Tarihte Salgın Hastalıklar II – Denizhan Eren
Bugün dünyanın sarsıldığı Covid-19 salgınında bütün o muazzam medeniyetimize, teknolojimize rağmen aynı medeniyetin salgına karşı birlikte hareket etmekten, yayılmasını önlemekten ne kadar aciz kaldığını, insanları nasıl kolay bir şekilde ölüme terkettiğini görüyoruz.
Salgın vakasının 500 bine yaklaştığı ABD’de Trump’ın ‘’Ölü sayısını 100 binle sınırlayabilirsek iyi bir iş yapmış olacağız” demesi bu acizliğin göstergesi.
Bilimsel ilerleme, yaşamak için gerçekleştirdiğiniz üretim faalietlerini daha nitelikli hale getirerek çevre felaketlerine neden olmaktan kaçınmanın araçlarını sağlayabilir. Ama elimizde salt bu araçlar olması yeterli olmuyor, bunun rasyonel bir yönetiminin de olması gerekiyor. Doğayla ilişkimiz yapıcı değil, yıkıcı olursa doğa bizden intikam almasının yolunu buluyor bir şekilde. Bu yazımızda kapitalizmin, 20. yüzyılda salgınların ortaya çıkmasında oynadığı rolü göstermek istiyoruz.
20. yüzyılda en çok yayılan hastalılardan biri, yakından tanıdığımız griptir. Tıp literatüründe influenza olarak da bilinen grip, solunum yolları aracılığıyla bulaşan influenza virüsleri nedeniyle oluşan bir hastalıktır. İnfluenza virüsleri çok çeşitlidir ve müthiş yüksek bir evrimsel değişim ve türleşme hızına sahiptir, gündelik yaşamda sıklıkla karşımıza çıkması ve dünyada sayılı pandemilerin kaynağı olması bu sebeptendir. İnsanda en sık görülen tipi Influenza A ve Influenza B virüsleridir. Gribe neden olan virüsün yüzey proteinleri ise Hemaglutinin (Hemagglutinin, H) ve Nöraminidaz (Neuraminidase, N) isimli kimyasallardan oluşuyor. Sayılar ise, bu yüzey proteinlerinin farklı tiplerinin keşfedilme sırasını belirtiyor. Mesela H5N3 tipi virüsün Hemaglutinin proteini, H9N5’ten önce keşfedilmiş.*
İspanyol Gribi
Bunun en iyi bilinen örneklerinden biri İspanyol Gribi’dir. 1918’de İspanyol Gribi olarak bilinen bir grip türü küresel bir salgına yol açtı, hızla yayıldı. Genç, yaşlı, hasta ve sağlıklı insanlar enfekte oldu ve yaklaşık % 10’luk bir ölüm oranına sahipti. İspanyol Gribi bugüne kadarki en ölümcül grip salgını olarak uzun süredir, tahminlere göre dünya nüfusunun üçte birini enfekte etmiş ve en az 50 milyon insanı öldürmüştür.
Salgın 1918’de I. Dünya Savaşı’nın son aylarında başladı ve tarihçiler savaşın virüsün yayılmasında etken olabileceğini belirtiyorlar. Batı Cephesinde, sıkışık, kirli ve nemli koşullar askerlerin hastalanmasını sağladı. 1918 yazında, askerler izinli olarak eve dönmeye başladıkça, onları hasta eden tespit edilmemiş virüsü de getirdiler. Virüs, askerlerin anavatanlarındaki şehirlere, kasabalara ve köylere yayıldı. Başka bir teoriye göre, o dönemde köylerde ve taşralarda yaşayan Çinli emekçilerin ülke çapında hendek kazmak, tren boşaltmak, ray döşemek, tank onarmak gibi işlerde çalıştırmak için mobilizasyonunun virüsün yayılmasında etkisi olduğu belirtiliyor.
