Sultangaliyev Gerçeği (II) – V.U.Arslan
About Latest Posts Sosyalist Gündem Latest posts by Sosyalist Gündem (see all) Keşmir’in Kitlesel İsyanı: Ezilenlerin Ayaklanması – Umar Shadid – Ekim 2, 2025 Akbabaların Gazze’ye Çökme Planı – Emre Güntekin – Ekim 1, 2025 TRUMP VENEZUELA’YA SALDIRGANLIĞINI YOĞUNLAŞTIRIYOR! – Eylül 29, 2025 Yazının birinci kısmını okumak için tıklayınız: Sultan Galiyev Gerçeği I Bolşevizmin her türden karşıtı, ezilen halkların (bu arada Müslümanların) Sovyetler’de en başından beri baskı altına alındığını iddia eder. Bu, standart suçlama birazdan da göstereceğimiz gibi olgusal gerçeklerle rahatça çürütülebilir. Sovyetler’de her konuda olduğu gibi ezilen halklar konusunda da Stalin ile beraber hayati kırılmaların olduğunu bilen Bolşevizmin daha incelikli eleştirmenleri ise Lenin ve Troçki’nin önderlik ettiği Sovyetler’in ilk dönemindeki ezilen halklardan yana olan tutumun dönemlik bir kandırmaca olduğunu iddia edip işin içinden sıyrılırlar (1). Peki Lenin önderliğindeki Bolşeviklerin iktidar öncesi ve sonrasındaki gerçek deneyimleri, savundukları ve yaptıkları bize ne anlatır? Bolşevikler, Din, İslam ve Ezilen Halklar Bolşevikler, din karşıtlığının devrimci çalışmanın bir parçası olarak görülmesine en başından beri itiraz etmiştir. Onlara göre din, her yurttaşın özel alanına dahil bir konuydu. Ateizm, asla parti üyelik kriterlerinin bir parçası olmadı. Hatta Lenin, 1905 Devrimi’ni başlatan Kanlı Pazar’da öne çıkan isim Papaz Gapon’u örgütlemek için epeyce mesai harcamıştı. Bu örneğinde ötesinde Bolşevikler Ortodoksluğun muhalif tarikatlarına mensup emekçilere hitap edebilmek için yayınlar çıkarmışlardı. Lenin, ateizmi parti programının asli unsuru olarak savunanlara karşı “Kapitalizmin karanlık güçlerine karşı verdiği kendi mücadelesi tarafından aydınlatılmadıkça sayısız bildiri veya vaaz proletaryayı aydınlatamaz” (2) çıkışını yaparken Marksist maddeci diyalektikten yola çıkıyordu. Kemalist “aydınlanmanın” neden başarısız olduğunu sorgulayanlar ya da bu başarısızlık nedeniyle halkı suçlayanlar meseleye bir de Lenin’in bu perspektifiyle bakmalılar. Din konusundaki bu genel kavranışın dışında Bolşeviklerin ezilenlere yönelik sempatileri, onları Müslümanlar konusunda daha hassas hale getiriyordu. İşçi sınıfı içerisindeki oranları bir hayli az olan ve geneli itibariyle köylü bir grup oluşturan Müslüman halklar arasında Bolşevikler, ilk başta bir hayli zayıftılar. Şubat Devrimi’nden sonra bile Bolşeviklerin bu bölgelerde dayanabileceği çok az güvenilir komünist ve örgütlü çalışma yürüten parti komitesi vardı. Genel olarak Bolşevikler, kırsalda geriden geliyor; sanayi bölgelerinden askerlere, oradan kır emekçilerine ve son olarak da merkezden uzak taşra bölgelerine ulaşıyorlardı. Müslümanlar esas olarak bu en son grup içerisinde yoğunlaşmışlardı. Ama buna rağmen Bolşevikler, Türk ve Müslüman halkları kendi milliyetçi burjuvaları ve orta sınıflarından, SR’ler ve Menşeviklerin hegemonyasından kurtarabildiler. Bu nasıl mümkün oldu? 1) Bolşevik Devrimin gücüyle. Emperyalistlerin adına vatansever savaş dedikleri mezbahaneden Rusya’nın bütün çocuklarını kurtararak. Feodal beyleri, dinsel elitleri, kapitalistleri ezip köylüye toprak, işçiye de işyerlerinin kontrolünü vererek. 2) Müslüman halkı ve diğer ezilen ulusları Rus şovenizminden kurtarıp, gerçek enternasyonalist birliğin temellerini atarak. 3) Tüm Rusya’nın sola doğru kayması ve Müslümanların da aynı şekilde radikalleşmesi ve devrimcileşmesiyle. 4) Mollanur Vahidov ve Sultangaliyev gibi devrimci liderlerin büyük kararlılıkları ve örgütçülüğü sayesinde. Bolşeviklerin İktidar Deneyimi Bolşevikler Ekim 1917’de iktidara geldiklerinde Sovyet devletinin dinsiz bir devlet olduğunu ilan ettiler, din karşıtı değil. Genç Sovyet hükümetinin 24 Kasım 1917’de yayımladığı “Rusya’nın ve Doğu’nun Tüm Müslüman işçilerine” başlıklı bildirgede şöyle deniyordu (3): “..,Camileri, minberleri, inanç, örf ve adetleri Rusya Çarları ve zorbaları tarafından hiçe sayılıp ayak altında ezilen sizler, Rusya Müslümanları, Volga boylarının ve Kırım’ın Tatarları, Sibirya ve Türkistan’ın Kırgızları ve Sartları, Kafkaslar ötesi Türkler ve Tatarları, Kafkasların