Covid-19 Aşısında Son Durum Nedir? Kapitalist Rekabet Aşı Çalışmalarını Nasıl Etkiliyor?
Tüm dünyada aşı konusunda önemli haberler gelmeye devam ediyor. Diğer taraftan hükümetler de salgınla mücadele konusunda yönelimlerinin aşının çıkış takvimine göre ayarlamaya başladılar.
Aşı konusunda burjuva medyada öne çıkan gelişmeleri şöyle özetleyebiliriz.
- Türkiye şu aşamada 50 milyon doz Çin aşısı, 1 milyon doz da Pfizer-Biontech aşısı için anlaşma yaptı.
- Türkiye’nin sipariş ettiği SinoVac aşısı henüz Faz-III deneylerini tamamlamadı ve onay alabilmiş değil. Ancak Çin’de aşıyı parayla yaptırabilmek mümkün. Reuters’ın aktardığına göre CoronaVac aşısının tek dozu Çin’de 200 yuan (yaklaşık 30 ABD Doları) tutuyor. Ancak bu aşının fiyat farklı ülkelere farklı fiyattan satılması da söz konusu olabilir. Zira Çin sağlık otoriteleri ağustos ayında yaptıkları açıklamada 2 doz aşının fiyatının yaklaşık bin yuan (150 dolar) olacağını duyurmuştu. Sağlık Bakanı tarafından aşının Türkiye’de masraflarının SGK tarafından karşılanacağı belirtilmişti, ancak BioNTech ve Moderna aşılarının eczanelerde fiyatının ne olacağı henüz bilinmiyor.
- Onay aşamasının tamamlanmadan aşının kullanılmaya başlanması ise çeşitli itirazları beraberinde getiriyor. Time’a konuşan Sydney Üniversitesi’nden küresel sağlık güvenliği uzmanı Doç. Adam Kamradt-Scott “Bu çılgınlık. Geçmişte henüz onaylanmamış aşıların klinik deneylerde zararlı ve uzun vadeli yan etkileri olduğu örnekler gördük” yorumunda bulunuyor. Firma aşının Faz-III çalışmalarını aralarında Türkiye, Brezilya ve Endonezya’nın da bulunduğu bir grup ülkede yürütüyor. Eylül ayında Nature dergisinde yayınlanan bir makalede, aşının ilk iki faz testlerinde deneklerin yüzde 90’ından fazlasında antikor oluştuğu yer alıyordu.
- SinoVac’ın geliştirdiği aşı, m-RNA tabanlı BioNTech ve Moderna aşılarına göre daha yüksek sıcaklıklarda daha uzun süre dayanabiliyor. Aşının lojistik sürecinin bu avantajı nedeniyle özellikle yoksul ülkelerde daha fazla tercih edilebileceği belirtiliyor. Reuters’a konuşan SinoVac araştırmacısı Gang Zeng, aşının 2-8 derece arasında üç yıla kadar saklanabilme ihtimalinin bulunduğunu söylüyor. BioNTech aşısının -70 derecede uzun süre saklanabileceği, buzdolabı sıcaklığında ise en fazla 5 gün bekleyebileceği belirtiliyor. Moderna aşısı ise -20 derecede 6 aya kadar saklanabileceği, buzdolabı sıcaklığında ise 30 güne kadar dayanabileceği belirtiliyor.
- Geçtiğimiz hafta içerisinde BioNTech’in yaptığı acil kullanım başvurusunun ardından, Moderna da ABD Gıda İlaç Dairesi’ne (FDA) başvurduğunu, Avrupa İlaç Kurumu’na da (EMA) şartlı onay için başvuruda bulunacağını açıklamıştı. İngiltere Pfizer-BioNTech aşısına Avrupa’da onay veren ilk ülke oldu. AB’nin de Aralık ayı içerisinde acil kullanım onayı için kararını vermesi bekleniyor.
- Birçok ülke şimdiden aşı konusunda anlaşmaları yapmış durumda.
- Duke Küresel Sağlık İnovasyon Merkezi’nin verilerine göre, tek tek ülkeler ve Avrupa Birliği, her hasta için iki doz içeren bu potansiyel aşılardan 2.8 milyar doz sipariş etti. AB, toplamda 860 milyon doz aşı siparişi verdi. Bu rakam Japonya’da 290 milyon ; İngiltere’de, 145 milyon; Kanada’da 96 milyon, Avustralya 43.8 milyon, Şili’de 24.4 milyon. Bu verilere göre, Kanada, nüfusunun tamamından fazlasına, ‘yüzde 255’ine yetecek kadar’ aşı sipariş etti. Bu oran Japonya için yüzde 229, İngiltere için yüzde 217, ABD için yüzde 213, Avustralya için yüzde 175, AB ülkeleri için yüzde 156 ve Şili için yüzde 130.
