Ve Şölen Başlıyor: Şubat Devrimi
Şubat Devrimi, 1917’deki devrim kasırgasının başlangıcı, yüzyıllardır süren Çarlığın da sonu oldu. Bolşevikler ve Lenin geri bir ülke olan Rusya’yı sosyalist devrime götürmeyi başarabilmiş ve devrim sürecinde de devrim programı gibi birçok önemli konuda dönüşüm geçirmeyi de bu hengamede gerçekleştirebilmişlerdir. Yazıda ilk önce Rusya’nın özgün koşullarını inceleyeceğiz.
Rusya’nın Gelişmesinin Özgün Koşulları
1917 Ekim Devrimi, 20. yüzyıla damgasını vurarak emperyalistlerin uykularını kaçırmış ve insanlık tarihinin dönüm noktası olmuştur. Rus Devrimi’nin beklenmedik bir şekilde gerçekleştiğini söyleyebiliriz. Marks, devrimin kapitalist gelişmenin en hızlı gerçekleştiği yerlerde patlayacağı öngörüsünde bulunmuş; ancak Rusya gibi feodalizmin etkisinden kurtulamamış bir köylü ülkesi devrimin öncüsü olmuştu. Böylesine önemli bir süreci, Rusya’nın özgün koşullarını inceleyerek açıklamakta yarar var.
Öncelikle Rus Devrimi’nin eşitsiz bileşik gelişim yasasının somut bir örneği olduğunu vurgulamak lazım. Bu yasa Rusya’da burjuva devrimi olmadan proleter devrimin nasıl gerçekleştiğine açıklık getirir. Bu kurama göre bütün toplumlar aynı gelişim çizgisini ve benzer gelişme tempolarını takip etmezler. Toplumlar eşitsiz bir şekilde birbirlerinden farklı hızlarda gelişme gösterirler. Her toplum kendi özgün koşullarına sahiptir; ancak toplumların izole bir şekilde yaşaması mümkün değildir. Toplumlar birbirleriyle etkileşim halinde ve bileşiktirler.
Özet olarak bu yasa, dünya çapında olan gelişimi göz önüne alarak aynı ülke içinde hem en geri arkaik ilişkilerin hem de en modern sanayinin aynı anda kendini var ettiğini savunarak dışarıdan gelen değişimlerin de etkisiyle geri kalmış ülkelerde tarihin sıçramalarla ilerlediğini anlatır.
Rusya’da gelişen sürecin de bu bağlamda gerçekleştiğini söyleyebiliriz. Kapitalist gelişimde ileri olan Batılı ülkelerde bu kapitalist gelişmeler uzun yıllarda olurken Rusya’nın yeni gelişen sanayisi bu gelişim aşamalarını adım adım izlemedi. Rusya kendi sanayi gelişimini Batı’nın modern teknolojisiyle harmanlarken ülkede yeni gelişen burjuvazi de tamamıyla Çarlığa bağımlıydı. Bu şartlarda Rusya’da burjuva devrim mümkün görünmüyordu. İkili iktidarın başında olan burjuvazinin Çarlığı geri getirme çabaları da güçsüzlüğünün kanıtı niteliğindeydi. Bu durumun proleter devrimin önünü açtığını söyleyebiliriz. Bu yüzden 1917 yılı içerisinde sürekli devrim teorisinin net bir şekilde somutlandığı belirtilmelidir.
