Suriye'de İç Savaşın Gidişatını Belirleyecek 4 Gelişme – V.U. Arslan
Suriye İç Savaşı, emperyalist ve alt emperyalist güçlerin dahil olduğu bir vekalet savaşı olarak uzadıkça uzadı. Tam bir taraf üstünlük sağlıyordu ki yenilgiyi göze alamayacak kadar Suriye’ye “yatırım” yapmış diğer emperyalist kanat daha derin müdahalelerle işe karışıyor ve iç savaş yeni bir dengeye ulaşarak uzamaya devam ediyordu.
Bu tarz müdahalelerden en etkilisini geçtiğimiz yıl Rusya yapmıştı. İdlib’i tümden kaybeden Esad cephesinde işler hiç iyi gitmiyordu ki Rusya bizzat devreye girerek dengeleri değiştirdi. Rus müdahelesi ile toparlanan Esad yönetimi ayakta kaldığı gibi taarruza geçiyordu. ABD sahada YPG dışında gerçek güvenilir bir müttefik bulamamanın sıkıntısını yaşarken başta RTE Türkiyesi olmak üzere Körfez krallıkları cihatçıları tam gaz desteklemeye devam ediyor.
2016 yaz aylarında Halep’in Esad birliklerince kuşatılması, TSK’nın Kürt koridorunu engellemek için ÖSO eliyle Suriye içerisine bizzat girmesi, IŞİD‘in Musul’dan sürülmesinden sonra sıranın Rakka‘ya gelecek olması ve beklenen ABD başkanlık seçimlerinin neticelenecek olması gibi durumlar, önümüzdeki aylarda Suriye’de dananın kuyruğunun kopması anlamına gelebilir.
Bu çerçevede iç savaşın kaderini belirleyecek 4 gelişmeyi şu şekidle sıralayabiliriz:
1) Halep Savaşı: Esad Hizbullah, İran güdümlü Iraklı ve Afganistanlı Şii milisler desteği ve Rus hava saldırıları sayesinde Halep’in doğu bölgesinde yaklaşık 2 aydır kuşatmayı sürdürüyor. Bu kuşatma süresince Halep’in doğusunda bazı bölgeler ele geçirilse de esas başarı isyancıların çözülmesi ve isyancıların pazarlıkla Halep’in doğusundan tahliye edilmesiyle sağlanacaktı. Hatta Putin’in El Bab karşılığında RTE’den El Nusra için bu sözü aldığı iddia edildi. Diğer taraftan kendi yandaşları ve ideolojisi açısından çok büyük bir ihanet anlamına gelecek böyle bir çekilmeyi Nusra’nın asla kabul etmeyeceği gün gibi ortadaydı. Diğer taraftan El Kaide’nin Suriye kolu olan Nusra‘yı basitçe RTE’nin bir piyonu gibi görmek baştan yanlıştı. Nitekim Nusra bırakın çekilmeyi kuşatma altındaki bölgeden çıkmaya çalışan sivillere bile engel oldu.
Halep’te Putin’in beklediği çözülme gerçekleşmediği gibi cihatçılar kuşatmayı kırmak için Halep’in batısına karşı topyekün saldırıya giriştiler. Eğer kuşatma uzun soluklu olacak şekilde kırılırsa bu, cihatçılara savaşı uzatmak için büyük bir enerji sağlayacaktır. Bu durumda askeri açıdan ilerleyemeyen Esad’ın ve müttefiklerinin eli diplomasi alanında oldukça zayıflayacak ve hatta Esad’ın iktidardan inmesi Ruslar için bile pazarlık konusu haline gelecektir. Diğer taraftan cihatçıların taarruzu kuşatmayı kırmayı başaramazsa moraller bozulacak ve Halep’in doğu mahallelerinde isyancılar üzerindeki basınç olağanüstü şiddetlenecektir. Yine de kuşatma altında bile olsa şehir savaşının getirdiği avantajlarla cihatçılar uzun bir süre direnebilirler. Bu durumda Esad ve Rusya uzayacak bir şehir savaşı yerine doğu mahallerindeki çözülmeyi kovalayacaktır.
Halep Savaşı’ndan gelen son haberler, cihatçıların Halep’in batısında kuşatmayı kırmak için önemli mevziler kazandığı yönünde. Ama kesin sonucun ortaya çıkması haftalar alabilir.
2) Al Bab Savaşı: Bu savaşın sonucu Rojava’nın kaderini belirleyeceği gibi Türkiye’nin de kaderini çizebilir. Eğer Fırat Kalkanı Operasyonu’nda ÖSO ve cihatçılar Al Bab’ı alırsa Rojava’nın birleşmesi engellenmiş olacak. Bu da Kürt ulusal davasının ağır bir darbe alması ve Rojava’daki kazanımların kolunun kanadının kırılması demek. Türkiye cephesinde ise seferden zaferle dönen padişah havalarına bürünecek olan RTE artan popülaritesini başkanlık referandumunda skora çevirmeye çalışacak. Tersi durumda yani El Bab’ın ele geçirilememesi durumunda da işler ters gitmeye başlayacak ve bu durumda ortaya çıkması çok muhtemel olan kötü sürprizlerden sonra referandum RTE için iyiden iyiye tehlikeli hale gelecek.
