştı. Zaten boyun eğmek dışındaki seçenek AB’den kopan, dış borcu reddeden, kamulaştırmalarla emekçilerin kontrolüne alınmış bir Yunanistan olabilirdi. Bir orta yol söz konusu değildi. Reformist Syriza’nın böyle planları hiçbir zaman olmadı.

Stalinist geleneğin en eskilerinden olan KKE de sekterlik ve düzene sadakatle sisteme destek verdi. KKE, PASOK gibi sendikal bürokrasiyi kontrol eden güçler sayesinde emekçiler felç edildi.  Emekçiler mücadele isteği ile savaşıyordu. Tam 32 genel greve rağmen kesinti paketleri püskürtülemedi.  48 saatlik olan ikisi hariç hepsi 24 saatle sınırlandırıldı. Devrimci bir atılımdan ölesiye korkan KKE ve sistemin ana unsurlarından PASOK’un bu rolünü anlamadan işi sadece Syriza’nın ihaneti olarak açıklamak emekçilerin tarihsel rollerini de hiçe saymak anlamına gelir. Süresiz genel grev ilan edilmesi gereken yerde bu bürokrat takımı emekçileri bir an önce eve göndermek için ellerinden geleni yapmışlardı.

Milyonların gırtlağına basa basa; halkı yoksullaştıran, işsizliği patlatan, büyük bir refah gerilemesine neden olan kesinti paketleri zorla uygulandı. Çünkü ara bir formül yoktu: ya sermayeye el koyacaksınız ya da şantajlara eyvallah çekip teslim olacaksınız. Yunan emekçileri cesurca dövüştü ancak Syriza ve KKE gibi iki belirleyici aktörün ihaneti neticesi o büyük güç sınıf savaşının muharebe meydanından  mağlubiyetle geri çekildi.

Yunanistan, 260 milyar Euro (306 milyar $) borç alarak IMF ile on yıllık bir kurtarma anlaşması imzaladığı 2010 yılında kapitalistlerin tabiriyle “iflastan kurtulmayı başardı”. İflas eden taraf emekçiler oldu: ücretler 2007 düzeyinde donduruldu, ülke parsel parsel özelleştirildi. Eğitim, sağlık ve ulaştırma başta olmak üzere kamu hizmetlerinin tamamında devasa kesintilere gidildi.  Emekli maaşları yarı yarıya azaltıldı. İstihdam düşürüldü. Ücretler çakıldı, vergiler arttırıldı. İşsizlik % 25’e kadar vurdu. Bu derin hayal kırıklığı ve aşağılanmanın faturası, emekçilerin bu bunalım içinde boğucu bir sol yenilgi altında gerilemesi oldu.

2012 yılında, daha cin şişeden çıkmadan önce, yeniden eylemleri alevlendiren çarpıcı bir olay yaşanmıştı. Emekli eczacı 77 yaşındaki Dimitris Hristulas Atina’nın en işlek noktalarından biri olan Sintagma Meydanı’nda görgü tanıklarına göre, ”Evlatlarımıza iflas etmiş bir ülke bırakmamalıyız” diyerek tabancayla kafasına ateş etmişti. Ardında bıraktığı intihar notunda ise şunlar yazılıydı:

”Çolakoğlu’nun (Çolakoğlu, ikinci dünya savaşında Almanların Yunanistan’ı işgali sırasında kurulan hükümetin başbakanı) işgal hükümeti, 35 yıldır devletten bir kuruş almadan sadece benim ödediğim haysiyetli bir emekli maaşına dayanan yaşam imkanlarımı tam anlamıyla yok etti.

Dinamik bir tepkiye olanak tanımayan bir yaşta olduğum için, (tabii ki eğer bir Yunanlı Kalaşnikofu eline almış olsaydı, ikincisi ben olabilirdim) yiyeceğimi çöplerde aramaya başlamadan haysiyetli bir sondan başka bir çözüm görmüyorum. İnanıyorum ki geleceği olmayan gençler, İtalyanların 1945’te Mussolini’ye yaptıkları gibi, bir gün silahları alacaklar ve Sintagma meydanında hainleri ayaklarından asacaklardır.”

Dedeleri partizan direnişi ile savaşan, çocukları cuntalar deviren bu güçlü halkın mücadele mirasının direngenliği ne yazık ki devrimci bir alternatifle buluşamadı. Bedeli ağır şekilde ödeniyor.