Şubat Devrimi ve Emperyalist Savaş
Rusya’da proletaryanın yeniden siyaset sahnesinde öne çıkışında savaş faktörü de oldukça önemliydi. Lenin’in devrimci yenilgicilik tezinin doğruluğu kanıtlanmıştı. Lenin, Rusya’da devrimin patlak vermesinde savaşın rolünü şöyle açıklar: “Örgütsüzlüğün en korkunç, proletaryanın ise en devrimci (özel nitelikleri bakımından değil, 1905’in canlı gelenekleri sayesinde en devrimci) olduğu Çarlık Rusya’sında devrimci krizin diğer yerlerden önce patlak vermiş olması doğaldır. Rusya’nın ve müttefiklerinin art arda uğradıkları çok ağır yenilgiler bu krizin patlak vermesini tetikledi. Yenilgiler eski hükümet mekanizmasını ve eski düzeni sarstı, toplumun bütün sınıflarının düzene olan öfkesini ayağa kaldırdı; yenilgiler orduyu canından bezdirdi, kaşarlanmış soylulardan ve görülmedik düzeyde yozlaşmış bürokratik unsurlardan oluşan eski komuta kademesinin önemli bir kısmını temize havale etti ve yerine, esasen burjuvaziden gelen taze genç unsurları koydu. ‘Yenilgicilik’ hakkında ortalığı velveleye veren, burjuvazi önünde yerlere kapanan ya da basitçe, karakterden yoksun kişiler, şimdi en geri ve en barbar Çarcı krallığın yenilgisi ile devrimci yangının başlangıcı arasında tarihsel bir bağlantı olduğu gerçeğiyle yüz yüze geldiler.”(1)
Şubat Devrimi’ne Giden Süreç: Proletarya Yeniden Sahnede!
Çarlığın gücü her geçen gün daha fazla zayıflıyordu. Savaş işçi sınıfında büyük bir öfkeye sebep olmuştu. Savaşın ilk zamanlarındaki yurtsever hava, yerini öfkeye bırakmış; işçiler, köylüler ve askerler artık barış istiyordu. Milyonlarca insan Birinci Dünya Savaşı’nda ölmüş, geride kalanlar ise açlık karşısında mücadele vermek zorunda kalmıştı.
Kıtlık ve gittikçe ağırlaşan yaşam şartları altında giderek radikalleşen işçiler için 1905’in hafızası hale tazeydi. 1917’ye yaklaştıkça hayat pahalılığı iyice arttı. Tüketim yarı yarıya azaldı. İşçiler artık sessizliklerini bozdu ve dalga dalga yayılan grevler Petrograd’daki tüm fabrikalara yayıldı.
İşçiler Çarlık despotizmi içinde mücadele etmeyi öğrenmişlerdi. Yasaklanan grevler, polis ve askerlerle işçilerin arasında yaşanan çatışmalar… Kapitalizm Çarlığın mutlakiyetçi rejimi üzerinde yükseliyordu. Belki de bu yüzden Rusya proletaryası sert mücadelelerin içinde siyasal talepler yükseltmeyi öğrenmişti. Böylece, diğer ülkelerin aksine, Rusya’da siyasal grev temel mücadele yöntemi haline geldi.
Çarlığın baskılarının, Şubat Devrimi’nin zeminini hızlı bir şekilde oluşturduğunu vurgulamak gerekir. Aşağıdaki tablo Rus işçilerinin 1903’ten Şubat Devrimi’ne kadar olan süreçteki siyasi grevlerini göstermektedir.
