TKP’nin Kardeş Partisi KKE'den Yunan Emekçilerine Bir İhanet Daha

Kapitalist krizin ağırlığı altında Yunan burjuva dokusu adım adım çözülüşe doğru ilerliyor. İşsizlik oranı 2011 Ağustus’unda %17’lerde iken şimdilerde bu oran %25leri geçmiş durumda. Bu, her gün ortalama 1000 emekçinin işsizler ordusuna katılması demek. Kısacası toplumsal travmanın boyutları her geçen gün genişliyor.
Bu koşullarda normal olarak Yunan işçi hareketinin atılım yapması beklenir. Sadece Yunan toplumunun değil tüm dünyada sömürülen milyarlarca insanın geleceği bu atılımın gerçekleşip gerçekleşmemesine bağlıdır. Maalesef uluslararası kapitalist güçlerin Yunanistan’a dayattıkları sosyal yıkım paketlerinin hiçbirisi işçi hareketi tarafından durdurulabilmiş değil.
Şimdiye kadar tam 21 kez genel grev gerçekleştirildi. Bunların 3 tanesi 48 saatlikti, diğerleri ise 24 saatlik. Tabandan gelen basıncı massetmek amacıyla sendikalarca düzenlenen bu kısa erimli genel grevlerin ulusötesi bir merkezileşme ve kararlılıkla yürütülen kapitalist saldırıları önlemesi mümkün değil. Bunu da belki de en iyi ihanetçi sendikal bürokrasi biliyor. Emekçi kitlelerdeki öfke ve enerji birikimi o kadar büyük ki sendikal bürokrasi genel grev düğmesine basmak zorunda. Ama genel grevler süre ve içerik olarak daraltılmakta. Sonuç olarak Yunan egemen sınıfına ağır darbelerin vurulmasının önüne geçilmektedir.
Peki sendikal bürokrasi kimlerden oluşuyor? Ağırlıklı olarak PASOK türevleri ve KKE (Yunanistan Komünist Partisi)’den. PASOK’un solunda kesinti paketlerine karşı gelerek son seçimlerde ikinci sıraya yükselen Syriza’nın ise sendikal bürokrasi içerisinde kayda değer bir gücü bulunmuyor. PASOK’un zaten hükümette yer aldığı ve kesinti paketlerini bizzat uygulayan taraf olduğu düşünüldüğünde sendikal bürokrasi içerisindeki PASOK türevlerinin genel grevi daraltan bir tutum takınmalarında şaşıracak bir durum yok.
Gelgelelim KKE’nin tavırları KKE’yi tanımayan kişiler için şaşırıtıcı olabilir. Ne de olsa bu partinin adında komünist ibaresi var ve dahası bu parti muhalefette ve lafta kesinti paketlerine karşı çıkıyor. O halde mevcut hükümete karşı girişilecek grevleri güçlendirmesi ve zaten zayıf olan hükümetin yıkılmasına ön ayak olması gerekmez mi?
Gerçekte ise durum tam tersi. Kesinti paketlerine karşı girişilecek genel grevin bir hafta sürmesi için getirilen öneri en büyük iki sendikal konfederasyondan biri olan ADEDY merkez konseyinde 19’a karşı 17 oyla reddedildi. Oylamada bulunan 7 KKE’li de hayır oyu vererek belirleyici bir rol oynadı ve genel grevin 48 saatle sınırlandırılmasını sağladı. (Paris Makrides, http://www.socialistworld.net/doc/6027)
Bunun anlamı KKE’nin hükümeti koruyarak Yunan kapitalizmini ayakta tutmaya çalıştığıdır. Yunan kapitalizminin dağılmaması, AB ve ABD başta olmak üzere emperyalist kapitalist sistem için hayatidir. O halde KKE kime hizmet etmektedir?
Gerek Marksist Bakış Dergisi’nde gerekse de bolsevik.org’da defalarca KKE ve Syriza’nın Yunan krizinde kapitalist sınıflar lehine pozisyon aldığını belirttik. Syriza sistemden kopamayan, küçük burjuva tereddütlerini sergileyen reformist bir profili izlerken KKE başından beri bilinçli bir sabatör tavrı almaktadır.ADEDY’nn merkez kurulunda bir haftalık genel grevin engellenmesinde başrol oynayan KKE’nin bu tavrı KKE’nin ne menem bir parti olduğu hususunda tartışmaları bitirecek netliktedir.
