Türkmen Dağı’nda Katliam Var Mı? – Çağın Erdinç
İktidar cenahı şimdi de “Türkmen Dağı bölgesinde katliam var” diye ağlıyor! Muhalif kesimden de meseleye balıklama atlayıp “Biz Silvan’daki, Nusaybin’deki katliamı da kınarız; Türkmen Dağı’ndaki katliamı da kınarız” diyenleri görmek mümkün. Bu kafa karışıklığı son derece tehlikeli. Çünkü Türkmen Dağı bölgesinde katliam falan yok! Söz konusu bölgedeki sivillerin büyük bir kısmı bölgeyi terk etmiş durumda. Suriye Türkmen Kitlesi üyesi Tahsin Hoşkar’ın da itiraf ettiği gibi, bölgedeki 5 bin kişi çatışmaların yaşandığı köyleri çoktan terk etti. Daha doğrusu terk etmek zorunda kaldılar.
Bölgede Neler Oluyor?
Türkmen Dağı bölgesinde Suriye ordusu ve Fetih Ordusu arasında yaşanan çatışmalar var. Fetih Ordusu, içerisinde Nusra’dan Ahrar-uş Şam’a kadar birçok Selefi örgütü barındıran askeri yapılanma. İçerisinde Türkmen gruplar da var. Örneğin Türkmenistan Muhacirleri, Sultan Murad Tugayları, Abdülhamit Han Tugayları, Fetih Ordusu’nun içerisinde yer alıyor. Söz konusu grupları iktidar “ılımlı” diye yutturmaya çalışsa da bu lokma yutulmayacak kadar büyük! Bu Türkmen gruplar daha dün, Cisr Eş Şugur katliamında El Kaidecilerle ortak hareket ettiler. Bugün birlikte Türkmen Dağı bölgesini savunmaya çalışıyorlar. Ama başaramıyorlar. İktidara yakın unsurların “katliam var” diye bas bas bağırmaları bu yüzden!
Yandaş Yazarların Türkmen Dağı’yla İmtihanı!
Bakın iktidarın kalemşörü Hilal Kaplak Sabah Gazetesi’nde yayınlanan “Türkmen Dağı Düşüyor” başlıklı yazısında ne diyor: “Türkiye kamuoyu da, ümmet de Suriyeli muhaliflerin ihlasının ve şevkinin onda birini gösteremediği için Türkmen Dağı düşüyor.
Muhalifler, mücahedeye Esed’le savaşarak başladılar, sonra İran geldi, ardından Hizbullah, bunu paralı yabancı askerler takip etti, DAEŞ çıktı, arada YPG vurdu, Amerika vurdu ve en son da şimdi de vekaleten verdiği savaşı ülkeye bizzat taşıyan Rusya vuruyor. Çok ağır vuruyor…
Dünden beri 27 Türkmen köyünün yer aldığı Türkmen Dağı civarından felaket haberleri geliyor. Seksen binden fazla sivilin yaşamı söz konusu. Rusya hedef gözetmeksizin vuruyor.
Şebbiha ve yandaşları ilerliyor. “Suriye’deki son Türkmen yurdu” denilen Bayır Bucak işgal ediliyor.”
Buraya kadar bir duralım. “Sivillere dair felaket haberleri geliyor” ifadesi külliyen yalan! Bölgedeki muhalif haberlere bakın, tamamı “katliam olabilir” minvalinde haberler geçiyor. Onlar da bunu dünya kamuoyunda algı yaratmak için yapıyorlar! Buraya kadar Hilal Kaplan’ın yazdığı tek doğru ifade, bölgeyi Rusların ağır bir şekilde bombalıyor olması. Evet, Ruslar, MİG-21’lerle katıldığı operasyonda Hilal Kaplan’ın deyimiyle çok ağır vuruyor; fakat vurulan bölgelerde Fetih Ordusu’na ait mevziler yer alıyor.
Hilal Kaplan’ın yazısının geri kalanını noktasına, virgülüne dokunmadan yayınlayalım: “Biliyorum ki bu alçak işgal, bugün ne manşetlerde ne de köşe yazılarında hak ettiği değeri bulacak. Belki utanmazlarsa yine Esed’i aklayacak açıklamalar yapan üçüncü yolcu Müslümanlar çıkacak. Kim bilir, Amerikan müdahalesine karşı olup Rusya müdahalesine çıt çıkarmayan solcularımız da başlarını çıkarabilir. Rusya sahada kaybeden Esed’e can suyu taşırken, tüm özneliğini hükümete ihale etmiş bizler de yerimizden olan biteni izleyeceğiz. Halk olarak, bu hususta hükümetin gösterdiği idealizmin yarısını ortaya koymamış olmamıza rağmen yine hükümeti pasiflikle suçlayıp kendimizi aklayacağız. Olan yine Suriyeli sivillere olacak.
DAEŞ ve Esed ortaklaşa semirirken, biz de bu işgal hareketinin hem siyasî hem de insanî faturasını ödemeye devam edeceğiz.
