Maltepe’den Sonra İvme Devam Ettirilebilir mi? – V. U. Arslan
Uzun Adalet Yürüyüşü ve ardından Maltepe’de bir araya gelen milyonlar… Umut oldu, moral oldu… Ama mesele bundan sonrası… Bu ivme nasıl devam ettirilebilir? Unutmayalım Adalet Yürüyüşü, çok özel şartlarda, koşulların dayatmasıyla, çok ayrıksı ve çok akıllıca bir eylem biçimiyle hayat buldu. Bir dahaki kampanya ve hareket için bu tarz özel şartların birleşmesini beklemek meydanı yeniden AK/Saray rejimine terk etmek anlamına gelecektir. RTE de kaldığı yerden devam etmekte zaten tereddüt etmez.
Bu yüzden kampanya ve taarruz halinin sürdürülmesi gerekiyor. Peki ama nasıl? Bu taarruz, gerekli itilimi alacağı bir politik hamleye ihtiyaç duyacaktır. Yoksa, salt TBMM merkezli geleneksel muhalefet biçimiyle Maltepe’de ulaşılan enerjinin sönümlenmesi kaçınılmazdır. Unutmamak gerekir ki geleneksel elitist ve koltuk merkezli muhalefetin içeriği güç odaklarına bağımlıdır. Yani sermaye çevrelerine bağlıdır, emperyalist odaklarla iyi ilişkiler içerisindedir, sağduyu ve ılımlılık adına kurulu sömürü düzeni ile ters düşmeye yanaşmaz, ezilenle garibanla arasındaki mesafeyi kapatamaz, Kürt emekçisine sempatik gelecek iki kelimeyi konuşmaktan korkar… Neticede ülkedeki daha eğitimli ve gelir seviyesi daha yüksek kesimlerin ötesine geçemez.
Yani Maltepe’den sonra ileri gidilecekse radikal bir politik atılım gereklidir. Geleneksel koltuk muhalefeti radikal kelimesini duyar duymaz ürperir. Ama bahsettiğimiz radikallik, emek merkezli bir radikalliktir. Mesela “taşeron yasaklansın” demektir, “işsizliğe son, gerçek işsizlik sigortası” demektir, “vahşi sömürüye paydos, çalışma saatleri düşürülsün ve denetlensin, ücretler arttırılsın” demektir. Bu şekilde sayısız yara var bu toplumda. Siz eğer bu yaralara samimi şekilde merhem olmaya çalışırsanız çoğunlukla AKP’ye oy veren örgütsüz emekçi yığınlar, AKP’den kopacaktır. Bu ülkede o kadar çok yoksul, gariban, işsiz ve geleceksiz insan var ki gücünüzü buradan almak zorundasınız. Emekçi radikalizmi koltuk muhalefetinin iddia edeceği gibi marjinalleşmeye neden olmaz, tam tersine muhalefetin hitap edebildiği kitleyi %90’lara çıkarır.
Adalet Yürüyüşü’nde enerji ve özveri vardı. Eğer Türkiye’de sol güçler bunu emekçi radikalizmi ile birleştirilerse AKP dağılır. Yok ılımlılıktan ve sisteme bağlılıktan vazgeçilmez ve salt hukukun üstünlüğü ve demokratik haklar söylemine yaslanırsanız ileri gidemezsiniz. Adalet Yürüyüşü’nün zayıf noktası da buydu.
HDP’nin eli kolu AK/Saray rejimi tarafından bağlanmış, sosyalistlerse 12 Eylül’den beri toparlanabilmiş değil. Bu durumda dikkatler CHP’nin üzerinde. CHP sola kayışı gerçekleştirebilir mi? Teorik olarak mümkün. Britanya, Fransa ve ABD’de sol sosyal demokrat liderler, son birkaç yıldır radikal emekçi söylemi ile önemli başarılara imza attılar. Kapitalist metropollerde rüzgar net bir şekilde sola döndü, ama CHP liderliğinin suya sabuna dokunmayan “merkez parti” politikası ile bu örnekler ve liderleri arasında çok büyük bir mesafe var. Kılıçdaroğlu bir yana CHP içerisinde bahsettiğimiz fikriyatta olan parti içi bir sol kanattan bile bahsedemiyoruz.
Gerçekçi olursak durum bu. Dikta rejiminin baskılarına karşı demokratik hakların korunması mücadelesinde CHP’nin sokağa çıkması “hayır”lı bir gelişmedir. Bu duruma burun kıvırmak iflah olmaz sekterlerin yapacağı bir iştir. Ama daha ileri adımlar konusunda yeni bir sosyalist dinamiğin uç vermesi gerekiyor. Kestirme bir çözüm yok. AKP’ye muhalif milyonlarca genç ve emekçi içerisinden birkaç bininin sosyalist emekçi muhalefetinde bir araya gelmesi, bütün ülkenin kaderini değiştirecektir. Jön Türklerden 1968 atılımına ülkenin kaderini çizenler ancak binlerle ifade edilmiştir. Bu kadroların günümüzdeki içeriği devrimci Marksizmdir. Umut bağlamamız gereken esas mücadele, bu kadroların bir araya getirilmesi mücadelesidir.