Çeçenleri ve Dağıstanlılar! Bundan böyle inançlarınız, örf ve adetleriniz, milli kültür yapılarınız dokunulmaz ilan ediliyor. Milli hayatınızı dilediğiniz biçimde, serbestçe kurunuz. Bu, sizin kutsal hakkınızdır. Gerek sizin haklarınızı, gerekse Rusya’da yaşayan tüm milletlerin haklarını devrim ve devrim organları olan İşçi, Asker ve Köylü delegeleri Sovyetleri bütün gücü ile korumaktadır…Biz, bayraklarımızla tüm dünyanın ezilmiş ve köle milletlerine özgürlük götürüyoruz.” Bolşevikler, devrimden sonra Çarlık tarafından yüzlerce yıldır uygulanan ulusal baskı rejiminin yol açtığı yaraları sarmak için kapsamlı bir program eşliğinde kolları sıvadı. İşe Müslüman bölgelerindeki demografk yapıyı bozmak için getirilen Rus ve Kazak yerleşimcileri ile onların Rus Ortodoks Kilisesi içindeki ideologlarının eski yerlerine yeniden yerleştirilmeleriyle başlandı. Tek dil Rusça politikasına son verildi. Yerli diller okullar, devlet daireleri ve basında etkin bir şekilde yerini almaya başladı. Yerli halkın mensuplarına devlet organlarında ve komünist partilerde liderlik mevkileri verildi; işe alınmada Ruslar yerine onlara ayrıcalık tanındı. Rus olmayan yeni kuşak komünist liderler yetiştirmek üzere üniversiteler (KUTV-Doğu Emekçileri Komünist Üniversitesi) açıldı. Kiril alfabesinin kaldırılması, fabrikaların eski imparatorluğun uzak bölgelerine taşınması, yerel dil ve kültürün yaşatılması çabasına destek olunması dışında paralel yasal ve eğitim sisteminin kurulması da azımsanmayacak miktardaki kaynağın yeni iktidar tarafından bu konular için ayrılması… Bunun dışında Müslümanların dini günü olan Cuma günü Orta Asya genelinde tatil günü olarak ilan edildiğini de ekleyelim (4). Bunun dışında her şey güllük gülistanlık değildi. Eski Rus şovenizminin çirkin yüzü kendisini bazen kızıl maske arkasına gizleyebiliyordu. Birçok uzak bölgede Bolşeviklerin ilk komitesini kurmaları ancak Ekim Devrimi’nden sonra mümkün olabilmişti. Bu gelişme süresince yerelde Bolşevik iktidar adına hareket eden unsurların enternasyonalist bir mücadele geleneğinden gelmemeleri, çok olumsuz durumların yaşanmasını beraberinde getiriyordu. Ayrıca birçok kez de çeşitli bölgelerde şiddetlenen etnik gerilimde Rus şovenizminin taraftarları devrin değiştiğini fark edip kızıl elbiselerle eski meslekleri olan şovenizmi sürdürüyorlardı. Bu gibi şikayetler Moskova’ya kadar ulaştığında bahsi geçen bölgelere durumu incelemek ve rapor hazırlamak üzere güvenilir komünistler gönderiliyordu. Örneğin 1921 yılı başında, Moskova, durum üzerine bir rapor hazırlaması için, Sultan Galiyev’i Kırım’a gönderdi. Sultan Galiyev, Mayıs 1921′de, Kırım’daki Sovyet yönetimini eleştiren bir rapor yayınladı. Raporda, rejimin, Müslüman nüfusla hiçbir bağlantısının olmadığı belirtiliyordu; devlet çiftlikleri, eski Çarcılar tarafından yönetiliyor ve yerel halkın ihtiyaçları göz ardı ediliyordu; Tatarların eğitimi ihmal edilmişti. Galiyev, Kırım Sovyet Sosyalist Cumhuriyetinin kurulmasını, Tatarların komünist örgütlere katılmasını, Solhoz örgütlenmesine son verilmesini öneriyordu. Yerel Komünistlerin itirazlarına ve Kırım Bölgesi Komünist Partisi Kongresinde, cumhuriyetin kurulmasına karşı çıkılmasına rağmen Moskova, Sultan Galiyev’in önerisini kabul etti ve Kasım 1921′de, Özerk Kırım Sosyalist Sovyet Cumhuriyeti’ni kurdu (5). Galiyevizm Şekillenir Troçki “Sadece burjuvazi için parlayacaksa güneşi bile söndürürüz” derken ilk işçi iktidarını yıkmak isteyen Rusya ve bütün dünya gericiliğinin karşısında Bolşeviklerin gerekli irade ve sertliği kuşandığı mesajını dosta da düşmana da vermek niyetindeydi. Hamlet’in ünlü tiradında dendiği gibi Olmak Ya da Olmamak! İşte bu ölüm kalım savaşında Kızıl Ordu’nun Müslüman taburları hayati roller üstlendiler. Üstenilen bu hayati görevler ve başarılar, önce Mollanur Vahidov’un ardından onunla aynı yolda olan Sultangaliyev’e öne çıkmaları için özgüven kazandıracak ve devrimi yaymak için farklı çağrışımlar yaratacaktır. Vahidov, Rus Müslümanları Komünist (Bolşevik) Partisi’nin bütün eski … Sultangaliyev Gerçeği (II) – V.U.Arslan okumayı sürdür
WordPress sitenizde gömmek için bu adresi kopyalayıp yapıştırın
Bu kodu sitenize gömmek için kopyalayıp yapıştırın