AB’nin “hasta adamı” Yunanistan yeniden sermayenin “yatırımı” için güvenli bir liman oldu. IMF borçlarını, kesinti paketlerini, yoksullaşma ile geçecek onlarca yılı reddeden halkın öfkesi içinden yükselen Syriza tüm bu ihanetleri bizzat kendi hükümeti altında hayata geçirdi: sistemi kurtarma misyonunu egemen sınıf adına olabilecek en iyi şekilde, cini şişeye geri sokarak tamamladı. Syriza’nın proleter radikalizmin ve emekçi iktidarı fikrinin reddi anlamına gelen kitle partisi modeli ve Avrupa Solu (Eurokomünizm) modelini çokça pohpohlayan Sol Parti (O zamanlar ÖDP idi) başta olmak üzere Türkiye’de sosyalist solun bu muhasebeyi yapması için daha iyi bir zamanlama olamazdı.

Yıkım

Grafik, emekçilerin nasıl fakirleştirildiğini gösteriyor. Kriz 2009’da ülkeyi vurduğunda yıllık ortalama ücretler 21.606 Euro iken 2021 yılında 16.235 Euro oldu. Ucuza çalışma, uzun saatler ve güvencesiz çalışma gibi en ağır saldırılar çok hızlı bir şekilde uygulamaya kondu ve kapitalistlerin bunalımı defedildi. Böylelikle çarklar yeniden dönmeye başladı. Emekçiler ile uluslararası sermayenin saldırılarının karşı karşıya geldiği mücadele koşullarının belirleyici etkisi altındaki denklemler nihayete erdi: ND sandıklardan galip çıktı. Yunan egemen sınıfının koruyucu meleği ND ve Miçotakis ailesinin son lideri geçmişten çağrılan bir hayalet gibi güçlü bir şekilde geldi. Papadapuloslar, Miçotakisler, Karamanlisler… Dönüp dolaşıp Yunanistan siyasetinin her kademesinde etkili olan bu en sadık hizmetkarlar bir kez daha görev başında.

Sandıktan zaferle çıkan Miçotakis hükümeti, Syriza’nın muhalefette olduğu bir önceki dönemde de saldırıları emekçilerin tüm kazanılmış haklarını yok etmeyi sürdürmüştü. Mesela, haftalık 40 saatin üzerinde çalışanlara verilen mesai ücretleri bile patronların yükümlülüğü olmaktan çıkarıldı! Mesai ücretleri yerine, ‘telafi izinleri’ veren korkunç bir esnek çalışma saldırısı gerçekleşti. Aynı yasada grev ve sendika yasakları da devreye sokularak emekçilerin savunma silahları ellerinden alındı. Syriza, bu düzeyde bir saldırı karşısında bile “iyi ve kötü yanları var” diyerek konum aldı. Peki, KKE ne yaptı? O da PASOK ile birlikte kontrollü bir enerji salınımı için göstermelik bir 24 saatlik grev ilan etti tabii ki!

2022 kış  aylarında, Ukrayna savaşını takip eden haftalarda Avrupa’nın dört bir yanında enerji krizi ile başlayan ve hayat pahalılığı karşıtı genel bir kitle eylemine dönen eylemlerde Yunan emekçiler yine sokakta idi.  KKE’nin sendika konfederasyonu PAME, 6 Nisan’daki geniş katılımlı ve umut veren genel grevin enerjisine bir dinlenme molası vermek için olsa gerek, ta haftalar sonra, 1 Mayıs’ta greve gitme kararı aldı. Özelleştirme sonucu bağıra bağıra gelen tren faciasında 57 kişinin ölmesinin ardından sokaklara inildiğinde de aynı terane okundu.

Bu koşullar altında KKE’nin de Syriza’nın yaşadığı gerilemeden payını almasını bekleriz, değil mi? Bunun mümkün olabilmesi için kitlelerin daha solda, daha güçlü ve daha güven veren bir seçeneğinin olması gerekiyor. Bu sebeple son seçimde KKE’nin oylarının bir miktar artmış olduğu görülüyor. Syriza’dan kaçan sol oyların KKE’ye yöneldiği anlaşılıyor. Oldukça ılımlı bir kampanya yürüten KKE, Syriza’nın eski vekillerini de aday yaparak buraya oynadı ve beklediğini de aldı. KKE ne uzuyor ne kısalıyor. Sistemin içinde, sistemden yana bir parti olarak egemen sınıfı rahatsız etmiyor. Emekçilerin enerjisinin kontrollü bir şekilde açığa çıkarılması ve soğrulması görevini her zamanki gibi yerine getirecektir. Aşağıdaki tabloda verilen KKE oylarının, mücadelenin en yüksek zamanında bile %5.5 civarında sabitlenmesiyle kitlelerin tansiyonunu hiç yansıtmadığı, kitleleri heyecanlandıramadığı görülecektir. Dolayısıyla son seçimde yaşanan 2 puanlık oy artışı, büyük oranda Syriza’nın solundan alınan oylar.

