Referandum Eylemlerinden Yeni Bir Gezi Çıkar Mı? – Engin Kara

Referandum Eylemlerinden Yeni Bir Gezi Çıkar Mı? – Engin Kara

Referanduma karışan hile ve şaibelerin ardından başlayan eylemler birinci haftasını geride bıraktı. Özellikle İstanbul’un Kadıköy, Beşiktaş gibi büyük merkezlerinde binlerce insan, YSK’nın skandallarını protesto etmek için günlerdir sokaklarda. İktidar ise referandum şaibelerinin yarattığı meşruiyet kaybını daha fazla derinleştirmemek için eylemlere doğrudan bir polis saldırganlığına girişemedi.

Peki, bu eylemlerden “yeni bir gezi” çıkar mı? Çeşitli sol çevrelerde böyle bir beklenti olduğu ortada. Eylemlere katılan genç kitlenin söylemlerine de sık sık yansıyor “yeni bir gezi”. Ayrıca iktidar kanadında da böyle bir çekince olduğu ortada. Çarşamba sabahı ev baskınlarıyla gözaltına alınanlarla ilgili emniyetten yapılan açıklamada “Gezi olaylarına benzer olayları başlatmaya çalışarak referandumun iptal/tekrar edilmesini sağmaya çalıştığı tespit edilen şahıslar” ifadeleri kullanılıyor.

Gezi: Kendiliğindenliğin Sınırları

Uzun yıllardır AKP ve Erdoğan’a karşı biriken enerji, 2013 Mayıs’ının son günlerinde, Taksim Gezi Parkı’ndaki ağaçların kesilmesiyle tavan yapmış ve sokağa taşmıştı. Henüz bir ay önce 1 Mayıs’ta Taksim emekçilere kapatılmış, Reyhanlı katliamı protestolarına polis saldırıları gerçekleşmiş, neredeyse bütün Mayıs ayı boyunca kent merkezlerinde azgınlaşan bir polis terörü gözlenmişti. Bu devlet şiddetinin Gezi Parkı’ndaki henüz az sayıdaki protestocuya da uygulanmasının ardından eylemler bir anda kitleselleşmişti.

Kendiliğinden bir nitelikte patlak veren Gezi eylemleri, iktidarın artan otoriterleşmesini kabul etmeyen kitleleri harekete geçirmişti. Ne var ki ülkenin neredeyse tamamını saran eylemler siyasi bir önderliğe sahip değildi, dahası organizasyonunda ciddi kopukluklar mevcuttu. Evet, milyonlar sokaklardaydı; ancak milyonlar örgütsüzdü.

Kendiliğindenlik, eylemlerin başlangıcında genç kuşakların politikleşmesi adına önemli bir atılıma işaret ederken, kendiliğindenliğin giderilememesi ve eylemlerin örgütlü bir hareket biçimini alamaması ölçüsünde handikaplar ortaya çıkmaya başlamıştı. Neticede somut talepler ortaya koyamayan hareket bir süre sonra devlet saldırılarının da yoğunlaşmasıyla geri çekilmeye başlamıştı.

Eylemlerin kendiliğindenliği aşılamamış, geleceğe miras olacak alternatif bir siyasi hareket de bu eylemlerin rüzgârını alarak çıkış yakalamayı başaramamıştı. Sosyalist sol da bu noktada çapının yetersizliğini ortaya koymuştu.

Sonuç olarak herhangi bir siyasi hareket ne Gezi eylemlerinin gidişatını yönlendirebildi, ne de Gezi’nin mirası üzerinden toplumsal alternatif haline gelebildi. Gezi eylemleri ülke tarihinin en önemli kitle patlamalarından biri olarak tarihe geçti. Ancak Gezi’nin noksanlıkları baki kaldı.

