Haydarpaşa Kaderini Beklerken-Emre Güntekin
döşemelerde tahtakurularıyla gelir
Haydarpaşa garında bahar.
Sepetler ve heybeler
merdivenlerden inip
merdivenleri çıkıp
merdivenleri tutuyorlar.
(Nazım Hikmet, Memleketimden İnsan Manzaraları)
Nazım Hikmet’in şiirinde bahsettiği gibi, Haydarpaşa Garı bahara, merdivenlerinden inip çıkanlara yıllardır hasret. 17 yıldır memleketin her yerini beton ağlarla ören inşaat saltanatının sessiz kurbanlarından birisi olarak akıbetini bekliyor.
AKP’nin Haydarpaşa sevdası daha iktidarının ilk yıllarında başlamıştı. Konumu itibariyle İstanbul’un en güzel noktalarından birinde yer alan Haydarpaşa’ya göz dikilmesi kadar doğal bir durum yok elbet. İktidar medyası 2004 yılında “Haydarpaşa Manhattan olacak!” diye müjdeyi veriyordu. Projeye göre bu bölgeye içerisinde 11 Eylül saldırısında yıkılan İkiz Kuleler’e benzer yapıların da yer alacağı bir dünya ticaret merkezi kurulacaktı. Sadece tarihi gar binası değil bölgede yer alan liman ve kentsel dönüşüme sokulacak alanla birlikte 1 milyon metrekarelik bir alanda 1 milyon insanın yerleştirilebileceği 4 milyon metrekarelik bir inşaat sahasının oluşturulacağı açıklanmıştı.
İmar projeleri, planlar derken 2010 yılında oldukça şaibeli bir yangınla Haydarpaşa’nın o muazzam çatısı kül oldu, fakat neyse ki tarihi bina ayakta kalmayı başardı. Ancak, TMMOB başta olmak üzere konuya rantın değil gerçeklerin penceresinden bakan tarafların somut kanıtlara dayandırdığı iddialar yangının tadilat sırasında dikkatsizlik sonucu oluşmuş basit bir mesele olmadığını ortaya koyuyordu. Belki de binanın ayakta kalması yangını ellerini ovuşturarak izleyenlerin planlarını suya düşürmüştü.
2012 yılında ise Haydarpaşa bir kez daha cezalandırıldı ve neredeyse yüzyılı aşkın süredir devam eden tren seferleri tamamen durduruldu. Dönemin İBB Başkanı Kadir Topbaş Haydarpaşa ile ilgili olarak “…gar fonksiyonunu kaybedecek. Garı konaklama fırsatı verebilecek şekilde değerlendireceğiz.” diyerek meseleyi yeniden gündeme getirmişti. Neyse ki yine demokratik kitle örgütlerinin ve kamuoyunun basıncıyla idare mahkemesi İBB’nin planlarını durdurdu ve gara ait arsaların imar planına yeşil alan olarak işlenmesine karar verildi. 2014’te aynı plan ufak makyajlarla yeniden sahaya sürüldü, yine yürütmeyi durdurma kararı verildi.
2014 yılında yapılan restorasyon projesinde gar içerisine 100 bin m2’lik workshop, yer altı otoparkı ve yer altı çarşısı eklendiği ortaya çıktı; buna da Kadıköy Belediyesi restorasyon projesine ruhsat vermeyerek engel oldu. Ardından 2015 yılında garın aslına uygun olarak restore edilmesi ve gar fonksiyonunun korunması şartıyla projeye onay verildi. O günden bugüne gar sessizce akıbetini bekliyordu.
Geçtiğimiz ay ise resmi gazeteye verilen bir ilanla Sirkeci ve Haydarpaşa garlarının bazı bölümlerinin kültür-sanat etkinliklerinde kullanılmak üzere kiraya verileceği ilan edildi. İBB’de ihaleye Kültür A.Ş-İSBAK-Metro A.Ş-Medya A.Ş’den oluşan konsorsiyumla katılma kararı aldı. İhaledeki ilk oturum tarafların 15 gün sonra pazarlığa davet edilmesi kararıyla kapandı. İBB ihalenin ikinci oturumuna iş deneyimi yetersizliği, teklifte eski Türkçe kullanılmaması gibi sudan sebeplerle çağrılmazken, ihale gizli kapaklı bir pazarlıkla üç yıl öncesine kadar İBB’de 3.000 TL maaşla çalışan ve fakat kerameti Okçular Vakfı ve doğal olarak Bilal Erdoğan’la ilişkisinde saklı Hüseyin Avni Önder’e ait Hezarfen Danışmanlık Limited Şirketi’ne verildi. Yine ne ilginçtir ki aynı şirket ihalenin hemen ardından sermayesini 1 milyon TL’ye çıkardı. Bir zamanlar 3.000 TL maaşla çalışan birinin kurduğu bir şirket için iyi bir başarı! Ama insana bu değirmenin suyunun nereden geldiğini de sorarlar.
İşin sırrı elbette iktidarın, sarayın, oğullar ve damatların kurduğu rant ilişkilerinde, ahbap çavuş kapitalizminde. Bilal’e yakınsanız 3.000 TL maaşla hem geçinip hem de kısa sürede 1 milyon TL biriktirip, üstüne böylesine büyük ihalelere girebilmeniz pekâlâ mümkün olabilir.
Haydarpaşa’yı bu açgözlü rant düzenine kaptırmamak ve sıranın yeni yerlere gelmesinin önünü kesmek için daha fazla mücadele şart!