Uluslararası Deklarasyon: Gazze ve Lübnan’da Siyonist İstilaya Hayır!
Yaşasın Filistin ve Lübnan halklarının direnişi!
ABD emperyalizmi ve NATO defol!
Ortadoğu halklarının sosyalist federasyonu için ileri!
25.10.2024
1.İsrail’in Lübnan’a yönelik bombardımanı ve istilası, birkaç hafta içinde binden fazla kişinin ölümüne ve bir milyon kişinin yerinden edilmesine yol açarak Siyonizm’in Ortadoğu’daki suç kampanyasında yeni bir sıçramayı işaret ediyor. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, “Gazze’de gördüğümüze benzer bir yıkım ve acı getirecek uzun bir savaş” tehdidinde bulundu. Birkaç ay önce ise maliye bakanı Bezalel Smotrich, doğrudan “Lübnan’ı Taş Devri’ne geri döndürmek” çağrısında bulunmuştu.
Netanyahu’nun, Lübnan’ın geleceği için bir model olarak sunduğu Gazze Şeridi’nde ise şimdiye kadar 42 binden fazla ölü ve iki milyon yerinden edilmiş insan bulunuyor. Siyonist güçler, sistematik olarak okullara, hastanelere ve mülteci merkezlerine saldırıyor; ilaç, yakıt, su ve gıda girişini engelleyen bir abluka uyguluyor. Bazı günlerde sahil bölgesine tek bir insani yardım kamyonu bile giremiyor. Bu, şüphesiz soykırıma varan bir operasyon.
Batı Şeria’da ise Ekim 2023’ten bu yana, İsrail ordusunun düzenlediği suç baskınları ve hükümet tarafından silahlandırılan yerleşimci çetelerinin saldırıları sonucu 700’den fazla kişi hayatını kaybetti. Filistinlilerin yaşadığı toprakların kolonizasyonu ise hız kazanmış durumda. Buna Suriye ve Yemen’e yönelik bombalamalar ve İran’a yönelik beklenen yeni saldırı da eklenmelidir.
Kısacası, Siyonizm bölgeyi yıkıma ve “uygar” barbarlığa sürüklüyor.
2. İsrail Devleti, suç kampanyasında ABD ve Avrupa emperyalizminin desteğini arkasına almış durumda. İsrail güçlerinin sözde “aşırılıkları”na yönelik ikiyüzlü eleştirilerine rağmen, Washington, Filistinlilerin üzerine düşen bombaları temin etmeye devam ediyor. ABD Başkanı Joe Biden, Ekim ayı başında “Şunu iyi bilin, Amerika Birleşik Devletleri tamamen, tamamen, tamamen İsrail’i destekliyor” dedi. Başkanlık yarışındaki rakibi Donald Trump da Siyonizm’e desteğini en az onun kadar açık bir şekilde ifade ediyor. Filistin direnişine karşı kararlı bir şekilde İsrail’in yanında yer alan Avrupa emperyalizmi ise, bazı durumlarda İsrail’in daha fazla genişlemesini sınırlamak istiyor; çünkü bu genişlemenin bölgede kendi etkilerini zayıflatmasından endişe ediyorlar. İsrail Devleti, Orta Doğu’da emperyalist çıkarların bekçisi konumundadır.
Bu senaryoda tarafsızlığa yer yok: Gazze’deki soykırımı ve Lübnan’a yönelik istilayı kınıyoruz. İsrail askerleri derhal geri çekilmelidir. İran’a yönelik tehditleri reddediyoruz ve Siyonist işgale karşı direnişi destekliyoruz. İsrail’i destekleyen savaş makinesini protesto etmek üzere, özellikle emperyalist ülkelerden başlayarak tüm dünyada seferberliğin iki katına çıkarılması çağrısında bulunuyoruz.
3.Son yıllarda Arap burjuvazisi, Siyonizm ile yakınlaşma süreçlerini hızlandırdı. “Abraham Anlaşmaları” adı altında, Fas, Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn, Mısır ve Ürdün’ün izinden giderek İsrail Devleti ile ilişkilerini normalleştirdi. 7 Ekim 2023’teki Filistin direnişi operasyonunun hemen öncesinde Suudi Arabistan da aynı adımı atmaya hazırlanıyordu. Bu ülkelerin birçoğu, bölgede ABD askeri üslerine ev sahipliği yapıyor. Arap burjuvazisi ile el ele vererek ilerleme kaydedenler yalnızca Filistin ve Lübnan halklarının düşmanları oldu. Ayrıca, İsrail ile güvenlik anlaşmaları imzalayan ve Batı Şeria’da kitleleri ve direnişi baskı altında tutan bir rol oynayan Filistin yönetiminin olumsuz rolü konusunda da uyarıyoruz.
4. İsrail ve ABD’nin İran’a yönelik yakın zamanda gerçekleştireceği bir saldırı ihtimali üzerine kamuoyunda tartışmalar sürüyor. Devrimciler ve emperyalist savaşlara ve katliamlara karşı mücadele eden herkesin bu saldırıya güçlü bir şekilde karşı çıkma zorunluluğu vardır. Böyle bir saldırı, bölge halkı için çok kanlı sonuçlar doğuracaktır. Bu saldırı, ABD ve İsrail’in uzun vadeli planları açısından kritik öneme sahiptir. İsrail, Beyaz Saray ve Avrupa Birliği arasındaki Gazze’nin geleceği ve İran’a karşı savaş açmanın uygun olup olmadığı konusundaki gerilim ve farklılıklara rağmen, Batı emperyalizmi ve Siyonizm uzun süredir Tahran’a yönelik eylemlerini artırmaktadır (Suriye’deki İran konsolosluğuna saldırı, 2020’de Kasım Süleymani’nin suikastı, ekonomik yaptırımların yeniden uygulanması vb.) ve bu durum kayıtsız şartsız kınanmalıdır.