Birinci Dünya Savaşı’nın emperyalist kar ve toprak paylaşım savaşı olduğunu biliyoruz. Aynı zamanda savaşta rol oynayan ülkelerin virüse karşı aldığı tavır, virüsün ölümcül bir seviyeye gelmesi ile ilgili olarak bize bir fikir verir. Örneğin İspanyol Gribi adıyla anılmasına rağmen tarihte kayıt altına alınmış ilk vaka, 1918 yılı 4 Mart günü ABD’de Kansas’da yaşanıyor. Fuston Kampında aşçı olan Albert Gitchel ateş, baş ağrısı ve öksürük şikayetiyle revire çıkıyor. Takip eden üç hafta içinde bu kamptaki 1.100 asker hastaneye kaldırılıyor ve daha binlercesi hastalığı ayakta geçiriyor. Hastalık bundan sonra muharebelerin devam ettiği Fransa, İngiltere, İtalya ve savaşa girmese de İspanya’da hızla yayılıyor. Tarihçiler bu salgının ilk İspanya’da tespit edilmesinin sebebinin, İspanyada hükümet sansürünün diğer ülkelere göre daha zayıf olmasından kaynaklandığını belirtiyor. İspanyol Gribi ismi, hatalı bir şekilde buradan geliyor.
Amerika yönetiminin virüse karşı aldığı tavır ise ayrı bis gösterge. O dönemde ABD başkanı olan Woodrow Wilson, askerlerin moralleri bozulup gücü zayıflamasın diye, hem askerlerden hem de sivillerden bu gerçeği saklıyor. Hükümet aynı zamanda doktorları ve medyayı, pandeminin gerçek tahribatını bilmelerine rağmen rutin olarak insanları yanlış yönlendirmeye, gerçeği kapatmaya ve yalan söylemeye zorluyor.
Asya Gribi
1957’nin başlarında Çin’de ortaya çıkan Asya Gribi salgını (H2N2) 1958’e kadar devam etti. Yaban ördeklerinde mutasyona uğrayan bir virüsün insanları etkileyen mevsimsel griplerle birleşmesinin hastalığı meydana getirdiği düşünülüyor.
İlk vakalar 1956 sonlarında veya Şubat 1957’de Guizhou’da bildirildi ve Şubat ayının sonundan önce komşu Yunnan eyaletinde rapor edildi. The Times, 17 Nisan’da “bir grip salgınının binlerce Hong Kong sakinini etkilediğini” bildirdi. Aynı ay, Singapur da yeni grip salgınını yaşadı. Tayvan’da 100.000 kişi Mayıs ayı ortasında etkilendi ve Hindistan Haziran ayına kadar bir milyon vakaya maruz kaldı. Haziran sonunda, salgın İngiltere’ye ve Amerikaya ulaştı.
Bu virüste de tıpkı İspanyol gribinde olduğu gibi, bir savaş durumu olmasa bile aynı hatalara düşüldüğünü görüyoruz. Mesela Amerika’da 100.000 kadar ölü olmasına rağmen üniversiteler kapanmadı; futbol, basketbol gibi spor aktiviteleri iptal edilmedi, trenler ve uçaklar durdurulmadı ve insanların sosyal mesafe konusunda önlem almaları gerektiğine dair hiçbir bilgilendirme yapılmadı. Tarihçilere göre bütün bunlara rağmen virüsün öldürücülüğünün İspanyol gribinden çok daha az olmasının sebebi olarak aşının çok erken bulunması gösteriliyor. 1.5-2 milyon arası bir ölüm sayısı olduğu tahmin ediliyor, yani İspanyol gribinden yaklaşık 50 kat daha az bir ölüm sayısı var. Yine de Asya Gribi 20. yüzyıldaki en ölümcül ikinci salgın oldu. 1968’de Asya Gribinin insan popülasyonunda kaybolduğu gözlemlenirken, virüs örnekleri hala labovatuarlarda tutuluyor.
1968 Hong Kong Gribi
1968 grip salgını (“Hong Kong gribi”) dünya çapında yaklaşık bir milyon insanı öldürdü. İnfluenza A virüsü olan H3N2’nin, Asya gribi H2N2’den antijenik kayma yoluyla oluştuğu söyleniyor. Yani bu virüs Asya Gribi’nin bir devamcısı olarak ortaya çıktı.
