Bağdat Caddesi'nde Tecavüz: Adaletiniz Batsın!
Salı günü Bağdat Caddesi’nden evine yürüyen 19 yaşındaki kadıa kendisini ölümle tehdit eden bıçaklı saldırgan tarafından tecavüz edildi. Saldırgan ertesi gün tutuklandı.
Olayın ardından kadın düşmanı iğrenç zihniyet sosyal medyada hemen kendini gösterdi. Şamil İğde adlı kullanıcı (İsmail İğde) Twitter’da “19 yaşındaki bir ‘kız’ gece 03.00’te Bağdat Caddesi’nde ne tür bir eğlenceden dönebilir?” başlığıyla bir anket yayınladı. Kadıköy Eski Belediye Başkanı CHP’li Av. Selami Öztürk’se “Utanç verici olay Bağdat Caddesi’nde değil, Bostancı’da ara sokakta oldu. Marka değeri olan caddeyi harcamayın.” diyerek bir kadının tecavüze uğraması karşısında kapitalizmin marka değeri derdine düştü.
Öncelikle şunu söyleyelim; tecavüzü hak gören, tecavüz karşısında ölümü gösteren, onların kalıpları dışındaki kadına tecavüzü reva gören, tecavüzü kınıyorum ama(…)cı zihniyet bu sistemin zihniyetidir ve egemen sınıf ve onun siyasi temsilcileri tarafından her gün yeniden üretilmektedir. Aynı zihniyet Hükümet yetkililerinin söylemlerinde, diyanetin açıklamalarında, yargı kararlarında kendini göstermektedir.
AKP iktidarı boyunca kadın cinayetleri %1400 arttı, 12 yılda 5 bin kadın katledildi. 2008-2013 yılları arasında tecavüz, taciz gibi cinsel suçlarda %30 artış oldu. AKP’lilerin“Kadına şiddet abartılıyor.”
“Ben zaten kadın erkek eşitliğine inanmıyorum.” (Tayyip Erdoğan), “Tecavüzcü, kürtaj yaptıran tecavüz kurbanından daha masum.” (Ayhan Sefer Üstün / AKP Milletvekili, İnsan Hakları Komisyonu Başkanı), “Anası tecavüze uğruyorsa neden çocuk ölsün? Anası ölsün.”(Melih Gökçek),“Kızlarına sahip çıksalarmış.”(Celalettin Cerrah),“Kadınlar iş aradığı için işsizlik yüksek.”(Mehmet Şimşek / AKP’li Bakan),“Türk kadını evinin süsüdür.” (Vecdi Gönül / AKP’li Bakan) vb. söylemleri kadını ikinci sınıf insan gören, eş-anne olmak dışında bir kimlik tanımayan zihniyeti, kısacası kadın düşmanlığını toplumda meşrulaştırmaktadır. Hükümetin güdümünde hareket eden Diyanet İşleri Başkanlığı’nın babanın öz kızına şehvet duymasının haram olmadığını açıklayan sapık fetvasının da unutmadık. Bir deyim vardır bilirsiniz: imam osurursa…
Aynı zihniyet sadece söylemlerde değil yasalarda ve yargı kararlarında da yer bulmaktadır. Yarı zamanlı çalışma, kademeli artan doğum izni gibi düzenlemelerle kadınlar “ev süsü”ne ve kuluçka makinesine dönüştürülmeye çalışılmakta. Yargı kararları da tecavüzcüleri cezalandırmak yerine adeta ödüllendirmekte. Son 15 yılda tecavüzden yargılanan 409 polis, asker, özel timci, korucu ve gardiyandan hiçbiri cezalandırılmadı. Verilen cezalarda da ‘iyi hal indirimi’, tecavüzü meşrulaştıran ‘tahrik’ indirimi, kurbanın beden ve ruh sağlının bozulmadığı gerekçesiyle indirim (ya da cezasızlık) gibi kararlarda yer alan hususlarla adeta tecavüz ödüllendirilmekte. Cinsel saldırıya uğrayan kadınlar, karakoldaki ifadeleri sırasında bir de polisin tacizine uğrayabilmekte, ifade ve mahkeme sürecinde yeniden baskı ve tehdide maruz kalmakta, saldırganların tutuksuz yargılanmasıyla tehlike ve korkuyla başbaşa bırakılmakta. Bu sebeplerle de zaten birçok kadın şikâyetçi olmaktan kaçınmakta.
Bütün bu söylemler, yasal düzenlemeler ve yargı kararları aynı zihniyetin ürünüdür. Bu zihniyet de kadını ikincilleştiren kapitalist sistemin ürünüdür. Kapitalizm yıkılmadan kadın düşmanlığı da yok edilemez. O güne değin mücadele eden kadınlar iktidara korku salmaya devam edecek.
Hukuka Marksist Bakış