Askeri Diktatörlük Döneminden Bolsonaro Rejimine: Amazon’un Yerli Halklarının Çilesi Bitmiyor! – Taylan Vural

Askeri Diktatörlük Döneminden Bolsonaro Rejimine: Amazon’un Yerli Halklarının Çilesi Bitmiyor! – Taylan Vural

Brezilya’nın faşist lideri Bolsonaro iktidara gelişinin ardından, seçim kampanyası döneminde sıkça dile getirdiği gibi, gözünü Amazon Ormanları’nın zenginliğine ve içindeki yerli halklara dikmiş gözüküyor. Brezilya 300’den fazla etnik gruba ve 274 kadar dile ev sahipliği yapıyor. Ayrıca 100 kadar, daha önce hiç iletişim kurulmamış ilkel komünal topluluk olduğu biliniyor. Bolsonaro son dönemdeki uygulamalarıyla Amazonlardaki bu doğal ve sosyal zenginliğe sermayenin saldırılarını teşvik ederken, Amazonlarda yaşayan yaklaşık 1 milyon yerliye neler olacağını kapitalizmin geçmiş deneyimlerinden hepimiz biliyoruz. Ülke topraklarının %15’inde sadece 1 milyon insanın yaşadığını söyleyen Bolsonaro, bu insanların entegrasyonundan bahsediyor.

Bu durum, 1964-85 arasındaki askeri diktatörlüğün yaptıklarını hatırlatıyor. Askeri rejim de büyük altyapı inşaları ve tarım arazileri yapmak için binlerce yerliyi öldürmüş ve binlercesini daha topraklarından sürmüştü. 2011 yılında Dilma Rousseff tarafından askeri diktatörlük dönemindeki katliamlara ilişkin araştırma komisyonu kurulmuştu. Komisyon raporları, askeri diktatörlük döneminde en az 2,000 Waimiri-Atroari yerlisinin katledildiğini ortaya koyuyor. Bu katliamlar 1967-1977 yılları arasındaki otoyol yapımı sırasında gerçekleşmişti. Bu gerçekleşen katliamın sadece bir örneği.

Bolsonaro ise kalkınma lafının arkasına saklanarak, 500 yıl önce Portekizli ve İspanyalı ‘Conquistador’ların yaptığı şeyi tekrar yapmak hayalinde. Amerika’nın keşfinden sonra Portekizli ve İspanyalı koloniciler kıtaya ayak basıp altın, gümüş ve yeni toprakların hayaliyle yerli halkı katletmiş ve köleleştirmiş; doğal kaynakları da yağmalamışlardı. Hatta Hristiyan misyonerler oradaki Maya ve İnka kültürlerinden kalma yazıtları bile yakıp yıkmıştı. Bugün elimizde bu kültürlere dair çok az belgenin bulunması, bu vahşilerin yüzündendir. Her çiftçiye bir tüfek ve taşıma ruhsatı vereceğiz derken Bolsonaro’nun amacının da ne olduğu belli.

Yeni başkan ilk gününde yerli topraklarının korunması görevini, yerli halkların korunması için kurulan FUNAI (Brezilya Ulusal Kızılderili Kuruluşu)’den alıp Tarım Bakanlığı’na vermişti. Tarım Bakanlığı’nın başında ise 2018’deki zehirli tarım ilaçlarının kullanılmasını yasallaştıran yasaya destek veren, ayrıca ülkenin büyük toprak sahiplerinden biri olan Tereza Cristina Costa var. Bu bakanlık sayesinde hedeflenen Amazon ormanının içindeki yerli halkların yaşadıkları yerlerde yeni tarım sahaları, madenler ve sığır çiftlikleri açmak.

Ayrıca Bolsonaro agroburjuvaziye peşkeş çekmek istediği Amazonları yıkıma sürükleyerek ekoloji için de büyük tehdit yaratıyor. Çevre perspektifinden bakıldığında sadece orada yaşayan yerlilerin değil, dünya üzerinde yaşayan tüm insanların hayatını tehlikeye sokuyor. Bolsonaro daha önce Amazon Ormanları’ndaki altın, kalay ve magnezyum gibi değerli madenleri çıkarmanın birincil önceliği olacağını ifade etmiş ve bu doğrultuda yerli nüfusu korumak konusunda bir yaklaşımının olmayacağını belirtmişti. Bolsonaro ayrıca, 2019 yılında BM İklim Değişimi Konferansı’na Brezilya’nın ev sahipliği yapması planını iptal etmiş, iklim değişimi iddiasının “kültürel Marksizm”in bir söylemi olduğunu savunan Ernesto Araujo’yu Dışişleri Bakanlığı’na getirmişti.

Brezilya’da anayasa tarafından yerlilerin kullanımı için oluşturulmuş “kolektif topraklar” var. Bolsonaro ise bu toprakları alıp “daha üretken” yapmak istediğini söylüyor. Sanırım hepimiz ne demek istediğini anlıyoruz. Yabancı şirketler ve yerli burjuvazinin de ne denmek istediğini bizden daha az anladıklarını sanmıyorum.

Bolsonaro’nun sözlerinden ve eylemlerinden güç alan “grileiros” yani silahlı arazi hırsızları son günlerde yerli topluluklara saldırılar düzenliyor. Yerliler, grileirosların Bolsonaro seçildikten sonra daha rahat hareket ettiklerini söylüyorlar. Bu saldırılar artarak devam edecektir; çünkü bu işten kar sağlayanlar sadece Brezilya’nın kendi burjuvazisi ve devlet aygıtı değil, aynı zamanda uluslararası şirketler. Groupe Danone, Kao Corp, Nestlé, Procter & Gamble, Reckitt Benckiser Group and Unilever gibi şirketler buradaki ormansızlaştırmadan çok büyük karlar elde ediyor.

Sonuç olarak, pek çok ülkede yükselişte olan aşırı sağ, bu ülkelerde neoliberal politikaların daha kolay uygulanmasının kapılarını aralıyor ya da Bolsonaro örneğinde olduğu gibi direk kendileri neoliberalizmin iflah olmaz bayrak taşıyıcısı oluyorlar. Bu politikaların sonucu olarak ortaya çıkan sömürüyü de alt sınıflar, ezilen kimlikler, yerliler ve doğa aralarında paylaşıyorlar.