Suriyeli Sığınmacılar Gündeminde Bazı Sorular ve Cevapları

Suriyeli Sığınmacılar Gündeminde Bazı Sorular ve Cevapları

suiryeli mülteciler ile ilgili görsel sonucu

Dünyada ve Türkiye’de Neden Bu Kadar Çok Mülteci Var?

Emperyalist kapitalist düzen, mülteciliği dünya çapında bir kangrene dönüştürdü. 2. Dünya Savaşı, en az 50 milyon insanı mülteci konumuna düşürmüştü. Bugün ise tarihin 2. Dünya Savaşı’ndan bu yana en büyük mülteci kitlesine sahip olduğu bir dönemdeyiz. 2018 itibariyle emperyalist saldırganlıklar ve etnik boğazlaşmalar nedeniyle yaşadığı yerden edilmiş insanların sayısı dünya genelinde 68 milyona ulaşmış durumda! Bunların 30 milyonu ülkesinden tamamen kaçmak zorunda kalanlardan oluşuyor.

Türkiye’deki Suriyeli sığınmacı sayısı şu an 3 milyon 600 bin. Suriyelilerin kitlesel boyutlarda kaçmasının sebebi, devam eden iç savaş. AKP iktidarının Suriye İç Savaşı’nda cihatçı çetelere yıllardır verdiği desteği dikkate alırsak, milyonlarca Suriyelinin ülkesinden neden kaçtığına dair daha gerçekçi bir fikre ulaşabiliriz.

Mülteciler Hangi Şartlarda Yaşıyor?

Mülteciler gittikleri ülkede “yurttaş” sayılmıyorlar. Avrupa ülkeleri sığınmacılara yasal olarak “mülteci” statüsü veriyor. Gerçekte ise mültecilerin ülkelerine gelmesini engellemek için Akdeniz’i mülteci mezarlığına çeviriyorlar. Türkiye, Avrupa ülkeleri dışından gelen sığınmacıları mülteci olarak tanımıyor. Mültecilikten daha da güvencesiz olan şartlı mültecilik statüsü veriyor.

Mülteciler siyasal ve sosyal hakların önemli bir kısmından yoksun durumdalar. Gittikleri ülkede çalışmayı başarabilenler, ücretlerin düşüklüğü ve uzun çalışma saatleri gibi sorunlarla karşılaşıyor. Böylece patronlar, mülteci işçileri ucuz emek gücü olarak kullanarak kârlarını katlamayı başarıyorlar.

Bugün Türkiye’de, asgari ücretin 2.020 TL olmasına rağmen yüz binlerce mültecinin 1.200-1.600 TL arasındaki ücretlere, günde 12-14 saat çalıştırıldıklarını biliyoruz. Ortalama bir Türkiyeli işçi ile kıyasladığımızda patronların, bir mülteci işçiyi yarı yarıya daha ucuza çalıştırdığını söyleyebiliriz.

Mülteci Düşmanlığını Kim Körüklüyor?

Sağ siyasetçiler mültecilerin, kendi yurttaşlarının işlerini, mahallelerini ve haklarını ellerinden aldıklarını söyleyerek mülteci düşmanlığını kışkırtıyor. Avrupa’da sağcı, Neonazi, faşist siyasetçiler temel kutuplaştırma noktası olarak mülteci düşmanlığını kullanıyor. Türkiye’de -şimdilik- bu düzeyde bir siyasi hat mevcut olmasa da hem AKP iktidarı hem de CHP, İyi Parti gibi muhalif partiler, özellikle Suriyeliler üzerinden, bir mülteci düşmanlığını alttan alta sürdürüyorlar.

Yoksul-emekçi kesimlerde bu düşmanlığın kabul görmesinin temelinde ise gerçekten de mevcut olan sorunlar yatıyor: düşük ücretler, işsizliğin artması, vb. Kapitalizmin krize girmesinin sonucu olan bu sorunlar, düzen siyasetçileri tarafından mültecilerin varlığıyla bağdaştırılarak, emekçi kitlelerin kapitalizme yönelmesi olası olan öfkelerini kontrol altına almaya çalışıyorlar.

Türkiye’de Suriyeli Düşmanlığı Nasıl Yükseldi?

Son aylarda Türkiye’de bulunan Suriyeli göçmenlere yönelik ırkçı ve saldırgan bir ruh hali yükseltildi. 31 Mart’taki yerel seçimlere de hem iktidar hem de muhalefet partileri tarafından malzeme edilen Suriyeli göçmen düşmanlığı, münferit adli olaylar üzerinden ısıtıldı. Özellikle varoş mahallelerde taciz gibi yakıcı sorunlar üzerinden “toplu mülteci avı” başlatıldı. Sosyal medyada Suriyelilere yönelik ırkçı kampanyalar düzenlendi.

Bu süreçte kendisine muhalif hatta solcu sıfatını yakıştıranlar arasında da ciddi bir ırkçı ruh halinin yükseldiğine şahit olduk. Sonuçta ortaya toplumsal anlamda ciddi tehditler barındıran bir durum ortaya çıktı. Göçmen-mülteci düşmanlığı siyasi kampanyaların asli bir unsuruna dönüşme potansiyeli barındırıyor.

Doğru Tavır Nasıl Olmalı?

  1. Emperyalist kapitalizmin yarattığı boğazlaşmalara son vermeden mülteci sorunu sona erdirilemez. Bu nedenle temel görevimiz sömürü düzenine karşı devrimci mücadele
  2. Düşmanımız Suriyeliler ya da genel olarak mülteciler değil. İşimizi, evimizi, haklarımızı elimizden alan, kapitalist düzen ve onun ekonomik krizidir. Dolayısıyla asıl düşman, krizi bize fatura etmeye çalışan patronlar ve AKP iktidarıdır.
  3. Emekçi sınıflardan gelen mülteciler kardeşimizdir. Eğer onlar üzerinden ekonomik ve sosyal bir yıkım oluşmasını engellemek istiyorsak, mültecilere karşı değil, mültecilerin tüm ekonomik, sosyal ve siyasal haklardan yararlanmalarına ve insanca bir muamele görmesi gerektiğine yönelik sloganlar atmalıyız.
  4. Irkçılığa karşı enternasyonalizmi yükseltmeliyiz. Sömürü düzeninin dayattığı bütün milliyetçi politikaları reddetmeliyiz. Bu politikalar, sadece sömürücü diktatörlerin işine yarıyor.
  5. Mülteciler gündeminde Trump (ABD), Le Pen (Fransa), Orban (Macaristan) gibi emek ve özgürlük düşmanlarını değil, insani yardım için kendi rahatını feda eden Alman gemi kaptanı Carola Rackete’i örnek almak
KATEGORİLER