Al Bab Savaşı’nda son durum, işlerin RTE için ters gitmeye başladığını gösteriyor. En başta YPG önderliğindeki Suriye Demokratik Güçleri (SDG) Afrin Kantonu’ndan doğuya doğru ilerliyor. YPG ÖSO’nun önünü kesmekle kalmıyor, bazı köyleri ÖSO’dan zorla ele geçiriyor. Üstüne üstlük Esad’a bağlı helikopterlerin YPG ile savaşan ÖSO’cuları bombalaması da rejimin meseleye müdahil olacağını ortaya koyuyor. TSK’ya ait uçakların Suriye hava sahasına girdiklerinde düşürüleceği yönündeki tehditler de RTE’nin planları için ciddi bir soru işareti. Zira Esad ile Putin’in müttefikliği bir yana RTE’nin cihatçıları geri çekmek konusunda hiçbir şey yapmaması ya da yapamaması nedeniyle Putin RTE’ye çok ağır bir fatura çıkarabilir. Yani TSK’ye ait uçaklar Rusların da baskısıyla Suriye’den dışarı atılır, tersinden Esad hava gücü YPG’ye destek atabilir ve ÖSO karşısında ilerleyen YPG Al Bab’a ulaşabilir. RTE için kabus senaryosu bu. Yani Putin istediği takdirde RTE’nin canını ciddi ölçüde yakabilecek durumda. Bir defa bataklığa girdiysen hangi yırtıcı hayvanlara yem olacağını önceden kestiremezsin.
3) Cihatçılara MANPAD Verilmesi : MANPAD (Man-portable air-defense systems) omuzdan fırlatılabilen uçaksavar füzesi anlamına geliyor. Eğer cihatçıların eline bu füzelerden geçerse Rus ve Suriye hava araçları düşmeye başlayacaktır. Bu da cihatçıları darbelemede çok önemli bir rol oynayan hava üstünlüğünün sonlanması anlamına gelebilir. SSCB‘nin Afganistan işgalinde ABD’liler bu askeri kapasiteyi cihatçılara vermişlerdi ve Sovyet helikopterleri düşmeye başlayınca Afganistan‘daki SSCB işgalinin hezimeti kesinlik kazanmıştı.
Tarih bir kez daha tekerrür eder mi? Bu sefer durum epey farklı, çünkü ABD ve koalisyon uçakları da Suriye’de aynı füzelerin gazabına uğrayabilir. Cihatçılar her ne kadar baş düşman olarak Esad, Rusya ve İran’ı görse de Nusra gibi daha radikalleri koalisyon uçaklarını vurmak konusunda tereddüt yaşamayacaktır. Bu korku yüzünden MANPAD’ler şimdiye kadar devreye sokulmadı, ama Esad kazanımlarını derinleştirirse dengeleri yeniden değiştirmek isteyenler çıkacaktır.
4) Iraklı Şii Milislerin Suriye’ye Geçmesi: Irak’ta IŞİD ile savaşarak bilenmiş 300 bini aşkın Şii milis gücü bulunuyor. Musul’un yakın zamanda düşeceğini hesaplarsak IŞİD’in Irak’ta yenildiğinden söz edebiliriz. Bu durumda işsiz kalacak olan milislerden binlercesinin ve hatta on binlercesinin Suriye’ye kaydırılması iç savaşın gidişatını kökten bir şekilde değiştirecektir. Halihazırda Suriye’de binlerce Şii milis gönüllü olarak savaşıyor. Buna ilave olarak gelecek yeni kuvvetler askeri personel sıkıntısı çeken Esad’ın her cephede güçlü taarruzlar başlatmasını sağlayabilir. Motive savaşçıların iç savaşta ne kadar etkin olacağını Hizbullah ortaya koymuştu. Iraklı Şii savaşçıların da böyle bir niteliği var. Diğer taraftan her zamanki gibi meseleyi karmaşık hale getiren hususlar da mevcut. IŞİD’in şehirlerdeki kontrolünün bitmesi ve tekrardan bir gerilla örgütüne dönmesi neticesinde Irak’ta Bağdat ile Kürdistan Bölgesel Yönetimi arasındaki çekişmelerin sıcak çatışmaya dönüşmesi ihtimali oldukça güçlü. Nitekim iki taraf arasında bu yıl Tuzhurmatu‘da büyük çaplı çatışmalar yaşanmış ve bu çatışmalar IŞİD tehlikesi ortamında güçlükle durdurulmuştu. Nitekim tartışmalı Kerkük şehri gibi çok daha kritik bölgeler topyekün savaş riski yaratacak, bu da Şii milis kuvvetlerinin Irak’ta işinin bitmediği anlamına gelecek. Ama şu da bir gerçek ki Şii milislerin küçük bir bölümünün bile Suriye’ye gönderilmesi iç savaş dengelerini yerinden oynatmaya yetecektir.