Vazgeçmeyeceğiz, Yoldaşlarımızı da Taksim’i de Özgürleştireceğiz!
1 Mayıs’ın üzerinden üç hafta geçmesine rağmen iktidarın saldırıları durmuyor. İstanbul’da sabah saatlerinde yeni baskınlar yapılırken; aralarında 3 SEP’li yoldaşımızın ve Türkiye İşçi Partisi (TİP), Devrimci Gençlik, Sosyalist Meclisler Federasyonu (SMF), Toplumsal Özgürlük Partisi (TÖP), Emekçi Hareket Partisi (EHP), Sosyalist Meclisler İnisiyatifi (SMİ) üyelerinin de bulunduğu 27 kişi gözaltına alındı. Aralarında 2 SEP’li yoldaşımızın da olduğu 12 kişi hakkında ise gözaltı kararı verilirken haklarında arama kararı çıkarıldı.
1-5 Mayıs tarihleri arasında da İstanbul’da gözaltına alınan toplam 259 kişiden 49’u tutuklanmıştı.
Bu gözaltı ve tutuklama furyası iktidar bloğunun olası yol haritasına dair işaretler veriyor. 1 Mayıs gözaltıları ve tutuklamalarının anlamı, önümüzdeki aylarda derinleşecek olan “ekonomik soykırım”a itiraz edenlere karşı, sopanın hazır olduğunu göstermek.
2023 Mayıs seçimleri sonrasında Hazine ve Maliye Bakanı olarak getirilen Mehmet Şimşek, 2024’ten itibaren emek-karşıtı ekonomi politikalarını hızlandırdı. Şimşek programı diye simgeleşen “IMF’siz IMF programı”, temelinde “talebi soğutarak” son yıllarda hızla yükselmiş enflasyon oranını geriletmek adı altında pazarlandı. Bu program iktidarın 31 Mart yerel seçimlerinde büyük bir yenilgisiyle sonuçlandı.
Fakat görünen o ki, Erdoğan, siyasi bilançoya rağmen Şimşek programının devamında ısrarcı. Siyasi maliyeti azaltmak veya ertelemek içinse yeni hamleler yapması gerekiyor. Bu hamlelerden biri, 1 Mayıs’ta yaşananların hemen ardından, Özgür Özel ve Erdoğan’ın görüşmesi ve Erdoğan’ın çokça tartışılan “siyasette yumuşama-normalleşme” söylemi ile gerçekleşti. Yerel seçimler sonrası “AKP’nin MHP’yi sırtından atma ve CHP’yle yakınlaşması” hayalleri de bir süre gündemde tartışıldı.
1 Mayıs tutuklamaları, Kobanê Kumpas Davası’nda verilen cezalar, Osman Kavala’nın yeniden yargılanma talebinin reddedilmesi ve Ayhan Bora Kaplan davasındaki gelişmeler demokratikleşme hayallerinin hüsnü zandan öte olmadığını gösteriyor. “Liyakatli” Mehmet Şimşek’in “rasyonel” ekonomi politikalarına en baştan destek veren “muhalif” yazarlar, sermaye girişi için demokrasinin şart olduğunu, Şimşek programının gerçekleşmesi için hükümetin demokratikleşme yolunda atması gerektiğini söylüyorlar. Fakat iktidar muhalifler üzerindeki tutuklama saldırılarıyla normalleşemeyeceğini fazlasıyla gösteriyor.
Sonuç yerine
Ekonomik yıkımın geniş toplum kesimlerinin sırtına yıkılması, emeğin gündeminin genel gündem olması ve toplumsal hareketlerin ortaya çıkması için olanak yaratacaktır. 1 Mayıs’ta Taksim’e çıkmak için ortaya koyulan mücadeleci tavır, Şimşek programına karşı daha yoğun bir şekilde konulmalıdır. Sadece dar kadroların katıldığı basın açıklamaları değil, hane-hane, fabrika-fabrika gezerek emekçilerin siyasi programını birer alternatif olarak toplumsallaştırılması gerekmektedir.
Gözaltına alınan, tutuklanan tüm yoldaşlarımıza, mücadele dostlarına sözümüz dışarıda onların bize bıraktığı sorumluluğa sahip çıkarak mücadeleyi büyütmek olacaktır.
Vazgeçmeyeceğiz, tüm tutsakları ve Taksim’i mücadelemizle özgürleştireceğiz!