- Aşılara ulaşım konusunda özellikle gelişmiş kapitalist ülkelerle geri kalmış ülkeler arasında eşitsizlik önemli bir sorun teşkil ediyor. Zira matematiksel hesaplara göre, eğer zengin ülkeler mevcut ilk aşıların hepsini satın alırsa, pandemi, bu aşıların dünya çapında eşit olarak dağıtılmasına kıyasla daha fazla insanı öldürecek. Kapitalist eşitsizlik burada da kendisini gösteriyor.
- Dünya Sağlık Örgütü de, aşırı talep nedeniyle fakir ve kırılgan ülkelerin aşı tedariğinde geride kalma riski bulunduğunu duyurdu. Covid-19 aşısı satın alınmasında mali destek duyacak ülke sayısının 92 olduğu belirtiliyor.
- Uluslararası Af Örgütü BioNTech şirketinin tahmini olarak 2020’de 50 milyon, 2021’de ise 1,3 milyar doz aşırı üretebileceği göz önünde bulundurulduğunda, bu anlaşmalar dışında kalan diğer ülkelere çok sınırlı miktarda aşı kaldığını ifade ediyor.
Kapitalist Rekabet ve Aşı Yarışı
Aşı üretiminde kapitalistlerin motivasyonunu belirleyen şey ne küresel olarak Covid-19 salgınıyla mücadele yürütmek ne de insan sağlığı. Aşı konusunda kapitalist tekeller ve ülkeler bir yandan bu süreçte karlarını azamiye çıkarmak diğer taraftan Covid-19 salgınına karşı aşıyı ilk geliştirenlerin arasında yer almak için son sürat çalışıyorlar. ABD, Rusya ve Çin gibi emperyalist ülkeler salgının başından bu yana aşı konusunda rekabet içindeler. Aynı durum geliştirilen aşıların tedarikinde de kendisini gösteriyor.
Aşı haberlerinin artmasıyla birlikte birçok ülkede salgınla mücadelede top aşıya atılmış durumda. Salgınla kapsamlı bir mücadele yürütmek için ekonomiyi durdurmak, emekçi milyonlara bu süreçte gerekli desteği sağlamak elbette pek karlı bir yöntem değil! Ancak kapitalist tekellerin üzerinden milyarlarca dolar kar elde edebileceği bir aşı pazarı yaratmak oldukça karlı!
Bu rekabetin bir diğer zararlı yan etkisi ise dünya genelinde aşı karşıtlığını tetiklemesi. Zira yüzyılların bilimsel bilgi birikimi ile vücut bulan aşıların bir avuç kapitalist şirketin çıkarına hizmet etmesi, insanlığı giderek bilimsel bilgiye yabancılaştırıyor ve komplo teorisyenlerinin ekmeğine yağ sürüyor. Aşı karşıtlığının önüne geçmek için aşıya dünya genelinde zengin yoksul ayırt etmeksizin tüm insanlığın eşit ve adil bir şekilde ulaşabilmesi zorunludur.
Aşı için henüz vakit var ve buna ulaşmak malesef oldukça maliyetli olacak. Öte yandan Türkiye’de, ABD’de, Avrupa’da salgın kış aylarıyla birlikte önemli bir sıçrama yaptı ve ölümler hız kazandı. Acil olarak yapılması gereken ekonomiyi durdurmamak adına göstermelik yasaklar getirmek, yoksul emekçileri salgının üzerine sürmek değil; halkın sırtından kazanılan kamu kaynakları ile emekçileri desteklemek ve salgına karşı kalıcı çözümler üretmektir. Aşı ve yoksullara destek için kaynak lazımsa Diyanet’in, Saray’ın lüks ve şatafata harcanan bütçesinden kesinti yapılabilir, kapitalistlerin affedilen vergileri tahsil edilebilir. Görüleceği üzere salgınla mücadelenin formülü oldukça basit. Mesele sistemin bunu hayata geçirebilmek için kendi doğasıyla çelişmek zorunda kalacak olmasıdır.
*Güncel bilgiler Euronews, BBC Türkçe, Birgün ve Evrensel gazetelerinden derlenmiştir.