G-20’nin Ardından: S-400 Krizi Çözülebildi Mi? – Emre Güntekin
Japonya’da gerçekleşen G-20 Zirvesi’nde herkesin dikkatini çeken ayrıntı Erdoğan’ın neşesi olmuştur. Özellikle “aile” fotoğrafı çekimi sırasında Xi Jinping’in yerini kaparak Trump’ın sağına yerleşmesi ve buradaki fazla sırıtkan tavırları sadece bizlerin değil Batılı gazetecilerin de sosyal medyada tartıştığı bir konu oldu. Türkiye’de meseleleri höt-zötle çözmeye alışan Erdoğan, Türkiye sınırları dışına çıktığında mecburen süt dökmüş bir kediye dönüyor. Seçim meydanlarında antiamerikancı pozlar kesmek kolay. Şimdi ise önünde hamasi sloganlarla çözemeyeceği çetrefilli meseleler var ve aynı anda birbirine hasım güçleri memnun etmek gibi kıvraklık isteyen bir sürece giriyor.
Zirve öncesinde en çok merak edilen konuların başında Türkiye’nin Rusya’dan alacağı S-400 hava savunma sistemi konusunda Trump’ın vereceği tepki geliyordu. Olası bir yaptırım kelimesinin makineye bağlı yaşayan Türkiye ekonomisine etkisi yıkıcı olabilirdi. Bu endişenin bir ürünü olsa gerek zirveden önce alelacele ikinci bir Brunson krizine mahal vermemek için ABD Başkonsolosluk çalışan Metin Topuz serbest bırakıldı. Böylece iki ülke arasındaki tali sorunlardan biri ayıklanmış oldu. Asıl büyük balık olan S-400 konusunda ise ikili görüşme sonrası ortaya çıkan tablo iktidara nefes aldırmış görünüyor. Trump S-400 konusunda tüm suçu Obama yönetimine yıkarken şu sözleri dile getirdi: “Cumhurbaşkanı Erdoğan, Obama yönetiminden Patriot almak istedi fakat izin verilmedi. Obama döneminde Türkiye’ye adil davranılmadı. Bu konu karışık ve çok boyutlu bir konu. Farklı çözümler arıyoruz. İnsanlara adil davranmak zorundasınız… Erdoğan benim bakış açımla çok çetin biri. Erdoğan’a adaletsiz davranıldığını düşünüyorum. Çünkü patriot alamazsın dedik ve başka sistem aldılar ve sonra fikrimizi değiştirdik. Karmaşık bir konu. Üzerinde çalışıyoruz”. Fakat havaya girmek için erken, zira ABD ve Trump cephesi hala S-400 alınmasına müsaade gösterileceğine dair açık bir beyanda bulunmadı.
Diğer taraftan görüşme sırasında Türkiye tarafını göstererek adeta alay edercesine şunları söyledi: “Bakın, şu insanlara bakın. Onlarla anlaşmak çok kolay. Hiçbir Hollywood setinde bu kadar güzel insanı bir arada bulamazsınız”. Fakat Erdoğan ve şürekasının gülüşmeleri bunun bir övgü olarak kabul edildiğini gösteriyor.
Trump S-400 meselesine ek olarak Erdoğan’ın Suriye’nin kuzeyinde Kürt ulusal hareketine saldırısını nasıl durdurduğunu şu sözlerle aktardı: “[Türkiye] Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan zorlu ama ben onunla anlaşıyorum. Bu belki kötü bir şey ama ben gerçekten de çok iyi bir şey olduğunu düşünüyorum. Çünkü dürüst olmak gerekirse, herkesin bildiği gibi Kürtlerle büyük bir sorunu var ve 65 bin kişilik ordusu sınırdaydı. Bize IŞİD’i yok etmemiz için yardım eden Kürtleri yok edecekti. Ve ben onu aradım ve bunu yapmamasını rica ettim. Kürtler sanırım onun ya Türkiye’nin doğal düşmanı… Ve o bunu yapmadı. Sınırda, bizim kısa süre önce IŞİD’i birlikte yenilgiye uğrattığımız kişileri yok etmek için dizilmişlerdi ve ona ‘Bunu yapamazsınız, bunu yapamazsınız’ dedim. Ve yapmadı. Yani, bizim bir ilişkimiz var.”
