Syriza ve Reformizmin Sefaleti

Syriza ve Reformizmin Sefaleti

Yunanistan’ın geçtiğimiz on yılda yaşadığı derin ekonomik buhran sırasında emekçi sınıfların desteğiyle iktidara yükselen Syriza, bugünlerde siyasi iflasını açıkça gösteriyor. Aslında bu durum şaşırtıcı değil, malumun ilanı. Sınıf mücadelesi tarihinde parlamenter reformizmin emekçi sınıflara karşı işlediği bir dolu ihanet örneği mevcut.

Geçtiğimiz hafta içerisinde adı artık Yunanistanlı emekçiler için yoksulluk ve hak gaspı anlamına gelen Almanya Başbakanı Angela Merkel Atina’yı ziyaret ederken, iktidar kentte adeta olağanüstü hal ilan etmişti. Hemen ertesinde 11 Ocak Cuma günü Atina’da PAME’nin çağrısıyla bir araya gelen öğretmenler öncülüğündeki bir kitle, Syriza hükümetinin üç yıl içerisinde yapacağı 15.000 yeni öğretmen alımının sayısal olarak azlığını ve geciktirilmesini protesto etti. Yunan polisi parlamentoya yürümek isteyen öğretmenlere biber gazlı saldırıda bulunurken, bu durum uluslararası medyada kısa zamanda kendisine yer buldu. Dün de 50 kişilik bir öğretmen grubu Yunan Devlet Televizyonu ERT’yi haber bülteni sırasında basarak taleplerini dile getirmek istediler. Yunanistan’da Syrica hükümeti AB egemenlerinin ve IMF’nin taleplerini can kulağıyla dinliyor, ancak hükümet aynı tavrı işçilere ve emekçilere göstermemekte kararlı görünüyor. Geçtiğimiz yıldan bu yana birçok kez işçi ve emekçilerin eylemlerine sahne olan ülkede, huzursuzluk artık gözle görülür boyutlara ulaştı.

İktidara ilk yerleştiği dönemde devrimci bir taktik olarak Syriza ile “birleşik işçi cephesi” taktiğini uygulamanın gerekliliğini birçok kez dile getirmiştik. Krizin çözümsüzlüğü karşısında burjuvazi Altın Şafak etrafında örgütlenen faşizmin önünü açarken, radikal sınıf mücadelesinin ezilmesi için askeri darbe de dâhil olmak üzere birçok seçenek gündeme gelmişti. Bu koşullar altında emekçi sınıfların oylarıyla iktidara gelen Syriza’ya sahip çıkmak sınıf mücadelesinin bir gereğiydi. Ancak, aynı zamanda sınıf mücadelesinin basıncı olmadan tek başına Syriza’nın emekçi sınıfların taleplerine yanıt veremeyeceğini, aksine uluslararası emperyalist kapitalist sistemle uzlaşma yollarını arayacağını belirtmiştik. Evet, Syriza sınıf mücadelesinin geri çekildiği anda parlamenter reformist doğasının gereğini yerine getirdi ve kesinti paketlerinin, hak gasplarının aymaz uygulayıcılarından birisi oldu. Hatta öyle ki Fransız Sol Parti Lideri Jean Luc Melenchon Syriza’nın emekçi düşmanı politikalarından ötürü Avrupa Sol’undan atılması gerektiğini dile getirmişti. 2015 yılında kesinti paketlerinin uygulanıp uygulanmaması konusunda referanduma gidilmesine ve % 61 oranında hayır oyu çıkmasına rağmen Syriza Troyka’ya (Avrupa Merkez Bankası-Avrupa Komisyonu ve IMF) sadakatini sürdürmeyi tercih etti. Toplumda AB’den çıkılması yönünde büyük bir basınç olmasına rağmen, Tsipras ve Syriza AB’ye bağımlılıktan taviz vermedi.

Halihazırda Troyka tarafından 2022’ye kadar öngörülen bütçe kesintileri yasalaşırken, 2060 yılına kadar % 2,2’lik bütçe kesintisinin sürdürülmesi öngörülüyor. Troyka’nın dayatmalarını yerine getirmek isteyen hükümet son yıllarda özelleştirme politikalarına da hız verdi. 2017 yılında 14 bölgesel havalimanının işletmesi 1,2 milyar Euro karşılığında Alman havalimanı işletmecisi Fraport firmasına verilmişti (bu rakam havalimanlarının 3 yıllık gelirine tekabül ediyor ve havalimanı 40 yıl boyunca firma tarafından işletilecek.).Ülkenin en büyük limanı olan Pire Limanı Ağustos 2016’da, ikinci büyük liman olan Selanik Limanı da Şubat 2018’de Çin’e satıldı. Özelleştirmelerden elde edilen gelir elbette emekçi sınıflara harcanmadı. Syriza, 2017 yılı içerisinde ABD’den 2,4 milyar dolarlık F-16 alımı gerçekleştirdi. Bir başka utanç verici durum ise Syriza’nın Suudi Arabistan gibi ülkelerle silah ticaretini ilerletmesi. 2017 yılında  66 milyon dolarlık silah satışı gerçekleştirilirken, kamuoyunda Yemen’de masum insanları katledilen Suud rejimine silah satışına yönelik tepkiler yükselmişti.

Yunan emekçilerin yaşam koşullarında Syriza’nın iktidara geldiği 2015 yılından bu yana olumlu bir değişim olmadı. Yandaki grafikte de görüleceği üzere 2014 yılında yaklaşık 1.200 euro olan ortalama ücretler, bugünlerde 1.060 euro seviyelerinde. 2010 yılında bu yana Yunan emekçilerin maaşları % 30 oranında eridi. Genç işsizliği ise % 43,2 ile halen AB ülkeleri içerisinde en yüksek oran. Düşük ücretler ve yüksek işsizlik oranı toplumda çelişkilerin derinleşmesine yol açıyor. Bugün Yunan emekçilerin birçoğunun maaşları neredeyse faturalarını bile karşılamak için yeterli olmazken, on binlerce emekçi mortgage kredileriyle sahip oldukları evlerini bankalara kaptırmamanın mücadelesini veriyor.

Kısacası Syriza özelinde parlamenter reformizm bir kez daha siyasal iflasını ilan etmiş durumda. Emekçi sınıfların önünde dün olduğu gibi bugün de tek bir kurtuluş reçetesi bulunuyor: Düzenle uyuşmaz bir sınıf mücadelesini yükseltmek!

KATEGORİLER