Ukrayna'da İç Savaş ve Faşizmin Yükselişi
20 Şubat, 2014
Ukrayna’da Kasım ayında başlayan protesto gösterileri giderek iç savaş boyutuna tırmanıyor. Avrupa ile Asya arasında geçiş noktalarından birini teşkil eden ve Batı ile Doğu arasındaki kamplaşmanın ana arterlerinden birisi olan Ukrayna’nın geleceğine dair parlak bir tablo çizebilmek mümkün görünmüyor. Son 3 gün içerisinde yaklaşık 90 kişi yaşamını yitirdi. Bu bile zaten iyice bölünmüş olan sosyal ve siyasi yapının çatlakları arasında kan deryası oluştuğunu ortaya koyuyor.
Ukrayna’da krizin kökenlerini daha önceki yazılarımızda incelemiştik (Bkz. Ukrayna’da Vekâlet Savaşları). Yazıda da belirttiğimiz gibi sürecin nereye evrileceğini kestirmek güç olmakla birlikte, emperyalist kapitalist sistemin ülkede adım adım iç savaşı inşa etmeye giriştiklerini belirtmiştik. Gelinen noktada emperyalist çelişkiler Ukrayna’ya iç savaştan başka çıkış yolu bırakmamaktadır.
Özellikle eski Sovyet coğrafyası içerisinde yer alan Doğu Avrupa ülkelerinde, Sovyetlerin çöküşünden itibaren giderek güç kazanan neo-faşist hareketlerin nasıl bir işlev üstleneceğini bugünkü Ukrayna’ya bakarak görmek pekâlâ mümkün. Kiev’de süren barikat savaşlarında Yanukovic rejiminin karşısında artık ne liberal ne de demokratik bir hareket var: Silahlı faşist çetelerin hareketin liderliğini açıktan ele aldığı ve faşist hareketin en güçlü olduğu alandan yani iç savaş atmosferinden beslendiği gözlemleniyor.
Ukrayna’da şu anda iktidarın fiilen yönetme yetisini kaybettiği ortada görünüyor. Kiev’de eylemcilerin toplandığı Bağımsızlık Meydanı’nın etrafında bulunan parlamento ve devlet kurumları boşaltılırken, birçok kurumun kontrolü de eylemcilerin elinde bulunuyor. Öte yandan Russia Today muhabirine göre eylemciler Otel Ukrayna’da güvenlik güçlerinin üzerine ateş açıyorlar.
Eylemlerde özellikle faşist Sağ Sektör öne çıkıyor. Birkaç gün önce muhalefetin önemli isimlerinden UDAR Partisi lideri Vitali Kliçko, milliyetçi Svoboda lideri Oleg Tyagnibok veBatkivshchyna lideri Arseniy YatsenyukCumhurbaşkanı YAnukovic’le görüşerek ateşkes kararına vardıklarını açıklasalar da Sağ Sektör başta olmak üzere faşist gruplar bu ateşkese uymayacaklarını açıkladılar. Hareketin lideri Dmitri Yaroş meydanda göstericilere seslenerek “Biz kimseyle ateşkes imzalamadık. Yatsenyuk, Kliçko ve Tyagnibok’a Yanukoviç’in verdiği sözler zaman kazanma taktiğinden başka bir şey değildir. Bu yüzden biz sağ cephe olarak düşmanın toparlanmasına izin vermemek için ateşkese itaat etmiyor, karşı saldırıya geçiyoruz” çatışmaya devam edileceğini aktardı.
Sağ Sektör içerisinde “Trizub”, “Vatansever Ukrayna”, “Beyaz Balyoz”, “Sosyal Nasyonal Asamble” ile “Una Unso” gibi irili ufaklı birçok faşist hareket yer alıyor ve otonom bir yapıya sahipler. Hepsinin ortak özelliği: Rusya, Yahudi ve göçmen düşmanlığı. Bu hareketlerin güçlenmesiyle birlikte aktarılanlar faşistlerin aktif çatışmaya girişmesi eylemin bileşimini de etkiliyor.
Ukrayna Antifaşist Hareketi’nden bir aktivist eylemciler arasında faşistlerin tavrını şu şekilde anlatıyor: “100 kişiden oluşan anarşist bir grup kendi öz-savunma gruplarını oluşturmak istediler, farklı anarşist gruplar Meydan’da bir toplantı için bir araya geldiler. Toplantı esnasında ellerinde balta ve beyzbol sopası ve kafalarında kask bulunan büyük bir Nazi grubu gelip, burasının kendi bölgelerini olduğunu söylemişti. Anarşistlere, Yahudiler, zenciler, Komünistler diyip durdular. Hâlbuki o anarşistler komünist değildi, bu sadece bir saldırıydı. Anarşistler bunu beklemiyorlardı ve meydanı terkettiler. Diğer siyasi görüşlerden insanlar bazı yerlerde duramazlar, buna izin verilmez.” (http://direnisteyiz.org/haber/ukrayna-antifasist-hareketinden-mira-andresi-ve-sascha-ile-roportaj-sosyalsavas-org/)
Öte yandan faşistlerin maddi yönden ciddi güçlerinin bulunduğu, eylemler için tek tip askeri kıyafetler tedarik ettikleri ve güçleri nedeniyle gençlik içerisinde ciddi popülarite kazandıkları aktarılıyor. Batı medyasında da özellikle eylemlerde faşist hareketin öne çıkması sıkça kendisine yer buluyor. Alman medyası utangaç bir tavırla hareketin faşistler tarafından gasp edildiğini dile getiriyor.