Erdoğan ise görüşme sonrasında şunları belirtti: ‘‘Yaptırımlar konusunda; zaten Trump bugün yaptığı açıklamada bu konuya açıklık getirdi. Böyle bir şeyin olmayacağını kendisinden dinlemiş olduk. Bizim S-400 olayı bir taraftan yürürken Amerika’dan da Lockheed Martin’den Boeing uçaklarını alıyoruz. 100 adet Boeing alıyoruz Lochkeed Martin’den. Serbest piyasa ekonomisinin olduğu bir dünyada bunları birbirine karıştırmayacağız.”
Burada iki noktaya dikkat çekmek gerekiyor. Birincisi Suriye Kürtleri mevzusu… Trump geçtiğimiz yıl Suriye’den çekileceklerini açıkladığında bu durum genel olarak Kürt ulusal hareketinin yüz üstü bırakıldığı bağlamında yorumlanmıştı. Fakat aradan geçen zaman içerisinde ABD ne Suriye’den tam olarak çekildi ne de Erdoğan’ın ikinci bir Afrin denemesine izin verdi. Ocak ayında yaptığı bir açıklamada Türkiye’nin YPG-PYD’ye yönelik olası bir saldırısının ekonomisini çökertebileceğini ima ederek aba altından sopa göstermişti. Yani rica minnet değil, sopayla Erdoğan’ı bu konuda hizaya getirmişti.
Diğer taraftan Erdoğan’ın açıklamalarıyla birlikte S-400’ün diyeti olarak Trump’ın Erdoğan’a Amerikan savunma şirketleri aracılığıyla yüksek bir fatura çıkardığı da ortaya çıkmış oldu; ancak burada çelişkili noktalar söz konusu: Uçak alımları Lockheed Martin’den yapıldıysa bunların Boeing olması imkansız. Eğer Boeing’den alım yapıldıysa Lockheed Martin neden dile getirildi? Erdoğan bu iki rakip firmayı birbirine epey karıştırmış görünüyor. Belki yine birileri tarafından kandırılmıştır. Önümüzdeki dönemde elbette bunun ayrıntıları netleşecektir. Açık olan bir gerçek var ki emperyalist güçler arasında yapılan dansın Türkiyeli emekçilere epey yüksek bir maliyeti olacak.
S-400’ün Rusya cephesinde ise yeni sürprizler Türkiye’nin kapısını çalabilir. Geçtiğimiz günlerde İdlip’te rejim güçlerinin saldırısı ve bir askerin ölümü nasıl yorumlanmalı? Putin kendisiyle dansı yarıda kesip Trump’la cilveleşmeye başlayan Erdoğan’a Suriye sahasında yeni sürprizler hazırlar mı? S-400’den geri adım atılırsa muhakkak. Fakat şimdilik böyle bir geri adım olacağına dair bir işaret belirmiş değil. Aksine Erdoğan teslimatın planlandığı tarihte yapılacağını belirtti.
Şimdi bekleyip Trump’ın Erdoğan’ın önüne serdiği farklı çözümlerin neler olacağını göreceğiz. Trump’ın güleryüzüne hemen sevinmemek gerekiyor. Zira ABD medyasında elimizi yıkadığımızdan daha sık yalan söyleyen biri olmasıyla dalga geçilen bir politikacı olduğunu unutmamak lazım. Elbette bu çözümlerin Türkiyeli emekçilere nasıl bir fatura çıkaracağı bizim açımızdan önemli olacak.
Öte yandan gelecek dönemde Suriye meselesinde girişilen maceracı politikaların bedeli daha fazla acı ve gözyaşı olacaktır. İktidarın ABD ve Rusya arasında giriştiği tehlikeli dansın her açıdan kaybedeni Türkiye halkları olacaktır.