Türkiye hükümeti, DAEŞ’le alakası olmayı bırakın, birebir savaş halinde olan bölgelere yapılan Rus bombardımanı hakkında net tavrını göstermeli, gerekirse Birleşmiş Milletler’i olağanüstü toplantıya çağırmalı ve Rusya’yı uyarmalıdır.
YPG’nin Esed’in ordusuna asker yazıldığı Demokratik Suriye Güçleri de önümüzdeki süreçte Cerablus’a saldırmaya ve bu bölgedeki Türkmenleri de sürerek nüfus mühendisliği yapmaya çalışacaktır. Buna dair ön alıcı adımları atmak çok elzem.
Daha geçtiğimiz sene, Türkmenlere silah taşıyan TIR’ları durdurulmuş, istihbarat elemanları paralel askerlerce tartaklanmış, devlet olma sürecini nihayete erdirme yolunda ilerleyen bir ülke olduğumuzun farkındayım.
Ama bu Türkmenlerin nitelikli silah ihtiyacını ortadan kaldıran bir durum değil.
Türkmenlere silah akışı noktasında üzerimize düşeni de kat kat fazlasıyla yapmak zorundayız. Yarın çok geç olmadan…”
Evet Hilal Kaplan’ın yazısı böyle. Yazı açıkça “bölgede savaşan Türkmen gruplara silah gönderin” diyerek bitiyor. Hilal Kaplan, bölgedeki Türkmen grupların Fetih Ordusu’nun içerisinde savaştığını ve Fetih Ordusu’nun içerisinde El Kaide’nin (Nusra) bulunduğunu bilmiyor olabilir mi? Ya da muhtemelen şöyle düşünüyor: Gönderilen silahlar El Kaide’ye gitsin, ne olacak! Nasıl olsa bugüne kadar tırlar dolusu mühimmatla selefiler beslendi! Birkaç tırın daha lâfı mı olur?
Bu arada, Hilal Kaplan’ın Ortadoğu “bilgisi” insanı hayrete düşürüyor! “YPG’nin Esed’in ordusuna asker yazıldığı Demokratik Suriye Güçleri” ifadesi bilgi yanlışı mı, yoksa buna gerçekten inanıyor mu, merak konusu! Demokratik Suriye Güçleri’nin ana damarını PYD/ YPG’nin oluşturduğunu, DSG’nin içerisindeki diğer unsurların da PYD/ YPG’nin perspektifini ya tamamıyla, ya da kısmen paylaştığını hatırlatmak gerekiyor. Her meselenin içerisine Esad’ı sokma gayreti olunca, insan böyle komik durumlara düşebiliyor!
Sonuç
Türkmen Dağı, Lazkiye kırsalında yer alan son derece stratejik bir bölge. Alan hakimiyetini sağlayan yükseltilerden biri. Ve Esad güçleri bu stratejik bölgede Rus hava desteğiyle çok hızlı ilerliyor. 2 önemli kasaba Suriye ordusunun eline geçmiş durumda. Bu yüzden, iktidar cenahından sosyal medya başta olmak üzere çok hızlı bir bilgi kirliliği yayılıyor. Zira Lazkiye kırsalı muhaliflerden tamamıyla temizlendiğinde AKP’nin Suriye rüyası iyice zora girecek. Bunun nedeni çok açık. AKP’nin muhaliflere doğrudan yardım edebildiği iki bölge var: Birincisi Azez bölgesi; ikincisi Hatay’ın güneyinde ve doğusunda yer alan, muhaliflerin kontrolündeki Lazkiye kırsalı. İşte, Türkmen Dağı düşerse Lazkiye kırsalının muhaliflerden temizlenmesi adına büyük bir adım atılmış olacak. Bu durumda AKP’nin muhaliflere yolladığı yardımlar konusunda can damarı kesilmiş olacak.
Türkmen Dağı’nda Suriye ordusunun hızlı ilerleyişini bölgedeki muhalif unsurlar da teyit ediyor. Örneğin Abdülhamit Han Tugayı komutanı, “Şu an stratejik Nebi Yunus Tepesi’ni ve 45 Dağı’nı elinde bulunduran rejimin Gımam Köyü’nü da ele geçirmesi, bizim her hareketimizi izleyebilecek konuma getirdi. Bu durumda ellerinde bulunan uzun menzilli silahlarla tüm mevzilerimiz açık hedef haline gelecektir. Halen elimizde olan yaklaşık 30 kilometrekarelik saha ve 30’a yakın Türkmen köy ve kasabası Şii milisler ve Esed ordusu tarafından işgal edilme ihtimali ile karşı karşıya kalacaktır” açıklamasını yaptı. Önümüzdeki süreçte, Suriye ordusu Türkmen Dağı’ndaki kontrolü sağladıkça, bu konuyla ilgili bilgi kirliliği yayılmaya devam edecektir. Süreci dikkatli takip etmekte fayda var.