Yemen’de Katliam Sürüyor, Kimin Umurunda? – Çağın Erdinç
Suudi Arabistan sadece Cemal Kaşıkçı’nın kâtili değil. Yüz binlerce Yemenlinin kanı, hâlâ Suud ailesinin ellerinde. En son 9 Ağustos’ta 40 Yemenli çocuğu katlettiler. Donald Trump, 5 Kasım’da yaptığı açıklamada “Onlara (Suudilere) bomba veriyoruz; ama bu bombaları nasıl kullanacaklarını bilmiyorlar. Gidip çocukların üzerine atıyorlar” dedi. Cemal Kaşıkçı açıklamasıyla ilgili olarak ise Suudilere silah vermeye devam edeceklerini söyledi. İşte emperyalizmin ikiyüzlülüğü! Çocuklar için bir yandan ağıt yakıp diğer yandan onları katlediyorlar. Ve dünyanın “karanlık odasında” bu katliamlar her gün devam ederken Yemen halkının çığlığını görmüyorlar!
Yemen’de İç Savaşı Nasıl Başladı?
Yemen’de Kral Ali Abdullah Salih’in devrilmesinden sonra hiçbir zaman istikrar sağlanamadı. Ülkedeki en önemli silahlı güç olan Husi Hareketi, ülkedeki istikrarsızlıktan faydalanarak önemli şehirleri ele geçirdi. Aynı anda Yemen El Kaidesi gibi aşırı gruplar da fırsattan istifade ülkenin güney bölümünde belirli bölgeleri tutmaya başladı. Husilerin silahlı kalkışmasının iktidar yürüyüşüne dönüşmesi Suudi’leri rahatsız etti. Neden mi? Çünkü Husiler Şii.
Mezhepçi Suudi Arabistan için bu durum Yemen halkının katledilmesini “meşru” kılmak için yeterli bir sebepti. Husilerin geriletilmesi adına Yemen neredeyse 3 yıldır bombalanıyor. Sadece bombalanmakla kalmıyor, Yemen’i Selefileştirme çabaları son sürat devam ediyor.
Çocuklar Ölüyor; Emperyalizmin Umurunda mı?
Donald Trump’ın timsah gözyaşlarına rağmen Suudi’lere silah satmaya devam etmesi ve Yemen’deki katliamları desteklemesi tesadüf değil. Obama’dan sonra İran’ı her alanda sınırlayacağını, İran’ın kollarının ulaştığı her bölgede ABD’nin olacağını söyleyen Trump, İran’la mezhepsel ortaklığı olan Husi hareketine karşı Suudi’lerin dizginlerini olabildiğince esnek tutuyor. Çocuklar öldüğünde Trump çıkıp şov yaptıktan sonra silah satışı ve bombardımana destek son sürat devam ediyor.
İkiyüzlülük tam olarak budur işte. Suriye’de “Esad katliam yapıyor” diyerek Suriye’yi vuran emperyalizm, Suudi Arabistan Yemen’de katliam yaptığında bu katliamlara çanak tutuyor.
Aslında emperyalizmin ikiyüzlü olmadığı tek konu var. Mezhepsel çatışmaların olduğu her coğrafyayı bir şekilde Selefi İslamcılara teslim etmek konusunda ustalar. Bunu açıktan yapıyorlar. Suriye’de cihatçıları büyüten emperyalizm, Yemen’de de aynı şeyi yapıyor. ABD’nin ve Suudi Arabistan’ın Yemen El Kaidesi ile hiçbir sorunu yok. Hatta onlarla ortaklığı var. Basit mantıkla hareket ediyorlar. “Yemen El Kaidesi, Şii’lere karşı savaşıyor. O halde onları desteklemeliyiz” şeklinde düşünüyorlar. Coğrafyanın bu barbar sürülerine teslim olması ve katliamların devam etmesi umurlarında bile değil. Onların umrunda olan tek şey kendi çıkarları!
Suudi Bombardımanın Bilançosu
Birleşmiş Milletler korkunç bilançoyu en son geçen yıl açıkladı. Geçen yıl açıklanan rakamlar bile katliamın boyutlarını gözler önüne seriyor. BM’ye göre Suudi öncülüğündeki koalisyonun müdahalesi sonucu bugüne kadar 8 bin 670 kişi ölürken 49 bin 960 kişi de yaralandı. Dayatılan abluka yüzünden 20 milyon insan açlıkla yüz yüze.
Gıda, su ve ilaç yokluğu yüzünden önlenemeyen kolera salgını 2017 Nisan’ından bu yana 2 bin 211 can aldı. Kızılhaç’a göre 27 milyonluk Yemen’de insanların % 77’si hayatta kalmak için yardıma muhtaç; % 66’sı yeterli gıda bulamıyor; % 60’ı temiz suya erişemiyor; % 52’si sağlık hizmeti alamıyor; % 12’si ileri derecede kötü besleniyor. Hastanelerin % 55’i çalışmıyor. Kolera virüsü taşıdığından şüphelenilenlerin sayısı en az 960 bin. Bunlara ilaveten difteri patlak vermiş durumda.
