Sınırlı Müdahale “Dizginsiz Savaşa” Dönüşür mü? – Çağın Erdinç
Trump “Askeri müdahale düşünüyoruz” dedikten sonra 50’den fazla Tomahawk füzesi, savaş gemilerinden Suriye’ye ateşlendi. Askeri noktalar ile havaalanları vuruldu. Peki operasyon daha ileri noktaya taşınır mı? Bu sorunun kilit yanıtını Rusya’nın tavrı oluşturacak. Rusya’nın kırmızı çizgileri, ABD’nin sınırlı müdahalesinin çizgilerini de belirleyecek. Neden mi? Çünkü Rusya’nın Suriye’de bulundurduğu kara ve hava unsurları, söz hakkı verecek ya da alacak kadar etkili.
Kara gücü konusunda Rusya’nın Suriye’de avantajları var. Suriye’de 5 binden fazla Rus askerî personeli bulunuyor. TU ve SU serisi bombardıman uçaklarından ise, yaklaşık 70 adet bulunuyor. Gözetleme uçakları ve MI serisi atak helikopterleri de cabası.
Rusya’nın asıl gücünü, Suriye’deki hava savunma silahları oluşturuyor. Suriye hava sahası Rusya’nın yerleştirdiği S-400’ler ile korunuyor. S-400’lerin 250 kilometre radar mesafesi, 30.000 metre irtifası var. Ateşlendiğinde sesten 5 kat hızlı gidiyor. Yani, herhangi bir hava aracının Rusya’nın onay vermemesi durumunda Suriye’ye girmesi mümkün değil. Bu bağlamda, Rusya’nın, dün geceki operasyona onay verdiğini ya da en azından görmezden geldiğini öngörmek mümkün. Zira, Kremlin Sözcüsü Dmitry Peskov dün Assosciated Press‘e yaptığı açıklamada, “Rusya’nın Esad’a desteği sınırsız değildir” demişti.
Rusya ABD’ye “daha ileri gidemezsiniz” derse ABD’nin yapacağı fazla bir şey kalmaz. Ya paşa paşa durumu kabullenirler ya da ısrarcı olurlar. Sözlü ısrar, ortamı ısıtmaktan başka sonuç getirmeyecektir.
Peki ABD her şeye rağmen Suriye’ye yönelik müdahaleyi, rejimi düşürme hedefine ilerletir mi? Bunu yapabilmesi için Rusya’yı karşısına alması gerekir. Uluslararası ilişkilerde “dehşet dengesi” diye bir tabir vardır. Bu kavram, soğuk savaş döneminde ortaya atılmıştır. İki aktör birbirinin askeri kapasitelerinden çekindiğinde birbirlerinin yuvalarına çomak sokamazlar. Suriye konusunda da benzer bir durum geçerli. ABD, Rusya’yı tamamen karşısına alacak şekilde Suriye’ye askeri operasyon düzenlemekten kaçınacaktır. Diyelim ki her şeyi göze alıp rejimi düşürmeye yönelik büyük bir operasyon düzenledi. Böyle bir durumda Rusya, S-400’leri harekete geçirir mi? S-400’lerin ABD’nin hava aracını/araçlarını vurması savaş gerekçesi olur. Bunu göze almak çok önemli bir karar. Yani “dehşet dengesi”, içerisinde çok bilinmeyenli denklemleri bulunduruyor. Tarafların ince eleyip sık dokuması gereken çok fazla konu var.
Uzun lâfın kısası, Suriye’ye yönelik müdahalenin rejimi düşürmeyi hedeflemesi, çocuk oyuncağı değil. Şimdilik müdahalenin amacı “gaz alma” gibi görünüyor. Ayrıca Trump, “aktif lider” olma çabası için Suriye’yi iyi bir deney sahası olarak kullanıyor. Kimyasal saldırıdan sonra yaptığı “Bütün bunların nedeni Obama’nın Suriye politikasıydı” açıklamasıyla Obama’nın görece pasif Suriye politikasını eleştirdi ve farkını ortaya koymaya çalıştı. Ardından Suriye’yi füzelerle vurdu.
ABD’nin müdahalesi, motivasyonu tamamen yitip giden cihatçılara umut ışığı oldu. ABD, Suriye iç savaşı başladığından beri cihatçıları dolaylı ya da doğrudan ihyâ etmeye devam ediyor! Son saldırıdan da IŞİD nasiplendi. IŞİD, ABD’nin saldırdığı Shayrat Üssü’ne büyük bir saldırı başlattı. Boşluktan yararlanan IŞİD bölgede ilerlemede sağladı.
Trump, Suriye konusunda Obama yönetimiyle ortaya koyduğu farkı devam ettirecektir; Fakat sözünü ettiğimiz hassasiyetleri göz önüne almazsa büyük bir çıkmazın içine saplanır. Unutmayın, ABD için Suriye “deplasman.” Fakat Rusya için durum öyle değil. Suriye Rusya’nın deyim yerindeyse “kendi sahası.” Rusya, Esad’ın kalmasını kırmızı çizgi olarak gördüğü sürece, ABD’nin Suriye’ye topyekun askeri müdahalesi zor.
Tayyip için de bir parantez açalım. Şam’da cuma namazı kılma hayallerine yeniden dalan Tayyip, ABD’nin müdahalesini iple çekiyor. Dünden bugüne; bugünden yarına değişen Suriye politikasının özü daima mezhepçiliğe dayanıyor. ABD’ye, AB’ye sürekli diklenirken Suriye’ye müdahale seçeneği ortaya çıktığında göbek atacak kadar seviniyor. Stratejik sığlığın dik âlâsı!
Ayrı bir parantez de kimyasal saldırı konusuna açalım. “Saldırıyı kim yaptı?” sorusu sürekli soruluyor. Pulitzer ödüllü gazeteci Seymour Hersh, 2013’teki kimyasal saldırı ile ilgili şunları söylemişti:“Beyaz Saray Suriye’deki muhalif grupların elinde sarin gazı bulunduğunu yalanlayadursun, Florida’da Ortadoğu’dan sorumlu Amerikalı komutanın başkanlığında bir ekip o sarin gazı yanlış ellere düşürse ne yaparız diye kafa patlatıyordu.” Evet, karşımızda her şeyi yapabilecek tıynette olan emperyalist sistemin aktörleri bulunuyor. Böyle bir ortamda “olmaz olmaz” dememek lazım. Saldırıyı kimin yaptığı konusu önemli olmakla birlikte asıl odaklanmamız gereken nokta, Suriye’ye emperyalist müdahale konusunda neler yapabileceğimizi belirlemek olmalıdır.
Sonuç
Tüm bu olan bitene karşı biz Sosyalistlerin tavrı net olmalı. “Ama bir tarafta da Rusya ve Esad var” gibi bir kafa karışıklığına düşmeden “ABD elini Suriye’den çek!” demek gerekiyor. 2013’teki müdahale hazırlığında bu sloganla nasıl sokağa çıktıysak bugün de güçlü araçlarla aynı enerjiyle okullarda, sokaklarda, fabrikalarda ABD ve AKP’nin ipliğini pazara çıkartmak gerekir.
bolsevik.org