Virüs son derece bulaşıcıydı, bu da dünyada hızlıca yayılmasını sağladı. Temmuz ayında Hong Kong’da ortaya çıkmasından iki hafta sonra, yaklaşık 500.000 hastalık vakası bildirildi ve virüs Güneydoğu Asya’da hızla yayılmaya devam etti. Birkaç ay içinde hemen hemen dünyanın tüm bölgelerinde pandemi iki dalgada meydana geldi ve çoğu yerde ikinci dalga ilk dalgadan daha fazla ölüme neden oldu.
Domuz Gribi
2009 domuz gribi salgını, Ocak 2009’dan Ağustos 2010’a kadar süren bir grip salgınıydı ve H1N1 influenza virüsünü içeren iki pandemiden ikincisiydi (ilk olarak 1918-1920 İspanyol gribi salgınıydı). Bazı çalışmalar, o sırada küresel nüfusun yüzde 11 ila 21’inin veya yaklaşık 700 milyon ila 1,4 milyar kişinin (toplam 6,8 milyardan) hastalığa yakalandığını ortaya koyuyor. Bu, İspanyol gribi salgını tarafından enfekte edilen insan sayısından fazlaydı; ancak 2009 salgını sadece 150.000 ile 575.000 arasında ölümle sonuçlandı. Eylül 2010’da yapılan bir takip çalışması, 2009 H1N1 gribinden kaynaklanan ciddi hastalık riskinin yıllık mevsimsel gripten daha yüksek olmadığını göstermiştir. Karşılaştırma açısından, Dünya Sağlık Örgütü yılda 250.000 ila 500.000 kişinin mevsimsel gripten öldüğünü tahmin etmektedir.
Ama burada ölüm sayılarının gerçekten yüksek olduğu ülkeler vardı. Mesela gribin ortaya çıkıtğı Meksika. Domuz gribi, hastaya zamanında müdahele edildiğinde diğer mevsimsel gripler gibi tedavi edilebilir. Meksika’daki ölüm oranının diğer ülkelere göre hızlı artmasının sebebi, salgının arttığını gösteren raporları iki hafta boyunca görmezden gelmesiydi. Elbette bunun arkasındaki temel sebep ise, dünyada o yıllarda genel olan neoliberal politikaların bir yansıması olarak Meksika’da emekçilerin canının hiçe sayılarak çalıştırılmaları ve sağlık sistemine zarar vermesi oldu.
Hükümetin kar hırsı uğruna doğa tahribatlarını körüklemesi bunun başka bir sebebidir. Veracruz eyaletinin La Gloria kenti buna örnek, ilk grip salgınının orada olduğu tespit edildi. Smithfield’ın (dünyanın en büyük domuz üreticilerinden biri) bir yan kuruluşu olan Carroll Farms Company, 400 kişiyi etkileyen büyük bir solunum hastalığı salgınına sebep olmuştu. Endüstriyel antibiyotik enjeksiyonları ve hormon takviyeleri ile karıştırılmış hayvanlar kalabalığı, üzerine hayvanlara yapılan zulüm zayıf bağışıklık sistemlerine eklemlenince virüsün ortaya çıkması ve yayılması için elverişli bir ortam hazırlanmış oldu.
Şu ana kadar grip dünyaya yayılmış en önemli grip salgınlarını sıraladık. Salgın olmasa bile Dünya Sağlık Örgütü yılda 250.000 ila 500.000 kişinin mevsimsel gripten öldüğünü tahmin etmektedir. Yani hastalıklar kaçınılmaz bir şekilde hayatımızın bir parçası. Mesele dünya nüfusunun bu hastalıklardan korunabilecek şekilde sağlık hizmeti alıp alamadığıyla ilgilidir. Milyarlarca insanın temiz içme suyuna, sıhhi tesisat sistemlerine, sağlıklı ve doğal gıdaya ulaşamadığı, sağlık hizmetlerinin piyasanın emrine terk edildiği bir dünyada sağlık problemleri hızla bir insanlık felaketine dönüşebilmektedir.
*https://evrimagaci.org/grip-nedir-grip-asisi-ne-kadar-etkilidir-2690 (1)