KKE oyları
2012 Mayıs %8.5
2012 Haziran %4.5
2015 Ocak %5.5
2015 Eylül %5.6
2019 %5.3
2023 %7.2

Financial Times, sermayenin nihai zaferinin sonucu olan seçimin galibiyet müjdesini bir hafta öncesinde “Yunanistan 12 yıl çöp statüsüne düştükten sonra 2023’te yatırım yapılabilir kredi notunu yeniden kazanmaya yakın” haberiyle verdi.

Miçotakis’in seçim zaferini dünya piyasaları adeta büyük bir sevinç dalgası ile karşıladı: “Onun zaferinin, Yunanistan’ın finansal kriz sırasında kaybettiği kilit kredi notunun yatırım yapılabilir seviyeye yükseltilmesini teşvik etmesi bekleniyor. Bu, ülkenin uluslararası piyasalardan borçlanma kabiliyetini güçlü bir şekilde artıracak ve tahvillerinin yatırımcılara olan ilgisini artıracaktır.”

Yunan ekonomisindeki genel toparlanma eğilimleri egemen sınıfın elini güçlendirdi. Hayat pahalılığındaki artış şimdilik işsizliğin azalmasının yarattığı etki ile (tıpkı Türkiye’deki gibi) en hızlı şekilde kendisini göstermeyebilir. Yükselen enflasyona karşı ücretlerin seçim öncesinde yükseltilmesi ve daha da yükseltileceği vaatleri emekçilerin “istikrar” arayışına hitap etmiş görünüyor. Fakat yoksullaşma sürecek ve emekçilerin sesinin yükselmesi kaçınılmaz hale gelecektir.

2013’te % 28’e yaklaşan işsizlik oranlarının 2022’de % 12’ye kadar gerilediği grafikte görülebiliyor. Sistem, yoksullaşmaya rağmen kitlelerin geri çekilişini bu sayede sağlayabildi.

Yunanistan işsizlik oranları (Kaynak: Dünya Bankası)

Devrimci Sol

Yunanistan emekçileri, acı reçeteyi ödememek için var gücüyle asıldı ancak önderlik krizi aşılamadı. Syriza üzerinde müthiş bir basınç kuran kitlelerin ilerlemesi, sendikal bürokrasinin etkisinin (yani PASOK ve KKE) kırılması ve süresiz genel grev ilanı ile mümkün olabilirdi. Bu ise kitlelerin tabanda güvenini kazanmış devrimci bir liderlik müdahalesi kapasitesinin varlığı meselesine bağlıydı. Antarsya bu konumda olabilecek tek unsurdu ancak kitlelerin liderliğini kazanabilecek hamleyi yapamadı. Birleşik cephe taktiği ile Syriza’nın solundaki kitleleri kazanabilir, taktikler geliştirerek kitlelerin sola kayışını devam ettirebilirdi.

Ne yazık ki Syriza’nın tabanını ileriye taşıyabilme becerisi sergilenemedi. Bu görevi savmak, Syriza’nın ve KKE’nin gerçekte sınıf radikalizminin önünde nasıl bir engel olduğunun görülememesi sonucunu doğurdu. Neticede kitleler Syriza’nın solunda  yeni bir odak bulamayınca çaresizlik içinde geri çekildi. Syriza’dan bölünmeler, parti kadrolarının dağılması, motivasyonsuzluk sola hakim oldu. Antarsya da bu krizden payını aldı. Bu ruh hali, “yapacak başka bir şey yoktu” fikrini genelleştirerek Syriza’nın ömrünü de uzattı. Bu açıdan bakıldığında Syriza’nın bunca ihanete rağmen hala %20 oy almasını başarı olarak bile görebiliriz.

Şimdilik seçim sandıklarına yansımasa da başta pahalılık olmak üzere ekonomik sorunlar Yunanistan’da kitleleri bunaltıyor. Antarsya’nın, atıllığı aşıp Syriza’dan sol bir kopuş için adres olacak gerçek bir fiili mücadele cephesi inşa etmesi gerekiyor. Avrupa’nın pek çok ülkesinde yeniden sınıf mücadelesinin ısınması kaçınılmaz. Emekçilerin bu dalgaya hazırlanması ise şu an en acil görev.

KATEGORİLER