İşçi Sendikaları Torba Yasaya Karşı – Engin Kara
AKP/Erdoğan iktidarının kıdem tazminatının ve iş güvencesinin kademeli bir biçimde yok edilmesine yönelik hazırladığı Torba Yasa, Meclis Genel Kurulu’na gelirken, işçi hareketinin gündemine de yoğun bir şekilde girmiş oldu. “Kim ne söyledi, ne yaptı, söylenenler ve yapılanlar ne anlama geliyor?” sorularına cevap vermeye çalışacağız.
DİSK ve TÜRK-İŞ’ten Fabrika Eylemleri
DİSK ve TÜRK-İŞ’e bağlı sendikaların bir kısmı, örgütlü oldukları fabrikalarda torba yasaya karşı eylemler gerçekleştirdi. Özellikle DİSK’e bağlı Birleşik Metal-İş Sendikası ve TÜRK-İŞ’e bağlı Petrol-İş Sendikası, başta Gebze olmak üzere pek çok fabrikada canlı eylemler gerçekleştirdi. Genel olarak da DİSK’e bağlı fabrikalardaki eylemler sloganlar ve grev vurgusuyla daha canlı geçerken, TÜRK-İŞ’e bağlı yöneticiler çoğunlukla alkış eylemi gibi sınırlı ve daha az canlı yöntemleri tercih etti. HAK-İŞ’ten ise herhangi bir eylem haberi alınamadı…
Sabahın seherinden.. Türkiye’nin dört bir yanından her vardiyada ayrı ayrı uyarıyoruz! Torba yasa geri Çekilsin! Kıdem tazminatımızı gasp ettirmeyeceğiz! pic.twitter.com/IIJPMREki6
— BİRLESİK METAL-İŞ (@BirlesikMetal) November 5, 2020
Birleşik Metal-İş ve Petrol-İş’in canlı eylemleri, bu sendikalara hâkim olan sol bürokratizmin bir neticesi. Yani bu sendikalar da benzer şekilde bürokratik yönetimlere sahip olsalar da bu yönetimler sol eğilimleri sonucunda sınırlı düzeylerde de olsa mücadelede öne çıkabiliyorlar. Öte yandan, yıllardır süregelen sınırlı mücadele deneyimlerinin, bu sendikalarda ve benzer başka sendika/sendika şubelerinde tabanda canlı bir dinamik yarattığını söylemek mümkün.
Torba yasaya karşı Petrol-İş sendikası Gebze şubesinin örgütlü olduğu işyerlerinde eylemlerimiz sürüyor. #DokunmaKıdemTazminatıma #TorbaYasayıİstemiyoruz #Novaresİşçileri pic.twitter.com/ZVzvaWMi9V
— Şivan Kırmızıçiçek (@SivanKrmzck) November 5, 2020
Dolayısıyla, bürokratik sınırlarda da olsa verilen mücadelelerin, özellikle orta-uzun vadede etkileri olumlu oluyor. Dolayısıyla merkez ve sağ bürokratik yönetimlerin daha da sınırlı olan eylemsellikleri, doğru talepler etrafında gelişince daha öte mücadele kanallarının önünün açılmasına yol açabilir ve açacaktır.
Geleceğimle oynama…
Ekmeğimle oynama…
Güvencesiz çalışmaya hayır… pic.twitter.com/KXGjy3DoXQ— TÜRK-İŞ (@turkiskonf) November 5, 2020
Bu yüzden, TÜRK-İŞ bürokrasisini eylemleri sessizleştirdiği için, DİSK bürokrasisini eylemleri sınırladığı için eleştirmek ne kadar önemliyse, bu eylemselliklerin önemini teslim etmek gerekiyor. Tabii ki bürokratlar bu eylemleri mücadele arzusuyla örgütlemiyor. Pek çoğu kendi kariyerlerini korumak, yine pek çoğu tabanın basıncı altında ezilmemek için bu eylemleri bari olsun organize etmek zorunda kalıyor.
DİSK, TÜRK-İŞ ve HAK-İŞ’ten Ortak Bildiri
Üç işçi konfederasyonu, AKP’nin yasa teklifi komisyonda onaylandıktan sonra, 3 Kasım günü bir açıklama yaptı. Açıklamada özetle şunlar söylendi:
“TÜRK-İŞ, HAK-İŞ ve DİSK olarak TBMM gündeminde olan torba yasa teklifinin çalışma hayatına ilişkin düzenlemelerinden duyduğumuz ortak kaygıyı ve teklifin yaratacağı sakıncaları kamuoyu ile paylaşıyor ve teklifin İş Hukukuna esneklik getiren hükümlerinin TBMM gündeminden geri çekilmesini talep ediyoruz.