AKP’nin Yemen Konusundaki Tutumu: Üç Maymun!
AKP, Yemen konusunda üç maymunu oynuyor. Suriye’de esip gürleyen AKP, meselenin insani boyutuna değil mezhepsel boyutuna bakıyor. Suudi Arabistan’ın Yemen’de Husileri geriletmesi AKP’nin de işine geliyor. Şayet tam tersi bir durum söz konusu olsaydı, yani vuranlar Husiler; vurulanlar Selefiler olsaydı, Suriye’deki gibi “katliam var” sesleri ayyuka çıkmış olacaktı; fakat mezhepçiliğin temel karakteri tam olarak budur işte! Vurulanın çoluk çocuk, masum ve mazlum olduğuna bakılmadan önce mezhebine bakılır. Şii ise susulur hatta desteklenir; Selefi veya Sünni ise Suriye’deki gibi kıyamet kopartılır. Kıyametin kopartılması da tamamen yeni katliamlara zemin hazırlamak içindir. Amaç halkı korumak değil, radikal İslamcı örgütlere lojistik destek sağlamaktır.
İran’ın Bölgedeki Rolü Ne?
Suudi Arabistan’ın bölgedeki temel motivasyonu İran’ı bölgeden uzak tutmak. Peki İran, Husileri ne ölçüde destekliyor?
Husiler ile İran arasındaki ortaklığın yalnızca mezhepsel ortaklık olmadığını aynı zamanda stratejik ortaklığın uzun süredir devam ettiğini söyleyen ABD, İran’ın bölgeye yerleşeceğini iddia ediyor. Bu yüzden Suudi Arabistan’ın bölgeyi kontrol altına almasının meşru olduğunu ifade ediyor.
Evet, İran’ın Husilere destek verdiği aşikâr. Hatta “Cihan 1” isimli İran gemisinin Husilere silah ve mühimmat taşırken ABD donanması tarafından ele geçirilmesi, İran’ın bu desteği inkâr etmesinin önüne geçmiştir. Fakat İran’ın bölgedeki etkisinden daha çok Suudi’lerin müdahaleleri Yemen’i olumsuz anlamda şekillendirmiştir. Husilerin bölgedeki Sünni’lere ve diğer mezheplere yönelik doğrudan bir düşmanlığı söz konusu değilken Suudi’lerin desteklediği grupların ve Yemen El Kaidesi’nin Şii’leri yok etmek gibi bir programı olduğu açıktır. El Kaide’nin Suriye’de yaptıklarına tüm dünya tanık oldu. Onlar için bir insanın Şii, Alevi veya Nusayri olması o kişinin katledilmesi için yeterli bir sebeptir. Bu Suudi’lerin veya ABD’nin umurunda mı? Onların tek derdi İran’ı bölgeden uzak tutmak ve Şii Enserullah’a bağlı Husileri yok etmek.
Sonuç
Ortadoğu’da emperyalizm yıllardır mezhepsel taşları yerinden oynatıyor. Bunu yaparken Körfez hanedanlıklarını kullanmayı çok iyi biliyor. Zira Körfez hanedanlıklarının öncelikli programı İran’ı sınırlandırmak. Bu amaç doğrultusunda çeşitli ülkelerdeki mezhepsel fay hatlarını kaşımak noktasında hiç tereddüt etmiyorlar.
Bu katliamların önüne nasıl geçeceğiz? Evvela şunu söyleyelim. Mezhepler temelinde bir çözüm önerisi söz konusu olamaz. Sünnilik, Şiilik, Alevilik veya Nusayrilik bu yaşananlara panzehir olamaz. Zira mezhepler doğası gereği kapsayıcı değildir. “Diğer” mezhebin yoksul kesimi açısından bir paydaşlık oluşturmamaktadır.
Çözüm, sınıf temelinde bir araya gelmektir. Temel motivasyon mezhep değil, yoksulluk olduğu müddetçe birinin diğerini farklı bir mezhepten olduğu için dışlaması söz konusu olmayacaktır. Emekçilerin din, dil, ırk, renk fark etmeksizin sınıf temelinde bir araya gelmesi emperyalizm için hakiki bir “kıyamet” olacaktır.
Bunu sağlamak için fazla zamanımız yok. Her gün çocuklar ölürken ruh hastası Trump’ın ikiyüzlü açıklamalarını dinliyoruz. Dün Yemen’i, Suriye’yi vuran katliamlar yarın bizi de vurabilir. Savaşın Ortadoğu coğrafyasında ne zaman kapı çalacağı hiçbir zaman öngörülemez.