Channel 4’e açıklama yapan Ukraynalı antifaşist Sergey Kirichuk şunları dile getiriyor:“Sol gruplar eylemlere katılmak istediklerinde faşistler saldırıyor ve dövüyorlar. Svoboda harekete ideolojik olarak önderlik ediyor. Şimdi moda faşizm ve daha fazla insan yer almaya başlıyor.”(http://www.ibtimes.com/euromaidan-dark-shadows-far-right-ukraine-protests-1556654)
Sürecin kızışması ülkenin pamuk ipliğine bağlı birliğini de etkileyecek gibi görünmektedir. Çatışmaların devam etmesi durumunda Kırım’ın Ukrayna’dan ayrılabileceği üzerine senaryolar yüksek sesle dile getiriliyor. Kırım Parlamentosu Başkanı Vladimir Konstantinov “Kentin merkezinde yabancı ordu bulunuyor. İyi eğitilmiş, silahlı, haddini bilmez, iyi ücret alan militanlardan oluşuyor. Bu militanların sayısı, hesaplarımıza göre 5 bini buluyor. Toplamda ise yaklaşık 10 bin kişi. Ancak o 5 bini, kurşunlara karşı yürümeye hazır.” Sözlerini dile getirerek eylemlere mesafeli yaklaşacaklarını dile getirdi.
Almanya, Fransa, İngilitere ve ABD gibi batılı güçler ise Ukrayna hükümetine yapılacak olası yaptırımları tartışmaya devam ediyorlar. ABD Ukrayna hükümetinden 20 kişiye ülkeye giriş yasağı getirdiğini açıkladı. İngiltere Dışişleri Bakanı William Hauge ülkedeki barışçıl göstericilere şiddetin durmasını isterken faşizmi masumlaştırma çabasını sürdürüyorlar.
Yunanistan’da yakın geçmişte yaşanan siyasi ve iktisadi krizde faşist Altın Şafak’ın yükselişi çarpıcıydı. Artık faşist hareket açısından Ukrayna’da daha etkileyici bir öykü yazılma imkânı mevcut. Ancak dur denilmediği takdirde Ukrayna emekçi sınıfları açısından bu öykü sonu bir kan deryasıyla biten trajediye dönüşebilir.
Ukrayna’da krizin kökenlerini daha önceki yazılarımızda incelemiştik (Bkz. Ukrayna’da Vekâlet Savaşları). Yazıda da belirttiğimiz gibi sürecin nereye evrileceğini kestirmek güç olmakla birlikte, emperyalist kapitalist sistemin ülkede adım adım iç savaşı inşa etmeye giriştiklerini belirtmiştik. Gelinen noktada emperyalist çelişkiler Ukrayna’ya iç savaştan başka çıkış yolu bırakmamaktadır.
Özellikle eski Sovyet coğrafyası içerisinde yer alan Doğu Avrupa ülkelerinde, Sovyetlerin çöküşünden itibaren giderek güç kazanan neo-faşist hareketlerin nasıl bir işlev üstleneceğini bugünkü Ukrayna’ya bakarak görmek pekâlâ mümkün. Kiev’de süren barikat savaşlarında Yanukovic rejiminin karşısında artık ne liberal ne de demokratik bir hareket var: Silahlı faşist çetelerin hareketin liderliğini açıktan ele aldığı ve faşist hareketin en güçlü olduğu alandan yani iç savaş atmosferinden beslendiği gözlemleniyor.
Ukrayna’da şu anda iktidarın fiilen yönetme yetisini kaybettiği ortada görünüyor. Kiev’de eylemcilerin toplandığı Bağımsızlık Meydanı’nın etrafında bulunan parlamento ve devlet kurumları boşaltılırken, birçok kurumun kontrolü de eylemcilerin elinde bulunuyor. Öte yandan Russia Today muhabirine göre eylemciler Otel Ukrayna’da güvenlik güçlerinin üzerine ateş açıyorlar.