Tarih Kopyala-Yapıştır’larla İlerlemez

Şimdiki referandum eylemlerinden yeni bir gezi beklentisinin mevcut olduğunu belirttik. Ancak tarih kopyala-yapıştır’larla ilerlemez. Dört yıl öncenin şartlarında yaşanan bir kitlesel patlamanın bugün olduğu gibi tekrarlanması mümkün değil. Sonuçta Gezi’nin öznesi olan kitleler de içinde yer aldıkları hareketin sınırlılıklarını fark ettikleri için bir süre sonra geri çekilmeye başlamıştı. Eğer bu denli büyük bir hareket yaratılacaksa öncelikle bu sınırlılıkların aşılması gerekmektedir.

Elbette bu, bir kez yenilen kendiliğinden kitle hareketinin o topraklarda bir daha vücut bulamayacağı anlamına gelmiyor. Rus Çarlığı’nda 1917 Şubat’ında ayaklanan kitleler, 1905’teki deneyimlerden öğrendikleri ve kazandıkları üzerine harekete geçmişti. Dahası 1. Dünya Savaşı gibi bir yıkım, Çarlığın ülke içindeki bütün siyasi desteğini yitirmesine yol açmıştı. Üstelik 1905’te kitlelerle buluşan devrimci gruplar, yenilginin ardından yaşanan geri çekilmeye rağmen 1917’ye gelinen süreçte kitle ile yeni ve güçlü bağlar kazanmaya başlamıştı. Yani Şubat 1917, 1905’ten niteliksel olarak daha ileride olan bir tablodan kaynaklanmış ve yine niteliksel olarak daha ileride olan bir tablo yaratmıştı. Ekim Devrimi de, Şubat Devrimi’nden daha ileride…

Türkiye’deki tablo da halkın sokakta güçlü bir hareket yaratabilmesi de niteliksel sıçramalara ihtiyaç duyuyor. Bugün hala toplumun yarısını arkasına alan bir Erdoğan gerçekliği ile karşı karşıyayız. Muhalif saflarda ise ya örgütsüzlük ya da CHP gibi onca büyük söze rağmen sokak eylemlerine karşı ikircikli tavırdan kurtulamayan bir partinin etkisinde olmak gibi handikaplar söz konusu.

Bu tabloda güçlü bir halk-sokak hareketi için Erdoğan’ın popülerliğinin ve meşruiyetinin daralması ve yeni bir siyasi alternatifin ortaya çıkması gerekir. Örgütsüzlük, alternatif bir siyasi hareketin mevcut olmaması ve Erdoğan’ın arkasındaki ciddi destek. Bu sınırlılıktaki tabloda taşlar yerinden oynamadan yeni bir Gezi beklemek gerçekçi görünmüyor.

Kaldı ki referandum protestoları niceliksel sınırlılıkları, örgütlü güçlerin zayıflığı (hatta cılızlığı) gibi sebeplerden ötürü, kitledeki öfkeye rağmen kolayca bu tabloyu değiştirebilecek bir potansiyele sahip değil.

Bu tabloyu değiştirmek ise oturarak beklenecek bir gelişim değil elbette. Değişimi yaratacak olan ne yeni bir darbe, ne Batı, ne CHP, ne Akşener, ne Arınç-Davutoğlu-Gül tayfası… Gidişatta kırılma yaratacak olan bir güç varsa o da sosyalistler. Sosyalistlerin taşları yerinden oynatması için örgütlü kapasitesini artırması gerekiyor. Bunun için özellikle emek ve özgürlük gündemlerinde somut söylemler üzerinden politik ilgisi hayli sıcak olan kitleye ulaşmak ve yeni sosyalist kadrolar yetiştirmek gerekiyor.

Önümüz 1 Mayıs. Kıdem tazminatına yönelik saldırılar, kamu emekçilerinin iş güvencesine yönelik tehditler, süregelen hukuksuz ihraçlar, özgürlüklere saldırılar, grev hakkının fiilen yok edilmesi… Bunlar milyonları ilgilendiren gündemler. Bu gündemler etrafında çalışmak, savunma hatları oluşturmak ve siyasi bir alternatif, bir güç haline gelmek gerekiyor.

Başlı başına tarihsel bu sorumluluğun farkında olan herkesin de, sadece beklentilere sahip olmakla yetinmemesi, bu alternatifin yaratılması için canla başla çalışması gerekiyor.

KATEGORİLER
ETİKETLER