Üç işçi konfederasyonu olarak işçilerin başta kıdem tazminatı ve sosyal güvenlik hakları olmak üzere Anayasa ve yasalarla güvence altına alınmış haklarına zarar vereceğini düşündüğümüz bu teklifin geri çekilmesini talep ediyoruz.
TÜRK-İŞ, HAK-İŞ ve DİSK olarak, çalışma hayatının sorunlarıyla ilgili düşünülen düzenlemelerin ülkemizde uzun bir geçmişi olan sosyal diyalog mekanizmaları kullanılarak ele alınmasından yana olduğumuzun bir kez daha altını çiziyoruz.”
Öncelikle, örgütlü-örgütsüz milyonlarca işçiyi ilgilendiren böylesine kritik bir gündemde işçi sendikaları konfederasyonlarının ortak tavır almasının olumlu olduğunu vurgulamak gerekiyor. Ortada bu açıdan burun kıvrılacak bir mesele yok. Tam tersine, sendikal harekette böyle birlikteliklere ihtiyacımız var.
Asıl sorun bu birliğin sadece bir bildiri ya da basın açıklamasıyla sınırlı kalması, mücadele/eylem birliğini içermemesidir. İşçi sınıfının talepleri için yaratılacak ortak mücadele kanalları, tarihsel bir fırsat anlamına gelecektir. Ancak mevcut haliyle konfederasyonlar ve buralara egemen olan siyasal güçler açısından bu yöndeki eğilimlerin zayıf olduğunu belirtmek lazım. Metnin sonundaki “sosyal diyalog mekanizmaları” çağrısı işi özetliyor.
Sosyalist emekçiler, bu birliğin mücadele alanlarına taşınması için çaba göstermelidir.
DİSK’in Meclis Eylemi
DİSK Yönetimi, Çarşamba günü TBMM önünde bir eylem gerçekleştirmek istedi. Eylem polis tarafından engellendi. Ardından DİSK yöneticileri, CHP’li ve HDP’li vekillerle birlikte meclise girerek burada bir basın açıklaması gerçekleştirdi.
https://twitter.com/diskinsesi/status/1324351933172326407
Eylemin duyurusunun bile neredeyse yapılmaması, örgütlü işçilerin bu eylemin parçası olması için çaba göstermek şöyle dursun bunu istemeyen bir tavır, DİSK yönetiminin eğilimlerini ortaya koyuyor. Bürokratik bir şekilde öne çıkmak için hiçbir fırsat kaçırılmazken, her seferinde – doğru bir şekilde – işçi düşmanı politikalara karşı tavır alınırken; bu tavrın kitleselleşen mücadelelere yönelmesini, doğrusu pek istemiyor ve/veya kaldıracak kapasitede değiller.
Neticede, DİSK’in Meclis önü eylemi bir “dostlar alışverişte görsün” misali görev savan ama ötesine geçme niyetine sahip olmayan bir eylem olarak kaldı.
Kent Merkezleri ve Bölge Temsilcilikleri Eylemleri
Yine hem DİSK, hem de TÜRK-İŞ, birkaç gündür kent merkezlerinde ve sendika binalarında çeşitli açıklamalar gerçekleştirdi. Çoğunlukla yönetici kadrolarla sınırlı tutulan ve kitlesel geçmeyen bu eylemler de bir çeşit görev savma oluyor. DİSK’in görece kalabalık geçen Kadıköy eylemi ise çoğunlukla Kadıköy Belediyesi’nden gelen Genel-İş üyeleriyle sınırlı kaldı.
Esnek, güvencesiz ve kuralsız çalışma riskini karşı 81 ilde TÜRK-İŞ Bölge ve İl Temsilcilikleri önünde basın açıklamaları gerçekleştirdik. pic.twitter.com/bQIhIBtnXA
— TÜRK-İŞ (@turkiskonf) October 27, 2020
Şunu tekrar vurgulayalım: Sendikaların bu gündemde ses çıkarması, eylem yapması önemli ama bu eylemlerin sadece yöneticilerle sınırlanması ve işçi kitlelerinin mücadelenin aktif öznesi yapılmaması mevcut sendikal zihniyetin çapını ortaya koyuyor. Sağ bürokratlar, zaten işçi sınıfını düzene hapsetmek için uğraşırken, merkez ve sol bürokrasi de sınırları düzenin müsaade ettiğini aşacak bir mücadeleden kaçıyor, buna ufukları izin vermiyor.
Sosyalist emekçiler, bu olayın çözümünü kitlesel bir sınıf mücadelesinden, yani işçi sınıfı kitlelerinin aktif bir mücadele öznesine dönüşmesinden geçtiğini kavramalı ve bunu başarmak için mücadeleye dört elle sarılması gerekiyor.