Taşerona Kadro Gerçekten Geldi Mi?
Aralık ayında yazdığımız yazıda “taşerona kadro gerçekten geliyor mu?” diye sormuş ve AKP’nin hazırlıklarını sürdürdüğü “kadro” düzenlemesini henüz net olmayan bilgilerle ele almaya çalışmıştık. O günden bu yana yaşananlar, Aralık ayında öngördüklerimizi fazlasıyla doğruladı.
AKP’nin aklındaki planın ücret ve çalışma koşullarını değiştirmeden taşeron şirketleri aradan çekmekten ibaret olduğunu ve AKP’den başkaca bir şeyin beklenemeyeceğini yazmıştık. Eksik söylemişiz. Hükümet taşeron işçilerin herhangi bir gerçek hak kazanımı sağlamasını engellerken, daha fazlasını da yaptı ve taşeron işçilerin geçmişten doğan haklarını da çöpe gönderdi.
Dalga geçercesine KHK ile getirilen taşerona kadro düzenlemesinde yaşanan gerçekler şöyle:
- TRT, Ziraat Bankası, AA gibi 26 özel bütçeli kuruluşun taşeron işçileri kapsam dışı kaldı.
- Kamu İktisadi Teşebbüslerinde (KİT) çalışan taşeron işçiler kapsam dışı kaldı.
- Belediyeler, il özel idareler ve bunlara ait şirketlerdeki işçiler de kadroya alınmadı. Yerel yönetimlerdeki taşeron işçilere 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’ndaki kadrolu işçi statüsü verilmedi. Bunun yerine buralardaki işçiler İş Yasası’na tabi olarak yerel yönetime ait şirketin işçisi olarak sayılacak.
- Ücretlerde ve diğer haklarda, kadrolu işçilerle eşitlenme sağlanmadı. Taşeron işçiler, kadroya geçirilse bile aynı şartlarda çalışmaya devam etmeye mahkum edildi.
- Kadroya geçirilen işçilere taşeronda çalıştığı dönemde açmış olduğu dava ve icra takiplerinden feragat etmesi ve kadroya geçtikten sonra geçmişe dönük hak talebinde bulunmayacağını beyan ederek geçmiş döneme ilişkin sulh sözleşmesi yapması dayatıldı. Böylece işçiler geçmiş dönemde doğmuş olan haklarını devlete karşı ileri süremeyecek.
- Kadroya geçiş için her kurumun kendi belirlediği şekilde sınav yapılacak ve kadro başvurusu yapan işçiler güvenlik soruşturmasından geçecek.
Bunlar taşeron işçi kitlesinin uğradığı en temel hak kayıpları. Tekil örneklerde çok sayıda daha hak kaybı gerçekleşiyor. Örneğin kadro başvurusunun taşeron şirkete değil de kuruma yapılması gerekirken pek çok kurum başvuruları taşeron şirkete toplattı. Böylece işçinin başvurusunun ön incelemesi taşeron şirketler tarafından yapıldı.
Başvuru sürecinde en çok yaşanan hak ihlali ise, başvurunun kabul edilmesi durumunda yapılması gereken dava ve icra takiplerinden feragat ile sulh sözleşmesi, henüz başvuru sırasında işçilere dayatıldı. Düzenleme, başvuru sırasında sadece feragat ve sulh sözleşmesi yapılacağına dair yazılı beyan verilmesini gerekli kılarken pek çok kurum düzenlemeye aykırı şekilde feragat ve sulh sözleşmelerini başvuru sırasında almaya zorladı.
Sonuçta AKP, taşeron işçilerin sadece bir kısmına sınırlı bir kadro başvurusu hakkı tanımış oldu. Kadroya başvuranların ne kadarının süreci tamamlayabileceğini ise hep birlikte göreceğiz. Sınavlarda ve güvenlik soruşturmasında özellikle iktidar yandaşı olmayan işçilerin elenmesi muhtemel görünüyor.
AKP yine emekçileri kandırmış oldu. Elbette kadro başvurusu kabul edilen işçiler kısmen de olsa hak kazanımı (örneğin daha iyi bir iş güvencesi) sağlayacak olsa da aslında bütün olarak baktığımızda taşeron KHK’sından gerçek kazanımlar yerine hak kaybı çıktı.
Taşerona mahkum edilen, sefalet koşulları dayatılan işçilerin bu sıkışmışlıktan kurtulması için mücadeleye atılması gerekiyor. Kadro hakkı gasp edilen taşeron işçiler, bulundukları yerlerde komiteler kurmalı, taleplerini örgütlü bir şekilde yükseltmeli. Bu tablonun farkında olan bilinçli emekçi kardeşlerimizin, yalancıların değil kendi partisinin saflarını, Sosyalist Emekçiler Partisi saflarını güçlendirmesi de zafer için mutlaka gerekli. Unutmayalım, işçi sınıfı örgütüyle güçlüdür!