KKE’nin sicili için geçmişe dönersek sayfalar dolusu yazmamız gerekir. Sadece son Yunan krizi boyunca en çok göze çarpan örnekleri hatırlatmak yeter. Anarşist genç Alexis’in 2008 aralık ayında öldürülmesinden sonra başlayan ayaklanmadaki eylemcileri çapulcu olarak nitelendiren KKE, sağduyulu tavrından ötürü faşistlerin övgüsüne nail olmuştu. Ekim 2011’de de kesinti paketlerinin oylandığı sırada meclisin basılmasını da ellerinde beyzbol sopaları ile kurdukları kontrol noktalarında engellemişlerdi. KKE, bunun dışında son süreçte sınıf hareketi içerisinde bürokratik, bölücü ve yıkıcı roller oynadı. Kendi kitlesini özellikle ortak eylemlerden uzak tuttu, kontolü altında olan işçi eylemlerini de izole ederek yalnızlaştırdı ve yenilgiyi garantileyen bir tutum takındı. Kesinti yanlısı sağ bir iktidarı engelleyecek olası bir Syriza seçim işbirliğine katiyen uzak durdu ve iktidardan ne kadar korktuğunu kanıtladı, çünkü maskesi düşecekti. Sendikal bürokrasi içerisinde de son örnekte olduğu gibi bürokratik, taban inisiyatifini önlemeye çalışan bir pozisyon takındılar. Neticede büyük oranda güç kaybetmekteler. Hazirandaki genel seçimlerde KKE tarihin en kötü performansına imza atarak %4 oya kadar gerilemiştir. Bu gerileme kapitalizmin krizi ve kitlsel radikalleşmenin yaşandığı bir dönemde gerçekleşmesi tesadüfi değildir, zira kapitalist kriz partileri sınavdan geçirmektedir. Syriza ise muhtemelen birinci geleceği bir dahaki seçimlerden sonra test edilecektir.
KKE’nin son süreçteki performansı bu gibi örneklerle dolu. Stalinist çizgiye geçtikten sonraki KKE’nin tüm tarihi de öyle. Yunanistan iç savaşında yüz binlerce samimi emekçi Stalinist ihanet okulu tarafından ölüme terk edilmişti. Şimdi de aynı Stalinist ihanet şebekesi tam da yeniden iç savaş denklemleri kurulurken Yunanistan burjuvazisi ve emperyalist sistemi ipten almaya çabalamaktadır. 
İşçi hareketinin frenlenmesi nedeniyle kaybedilen zamanı en iyi değerlendirense faşist-neonazi Altın Şafak olmaktadır. Altın Şafak her geçen gün kitlesini ve prestijini arttırmaktadır. Zira işçi hareketinin sosyal yıkım programını engeleyememesi küçük burjuva kesimler ile işsizler içerisinde büyük bir umutsuzluk dalgasını güçlendirmektedir.
Altın Şafak bir avuç kriminal çete iken şimdilerde anketlerde %14’lere ulaşan bir desteğe ulaşmış durumda. Yunan egemen sınıfı bu çeteleri açık şekilde desteklemektedir. Yunan polisi Altın Şafak ile açıkça işbirliği içerisinde hareket etmektedir. Bütün bu süreçler içerisinde emperyalist kapitalist sistem faşist hareketi bir iç savaş örgütü olarak hazırlamaktadır. Kendisi de oldukça Yunan milliyetçisi olan KKE’nin Altın Şafak karşısında bir tavır geliştirdiği yok, üstelik KKE tabanının antifaşist duyarlılığı yüksektir. Zaten bu taban harekete geçirildiğinde Altın Şafak çetelerinin darmadağın olması işten bile değildir.
Öte yandan Altın Şafak’ın en büyük şansı işçi hareketinin sosyal yıkım paketlerini durdurmada başarısız olması yüzünden umutsuzluk ve çaresizliğin büyümesidir. Bunda da genel grev hareketinin frenlenmesi belirleyicidir. Genel grev hareketinin frenlenmesinde de yukarıda değindiğimiz gibi KKE’nin payı büyüktür.
Yunan kapitalizminin krizini devrimci unsurlar büyük fırsatların önlerine serilmesi olarak yorumlamalıdır. KKE ise tam tersine karşı devrimin bir aracıdır. Son genel grevin bir hafta sürmesini engelleyen bahsettiğimiz gibi KKE olmuştur. KKE’nin kardeş örgütü olan TKP her fırsatta KKE’yi överek, sanki devrimci bir rol oynuyormuşçasına izahatlarda bulunmaktadır. Bunun adı kitlelere yalan söylemektir.

KATEGORİLER
ETİKETLER