Yıllar | 1903 | 1904 | 1905 | 1906 | 1907 | 1908 | 1909 | 1910 | 1911 | 1912 | 1913 | 1914(birinci yarı) | 1915 | 1916 | 1917(Ocak-Şubat) |
Siyasi Grevci sayısı (bin kişi) | 87 | 25 | 1843 | 651 | 540 | 93 | 8 | 4 | 8 | 550 | 502 | 1059 | 156 | 310 | 575 |
Burjuvazinin de Çarlığın yönetiminden memnun olmadığı açıkça ortadaydı; ancak burjuvazi, işçi sınıfının gücünden korkuyor ve Çarlığı devirmek yerine kendi önünü açabilecek yeni yasaları tanıması için Çarlığa başvuruyordu; ama Rusya’daki egemen sınıfların kendilerine olan güvenleri iyice azalmıştı! Muktedirlerin saflarındaki bölünmeler de günden güne derinleşiyordu. Bir saray darbesi planı bile yapılmıştı! Bir devrimci durumun ortaya çıkmaya başladığı çok açıktı. Lenin devrimci durumun belirtisi olarak şunlara dikkat çeker: “Egemen sınıfların herhangi bir değişikliğe gitmeden kendi iktidarlarını sürdürmeleri olanaksız hale geldiği zaman üst sınıflar arasında şu veya bu biçim altında bir kriz yaşanır, ezilen sınıfların hoşnutsuzluk ve öfkesi birdenbire bu krizin yol açtığı çatlaktan fışkırmaya başlar. Alt sınıfların artık eskisi gibi yaşamak istemiyor olması bir devrimin fiilen yaşaması açısından genellikle yeterli değildir, üst sınıfların da artık eskiden olduğu gibi yaşayamaz duruma gelmelerinin buna eşlik etmesi zorunludur.”(2)
1917’de ayaklanmaların ilk kıvılcımı Kanlı Pazar’ın yıl dönümünde 114 işyerinden 137.500 işçinin greve çıkmasıyla başladı. Uluslararası Emekçi Kadınlar Günü’nün yıl dönümünde ise devrimin fitili ateşlendi. Sekiz gün boyunca eylemler ve grevler her yere yayıldı. Bunun kendiliğinden bir ayaklanma olduğunu özellikle vurgulamak gerekir. Bolşevikler bile bu “kendiliğinden kalkışmaya” hazırlıklı değildi. Hatta 1916 Aralık ayında Lenin “Bizim kuşak devrimi göremeyecek!” dedikten iki ay sonra böyle bir ayaklanmanın olması bu ayaklanmanın kendiliğindenliğini kanıtlar nitelikteydi.
İkili İktidar
Çarlığın yıkılmasıyla beraber geçici hükümet kuruldu. İki başlı bir yönetim vardı Rusya’da. Bir yanda işçi konseyleri, diğer yanda burjuvalardan, Kadetlerden ve Menşeviklerden oluşan hükümet. Burjuvaziden oluşan hükümet emperyalist savaşı destekliyor, ne köylülerin ne işçilerin ne de askerlerin taleplerini karşılayabiliyordu. Lenin söz konusu durumla ilgili şunları söylemiştir: “… Zira gerçekte, tam da bu yeni hükümet şimdiden emperyalist savaş ve yağma siyaseti tarafından sımsıkı bağlanmış, şimdiden (halka danışmadan!) hanedanla pazarlığa tutuşmuş, şimdiden Çarlık monarşisini yeniden kurmaya çalışmakta, şimdiden yeni kralcık olarak Mihail Romanov’u aday olarak pazarlamakta, şimdiden tahtı güçlendirmek, meşruti (yasal, eski yasaya dayanarak yöneten) monarşinin yerine Bonapartist bir monarşi, bir referandum monarşisi geçirmek için önlemler almaktadır.”(3)
Ancak Şubat Devrimi, 1905’in yenilmesiyle yarıda kalan birçok sorunun tekrar gündeme gelmesine sebep oldu.
Devrimin Karakteri Konusunda Yol Ayrımı: İşçi Devrimi mi? Burjuvazinin Cumhuriyet mi?
Şubat Devrimi’nden sonra geçici hükümetin yerini alacak olan asıl hükümet, yani devrimin karakteri, tartışılmaya başlandı. Bu konuda üç temel görüşten söz edebiliriz; Menşevikler, Bolşevikler ve Troçki. Menşevikler, yazının başında da bahsettiğimiz gibi bir demokratik aşamayı savundular. Onlara göre Rusya bir köylü ülkesiydi ve sosyalist devrim için önce burjuvazinin gelişmesi ve iktidara gelmesi gerekiyordu. Kısacası, Rusya’nın kapitalist bir ülke haline gelmesini savunuyorlardı.