Eylemlerde özellikle faşist Sağ Sektör öne çıkıyor. Birkaç gün önce muhalefetin önemli isimlerinden UDAR Partisi lideri Vitali Kliçko, milliyetçi Svoboda lideri Oleg Tyagnibok veBatkivshchyna lideri Arseniy YatsenyukCumhurbaşkanı YAnukovic’le görüşerek ateşkes kararına vardıklarını açıklasalar da Sağ Sektör başta olmak üzere faşist gruplar bu ateşkese uymayacaklarını açıkladılar. Hareketin lideri Dmitri Yaroş meydanda göstericilere seslenerek “Biz kimseyle ateşkes imzalamadık. Yatsenyuk, Kliçko ve Tyagnibok’a Yanukoviç’in verdiği sözler zaman kazanma taktiğinden başka bir şey değildir. Bu yüzden biz sağ cephe olarak düşmanın toparlanmasına izin vermemek için ateşkese itaat etmiyor, karşı saldırıya geçiyoruz” çatışmaya devam edileceğini aktardı.
Sağ Sektör içerisinde “Trizub”, “Vatansever Ukrayna”, “Beyaz Balyoz”, “Sosyal Nasyonal Asamble” ile “Una Unso” gibi irili ufaklı birçok faşist hareket yer alıyor ve otonom bir yapıya sahipler. Hepsinin ortak özelliği: Rusya, Yahudi ve göçmen düşmanlığı. Bu hareketlerin güçlenmesiyle birlikte aktarılanlar faşistlerin aktif çatışmaya girişmesi eylemin bileşimini de etkiliyor.
Ukrayna Antifaşist Hareketi’nden bir aktivist eylemciler arasında faşistlerin tavrını şu şekilde anlatıyor: “100 kişiden oluşan anarşist bir grup kendi öz-savunma gruplarını oluşturmak istediler, farklı anarşist gruplar Meydan’da bir toplantı için bir araya geldiler. Toplantı esnasında ellerinde balta ve beyzbol sopası ve kafalarında kask bulunan büyük bir Nazi grubu gelip, burasının kendi bölgelerini olduğunu söylemişti. Anarşistlere, Yahudiler, zenciler, Komünistler diyip durdular. Hâlbuki o anarşistler komünist değildi, bu sadece bir saldırıydı. Anarşistler bunu beklemiyorlardı ve meydanı terkettiler. Diğer siyasi görüşlerden insanlar bazı yerlerde duramazlar, buna izin verilmez.” (http://direnisteyiz.org/haber/ukrayna-antifasist-hareketinden-mira-andresi-ve-sascha-ile-roportaj-sosyalsavas-org/)
Öte yandan faşistlerin maddi yönden ciddi güçlerinin bulunduğu, eylemler için tek tip askeri kıyafetler tedarik ettikleri ve güçleri nedeniyle gençlik içerisinde ciddi popülarite kazandıkları aktarılıyor. Batı medyasında da özellikle eylemlerde faşist hareketin öne çıkması sıkça kendisine yer buluyor. Alman medyası utangaç bir tavırla hareketin faşistler tarafından gasp edildiğini dile getiriyor.
Channel 4’e açıklama yapan Ukraynalı antifaşist Sergey Kirichuk şunları dile getiriyor:“Sol gruplar eylemlere katılmak istediklerinde faşistler saldırıyor ve dövüyorlar. Svoboda harekete ideolojik olarak önderlik ediyor. Şimdi moda faşizm ve daha fazla insan yer almaya başlıyor.”(http://www.ibtimes.com/euromaidan-dark-shadows-far-right-ukraine-protests-1556654)
Sürecin kızışması ülkenin pamuk ipliğine bağlı birliğini de etkileyecek gibi görünmektedir. Çatışmaların devam etmesi durumunda Kırım’ın Ukrayna’dan ayrılabileceği üzerine senaryolar yüksek sesle dile getiriliyor. Kırım Parlamentosu Başkanı Vladimir Konstantinov “Kentin merkezinde yabancı ordu bulunuyor. İyi eğitilmiş, silahlı, haddini bilmez, iyi ücret alan militanlardan oluşuyor. Bu militanların sayısı, hesaplarımıza göre 5 bini buluyor. Toplamda ise yaklaşık 10 bin kişi. Ancak o 5 bini, kurşunlara karşı yürümeye hazır.” Sözlerini dile getirerek eylemlere mesafeli yaklaşacaklarını dile getirdi.
Almanya, Fransa, İngilitere ve ABD gibi batılı güçler ise Ukrayna hükümetine yapılacak olası yaptırımları tartışmaya devam ediyorlar. ABD Ukrayna hükümetinden 20 kişiye ülkeye giriş yasağı getirdiğini açıkladı. İngiltere Dışişleri Bakanı William Hauge ülkedeki barışçıl göstericilere şiddetin durmasını isterken faşizmi masumlaştırma çabasını sürdürüyorlar.
Yunanistan’da yakın geçmişte yaşanan siyasi ve iktisadi krizde faşist Altın Şafak’ın yükselişi çarpıcıydı. Artık faşist hareket açısından Ukrayna’da daha etkileyici bir öykü yazılma imkânı mevcut. Ancak dur denilmediği takdirde Ukrayna emekçi sınıfları açısından bu öykü sonu bir kan deryasıyla biten trajediye dönüşebilir.
KATEGORİLER Karışık