Aşılama Başka Bahara!
Türkiye Covid-19 pandemisini ağır bir şekilde yaşamaya devam ederken, aşı konusundaki belirsizlik sürüyor. Sağlık Bakanı Koca’nın yaptığı açıklamalar iktidarın aşılama konusundaki başarısızlığını ortaya koymak için yeterli. Kamuoyu aylardır aşı takvimi konusunda oyalanıyor. Öncelikle bahar aylarında 50 milyon kişinin aşılamasının biteceği belirtilmişti, bakanın son açıklamasında bu sürenin sonbahara sarkacağı ifade edildi. Erdoğan ise “En riskli gruplardan başladığımız aşılama çalışmalarında dünyanın en önde gelen ülkeleri arasındayız.” sözleriyle başarısızlığı görmezden geliyor.
Aşılamada Ne Durumdayız?
Sağlık Bakanlığı verilerine göre Türkiye’de 14 Ocak’ta başlanan aşılamadan 19 Mart tarihine kadar 13.016.002 aşı yapıldı. 8.015.653 kişi ilk doz aşıyı olurken, şimdiye kadar sadece 5.000.349 kişiye ikinci doz aşı yapılabildi.
Peki Erdoğan’ın dediği gibi dünyada en iyi konumda olan ülke miyiz? Rakamlar bu konuda durumun Erdoğan’ın iddia ettiği kadar parlak olmadığını gösteriyor. 19 Mart gününün verilerine göre Türkiye nüfusunun sadece % 14,7’sine aşı yaptırabilmiş durumda.
Aşılama Neden Yavaş İlerliyor?
Peki Türkiye aşılamada neden bu kadar yavaş ilerliyor. Bu konuyu iki boyutuyla tartışmak gerekir. Birincisi iktidarın aşı tedarikindeki başarısızlığı açık bir şekilde ortada. Aşı tedariki ve ülkeye giren aşılar üzerinden dönen akçeli işler yakın geçmişte tartışma konusu olmuştu. Bunun üzerine Bakan Koca ülkeye girilen aşılar konusunda bundan sonra bilgi verilmeyeceğini belirtmişti. Kısacası bu kadar önemli bir meselede iktidar her zaman olduğu gibi yine meselenin üzerini örtüp, başarısızlığın tartışılmasının önüne geçmeye çalışıyor.
Bu hızla devam edildiğinde Türkiye’deki aşılamanın en erken 2022 ortalarında biteceği tahmin ediliyor. Yani bir yılı aşkın bir süre daha hastalığın ağır toplumsal ve ekonomik etkileriyle karşı karşıya yaşayacağız.
Erdoğan daha önce yerli aşının da Nisan ayında kullanıma sunulacağını açıklamıştı. Ancak aşı çalışması yapan kuruluşlardan yapılan geri dönüşler, yerli aşının en erken 2022’de kullanıma sunulabileceğini ortaya koyuyor. Bu konuda da en büyük şikayet aşı üretiminin önüne konulan bürokratik engeller.
Öte yandan dünyada Covid-19’a karşı aşının hızlı bir şekilde geliştirilebilmiş olması; devletlerin bu alanda yaptıkları yatırımın ve bilimsel bilgi birikiminin bir araya getirilebilmiş olmasının bir sonucu. Türkiye’de ise AKP döneminde sağlık alanındaki neoliberal piyasacılıktan nasibini bu alan da aldı. 1928 yılında kurulan ve neredeyse bir yüzyıla yaklaşan bir birikime sahip olan Hıfzıssıhha Enstitüsü 2011 yılında alınan bir kararla Halk Sağlığı Kurumu’na devredildi ve bir zamanlar tifüs, BCG, boğmaca gibi hastalıkların aşılarını üretmiş olan enstitünün kapısına sessiz sedasız kilit vurulmuş oldu.
Kapitalist Kar Hırsı Aşı Adaletsizliğini Artırıyor!
Diğer bir mesele ise dünyada aşı üreten ülkelerin, aşı paylaşımında oldukça cimri davranması. Bu da kapitalizmin doğasının bir sonucu. Aşı üreticisi şirketler patentleri gizli tutarken; bu durum aşı üretimini de sekteye uğratıyor. Zira şu an Covid-19 aşısı Pfizer, Moderna, Johnson & Johnson gibi büyük ilaç devleri için oldukça karlı bir “ekmek” kapısı. Biontech ile ortaklık kuran Pfizer’ın CEO’su Albert Bourla aşı satışlarından şimdiye kadar 15 milyar dolarlık gelir elde ettiklerini ve ilerleyen dönemde üretime bağlı olarak bu gelirin 30 milyar dolara çıkabileceğini belirtti. Bourla aynı zamanda aşı fiyatlarında artış yaşanabileceğini de belirtti. Zira aşıya talep çok üretim az! Biontech CEO’su Uğur Şahin Pfizer ile birlikte gelecek yıl 3 milyar doz aşı üretebileceklerini açıklamıştı.
Aşağıdaki haritaya bakıldığında durumun ne kadar adaletsiz olduğu ortada. ABD, İngiltere ve diğer AB ülkeleri yaygın aşı korumasına ulaşmada 2021 yılı sonunu hedef olarak önlerine koyarken; yoksul Afrika ve Asya ülkelerinde durum 2023’ten önce yaygın aşılamanın mümkün olmadığını gösteriyor.
Kapitalizm sağlığa zararlıdır sözünü açık bir şekilde yaşıyoruz. Milyarlarca insanı Covid-19 hastalığı gibi bir felaketle karşı karşıya bırakan da, aşıya ulaşmalarına engel olan da kapitalist üretimin mantığıdır. Daha çok kazanmak için ekosistemleri talan eden, daha fazla kar elde etmek için aşı üretiminin önüne patent bariyerini çeken sistemle hesaplaşmadan sağlıklı bir gelecek mümkün görünmemektedir.