Menşeviklerin burjuvaziden talepleri şunlardı: İkinci Enternasyonal’in temel düşüncesi olan demokratik anayasanın inşası ve köylünün en büyük sorunu olan toprak sorununun çözülmesi. Menşeviklerin bu taleplerinin son derece zayıf, aciz ve iktidarsız olduğunu vurgulamak lazım. Zira ikili iktidar süresince bırakalım toprak sorununu ve anayasa talebinin gerçekleştirilmesini, burjuva hükümetin en küçük talepleri karşılayabilecek istekte ve yetenekte olmadığı net bir şekilde görülmüştü.
Lenin bu doğrultuda, burjuva hükümetin temel sorunları çözemeyeceğini vurgulamış ve burjuvazinin karşı devrimci olduğunu, Çarlıkla işbirliği yapabileceğini açıkça ifade etmiştir. Devrimin karakteriyle ilgili olarak sosyalist devrimin mümkün olmayacağını ancak köylü ile ittifak yapılarak “işçi- köylü demokratik diktatörlüğü şiarının” yükseltilmesinin gerekli olacağını belirtmiştir. Ancak Lenin’in formülasyonu sentetik ve konjonktüreldir; Menşeviklerin burjuvalarla kurduğu işbirlikçi pozisyona göre devrimci bir tavıra işaret eder. Ama aşamacı mantıktan bir kopuş değildir. 1905 Devrimi’nin geriliği bu formülasyonun sorun çıkarmamasını sağlamıştı, ama Şubat Devrimi bambaşka bir durum yaratmıştı. Ya demokratik cumhuriyet tercih edilecekti, ya da sosyalist cumhuriyet. Yani ya Menşeviklerin dediği olacaktı, ya da Troçki’nin dediği sürekli devrim. Arada başka herhangi bir formülasyona yer yoktu. Bolşevikler Nisan Tezleri ile sosyalist devrim programını benimsediler, ama bu kolay olmadı.
Devrim süreci devam ederken Bolşeviklerin Merkez Komitesi ya Sibirya’da ya da ülke dışında sürgündeydi. Çarlık yıkılıp legal siyaset başladığında Bolşeviklerin liderliği fiilen Petrograd Komitesi tarafından devralınmıştı. Bu süreçte partinin politikası solda durmaya çalışsa da kararsızdır, salınmaktadır. Yaklaşık on beş gün sonra Kamanev ve Stalin, sürgünden döndü ve bu ikili partinin sağa kaymasında büyük bir rol oynadı.
Stalin ve Kamanev, Menşevikler ile tekrar birleşmek ve savaşı destelemek gerektiğini vurguluyor, bu tezlerini de Rusya’nın artık bir devrimler ülkesi olmasıyla açıklamaya çalışıyorlardı; ancak bu “vatan savunması” söylemleri parti krizini derinleştirmekten başka hiçbir işe yaramadı. Rusya’ya bir türlü dönemeyen Lenin bu süreçte parti politikasına müdahale etmeye çalışsa da parti yayınlarında Lenin’in mektupları açıkça sansürleniyordu.