İran’a yönelik ekonomik yaptırımları ve emperyalist provokasyonları reddediyoruz. Bu, kendi işçi sınıfının ve kadınların celladı olan Ayetullahların gerici rejimine siyasi bir destek anlamına gelmez; bunun en acı örneği, genç Mahsa Amini’nin ahlak polisi tarafından öldürülmesi ve halk protestolarına yönelik sert ve kanlı baskısıdır.
Emperyalizmin müdahalesi, işçilere ve kadınlara demokrasi ya da haklar getirmeyecek; aksine, dökülen kanı ve baskıyı artıracaktır. Elinizi Filistin, Lübnan, Suriye, Yemen ve İran’dan çekin! Emperyalizmi ve Siyonizmi tüm Ortadoğu’dan kovalım!
5. Aslında, bu saldırılar, en güçlü ifadesini Ukrayna’daki emperyalist savaşta bulan, ancak Pasifik’te ABD ile Çin arasındaki gerilimlerde de görülebilen uluslararası çapta militarist eğilimlerin derinleşmesinin bir parçasıdır. Bu artan çatışma ortamının arka planında dünya kapitalist krizi yer alıyor. Batı emperyalist güçleri ve Japonya, korumacılık, teknolojik abluka ve askeri saldırganlık yoluyla geleneksel etki alanlarını, özellikle Orta Doğu’yu, korumak (ve eski SSCB çevresini ele geçirmek) ve Çin’in etkisini sınırlamak için çabalıyor. Ekonomik ve siyasi anlamda (iflaslar, el koymalar, diplomasi vb.) anlaşmazlıkları çözmekte yaşadıkları zorluklar karşısında büyük güçler askeri bütçelerini artırıyor ve üçüncü dünya savaşı olasılığı daha da öne çıkıyor.
Rusya ve Çin’e gelince, İsrail ile ticari ilişkilerinin sürdürülmesi, Gazze’deki soykırımı kınamaktan kaçınmaları ve Hamas ile diğer direniş güçlerini işbirlikçi Filistin yönetimi ile uzlaşmaya zorlamaya devam etmeleri, ikiyüzlülüklerinin bir kanıtıdır.
Bu senaryo; işçi sınıfının, asıl düşmanının kendi burjuvazisi olduğu kabul eden bağımsız siyasi müdahalesini ve her iki kapitalist kampa da karşı çıkan bağımsız, enternasyonalist bir proleter cephe kurulması çağrısını gündeme getirmektedir.
6. Milliyetçi ve İslamcı liderliklerin siyasi sınırlılıkları, emperyalizm ve Siyonizm’in saldırıları karşısında tarafsız bir konumda olmamıza bahane olamaz. Filistin ve Lübnan direnişinin mücadelesini destekliyor, Siyonizm ve emperyalizm tarafından saldırıya uğrayan halkları (İran, Irak, Suriye, Yemen) savunuyoruz. Aynı zamanda, bu ülkelerin burjuva ve gerici hükümetlerine hiçbir destek vermiyoruz. Tam tersine, işçilerin ve bölgenin ezilen kitlelerinin din ya da etnik köken ayrımı yapmadan bağımsız olarak örgütlenmesini ve devrimci mücadelesini, enternasyonalist ve sosyalist bir yönelimle teşvik etmek gereklidir.
7.Siyonizm’in süreklilik arz eden toprak işgalleri; büyük güçlerin ve Filistin yönetiminin desteklediği, bin parçaya bölünmüş ve tamamen İsrail tarafından kuşatılmış bir Filistin mikro-devleti kurmayı amaçlayan sözde “iki devletli çözüm”ün uygulanamaz olduğunu nihayet göstermiştir. Bu girişimin başarısızlığı, Filistinli kitlelerin gerçek tarihsel özlemlerini yansıtan bir stratejinin önemini vurgulamaktadır. Filistin halkının geri dönüş hakkını ve birleşik, özgür ve laik bir Filistin’i (Siyonist İsrail Devleti ile bağdaşmaz bir perspektif) Orta Doğu halklarının sosyalist federasyonunun bir parçası olarak savunuyoruz. Nihai ve belirleyici söz, Filistinlilerin ve bölge halklarının kendilerine aittir. Siyonizm ve emperyalizmi yenmenin teminatı bölge halklarının topyekun ayaklanmasıdır.
8.Filistin halkına yönelik Siyonist-emperyalist soykırıma karşı en geniş birleşik cephe çağrısında bulunuyoruz. Eylemleri iki katına çıkarmak, İsrail’e silah ve mühimmat sevkiyatını engellemek (İtalya, Yunanistan, ABD’deki bazı işçi kesimlerinin yaptığı gibi), her yerde Siyonistleri (festivaller, spor etkinlikleri vb.) boykot etmek ve Filistin halkına destek vermek için harekete geçilmelidir. İsrail ile ticari ve diplomatik ilişkiler kesilmelidir!
Partido Obrero (Arjantin)
SEP (Türkiye)
NAR (Yunanistan)
TIR (İtalya)