Lenin nihayet Nisan’da Rusya’ya döndüğünde, Nisan Tezleri diye bilinen müdahaleleri ile parti içi mücadeleyi kazanarak partiyi yeniden devrim çizgisine getirdi. Bunun anlamı “Tüm İktidar Sovyetelere” çağrısı, yani sosyalist devrimdi. Bu saatten sonra geçmişteki ayrılıkların tümüyle anlamsızlığını gören Troçki, Bolşeviklere katılacak ve Lenin ile beraber partiyi Ekim Devrimi’ne taşıyacaktı. Troçki, destansı üçlemesi Rus Devrim Tarihi’nde Şubat Devrimi için şunları belirtir. “1917 Şubat Devrimi daha önceki devrimlerden kıyas kabul edilemez sosyal karakteriyle ve devrimci sınıfın yüksek siyasi düzeyiyle, asilerin liberal burjuvaziye düşmanca güvensizliğiyle ve bunun sonucunda da, zafer sırasında yeni bir devrimci iktidar organı, kitlelerin silahlı gücüne dayanan bir Sovyet’in kurulmasıyla ayrılıyordu.”(4)
Bunun yanında, Rusya’da proletaryanın tek başına iktidarı alabilecek gücü olmadığından proletarya köylülerin desteğine ihtiyaç duyuyordu. Zaten köylüler Şubat Devrimi’nden beri ayaklanma halindeydiler. Zira, köylüler yarı-kölelik sistemi içindeydi. Bardağı taşıran son damla toprak ağalarının, serfler (topraksız köylüler) üzerindeki hegemonyasının artmasını sağlayan sözde toprak reformu oldu. Köylü direnişinden korkan Çar, sözde reformlarla köylüyü kontrol altında tutmaya çalıştı; ancak köylü direnişi tam da bu noktada patlak verdi. Malikanelere el koyuldu. Köylüler “ekmek, barış, toprak” talebinde bulunuyorlardı. Devrimi hazırlayan koşullardan biri de budur: Eğer toprak sorununu burjuvazi çözebilseydi, 1917’de proletarya iktidarı alamazdı. Köylü burjuvaziyle işbirliği yaparak karşı devrimci bir rol oynayabilirdi; ancak Menşeviklerin iddia ettiğinin aksine burjuvazi ne toprak sorununu çözebilecek kadar ilericiydi, ne de Rusya’nın geri kalmışlığı sosyalist bir devrim için kesin bir engeldi.
Menşevikler, burjuva Geçici Hükümeti ayakta tutabilmek için son ana kadar elinden geleni yaptı. İlk önce safi burjuva partilerden oluşan Geçici Hükümet’e daha sonra Menşevikler ve Narodnik (Halkçı) Sosyal Devrimciler (SR) de katıldı. Bolşevikler, Menşevikler ve SR’lerden o sıralar çoğunlukta oldukları Sovyetler adına iktidara el koymalarını talep etti. Böyle bir durumda Bolşevikler Menşevikleri ve SR’leri destekleyecekti kapitalistlerden kurtulmanın zamanı gelmişti. Kitleler de böyle düşünüyordu. Ama Menşevikler ve SR’ler aynı fikirde değildi. Neticede Bolşevikler, ustaca Menşeviklerin ve SR’lerin gerçek yüzünü kitlelere göstermiş oldular. Aylar içerisinde Sovyetler’de çoğunluk Bolşeviklere geçecekti.
Sonuç
Şubat Devrimi’nin kendiliğinden ayaklanmanın sonucu olduğunu ifade etmiştik. Ekim Devrimi ise tam tersine son derece merkezi ve örgütlü bir ayaklanma ile zafere ulaşacaktı. Bu da aslında “özne” sorunsalına da cevap niteliğinde olarak tarihe idari müdahale örneği niteliğindeydi. Bunun yanı sıra Şubat Devrimi birçok sorunu tekrar gündeme getirdi. Bolşevikler, muazzam liderliği, canlı ve güçlü örgütlülüğü sayesinde devrim esnasında hem kitlelerden öğrendiler, hem de kitleye öncülük ederek yukarıda bahsettiğimiz iç sorunlarının üstesinden gelebildiler.
İşçi sınıfının devrimci iktidarını kurma perspektifi, Bolşeviklerin, Menşeviklerden ve burjuvaziden ayrı bir yerde durmasını sağladı. Bolşevikler, sistemin karşısında organize ve örgütlü bir güç olarak taktik esneklik ve manevra kabiliyetleriyle devrimin öncüsü oldular.
Kaynakça
(1) Lenin, V.I (2009) Yenilgicilik ve Enternasyonalizm, İstanbul: Agora Kitaplığı.
(2) Cliff, Tony (1994) Lenin 2 Bütün İktidar Soyvetlere, İstanbul: Z Yayınları.
(3) Lenin, V.I (1966) Seçme Yazılar, İstanbul: Gerçek Yayınevi.
(4) Troçki, L. (1998) Rus Devriminin Tarihi, İstanbul: Yazın Yayıncılık.