Sınırda Rus Uçağı Düşürüldü: AKP Elini Suriye'den Çek!
Güne bir kez daha AKP’nin savaş provokasyonu ile başladık. Ruslara ait Su-24 tipi savaş uçağı Türk savaş uçaklarından ateşlenen füze ile Türkmen Dağı bölgesine düşürüldü. Bu AKP’nin Suriye’deki ilk provokasyonu değil. Bilindiği gibi 2013 yılında ve bu yılın Mayıs ayında Suriye’ye ait hava araçları vurulmuştu. Fakat söz konusu provokasyonlar, AKP’nin istediği savaş atmosferini yaratmaya yetmemişti.
Her savaş provokasyonunun ardından bir bahane üreten AKP, bugünkü olaydan sonra yine Türkmenleri bahane etti. Davutoğlu, “…Türkmenlere ateş yağdıran kim olursa olsun, ister Suriye rejimi ister terör örgütleri isterse dışarıdan müdahale eden unsurlara karşı da mesajımız açıktır…” dedi. Evet Davutoğlu’nun mesajı son derece açık! Davutoğlu Türkmenlerin koruyucu gücü olduklarını söylüyor. Hatta Türkmenler için savaşa dahi girebileceklerini bugünkü olayda gösterdiler! Ancak IŞİD Tuzhurmatu’da, Es Sirsar’da Şii Türkmenleri öldürürken; Musul, Tikrit ve Kerkük’te Şii Türkmenleri topluca idam ederken, Irak’taki Türkmen köyü Beşir’de kadınlar ve çocuklar dahil 60 kişiyi katlederken AKP’nin çıtı çıkmadı! Çünkü Irak’ta öldürülenler Şii kökenli Türkmenlerdi ve gerçekten katlediliyorlardı. Suriye’deki Türkmen Dağı ise tamamıyla Fetih Ordusu’nun kontrolünde ve bölgede sivil yok. Dolayısıyla katliam da yok.
Bu noktada eklemek gerekir ki Türkmen Dağı’nda savaşan selefi cihatçıların önemli bir kısmı Türkmen değil. Kafkasyalı ve diğer Arap cihatçılar çoğunlukta; ancak AKP, istediği savaş provokasyonunu Türkmenlerin ismini kullanarak yaratmakta kararlı.
Rus Uçağı Neden Düşürüldü?
Daha önce, Rus uçakları defalarca Türk hava sahasını ihlal etti. Ancak hiçbirinde “uyarı” dışında angajman kuralları uygulanmadı. Bugün ise Rus uçağı kararlı bir şekilde düşürüldü! Her şeyden önce, bunun ABD’den izahat alınmadan yapıldığını düşünmek saflık olur. Özel değil, genel pencereden bakmak lazım. Rusya’nın sahada sazı eline alıp ABD’ye “şah çekmesinden” sonra, ABD’nin nasıl bir hamle yapacağının önemli olduğunu belirtmiştik. Esad’ın Rusya sayesinde Lazkiye’den Deraa’ya; Deraa’dan Deyr Ez Zor’a kadar operasyon sahasını genişletmesi, Halep’in güneyinde elde ettiği başarılar ile buna bağlı olarak Suriye’de giderek parlayan ve “karizmasını” arttıran Rusya’ya karşı ABD’nin attığı adımların sonuçsuz kalması, iplerin giderek Rusların eline geçtiğini gösteriyordu. Bugünkü provokasyon, ABD’nin, vekalet savaşında AKP’yi kullanarak hamle yapması olarak değerlendirilebilir. Zira AKP ve ABD arasındaki “karşılıklı çıkarlar” bunu gerektiriyordu.
AKP’nin Canına Minnet!
ABD’nin genel çıkarları, AKP’nin özel çıkarlarıyla örtüşünce böyle bir durum ortaya çıktı. Özel çıkarlar derken neyi kastediyoruz? Hatay’ın güney burnundaki Türkmen Dağı’nın düşmesi AKP’nin korku senaryolarından biriydi. Zira AKP’nin muhaliflere yardım ettiği iki ayrı kapıdan birinin eşiğini Türkmen Dağı oluşturuyor. AKP’nin bu korku senaryosu büyük ölçüde gerçekleşti. Suriye ordusu Rusya desteğiyle Türkmen Dağı’nda önemli ilerlemeler kaydetti. “Türkmen Dağı düştüğüne göre, AKP neden risk alıp Rus uçağını düşürdü? Zaten giden gitti!” diye bir soru sorulabilir. Türkmen Dağı büyük ölçüde düştü ancak ABD’den izahat alınarak Rus uçağının düşürülmesi, Rusya’nın Suriye sahasına müdahil olmasından bu yana ABD tarafından AKP eliyle verilen en ciddi mesajdı. Bu “mesaj” AKP için belki “gideni geri getirmeyecek” ancak AKP, bundan sonraki süreç için söz konusu mesajı önemli görüyor. Zira böyle devam ederse, yani Rusya Suriye sahasına doğrudan müdahil olmayı sürdürürse, Rusya orta vadede sadece Türkmen Dağı’nda değil, Suriye’nin bütününde AKP’nin hayallerini suya düşürecek! Ve elbette daha önemlisi, deyim yerindeyse ABD’nin “karizması çizilecek.” İşte ABD ve AKP’nin dış politikadaki makas aralığının daralması, Rusya’ya mesaj verilmesi konusunda ortaklaşmalarını sağladı.
Bundan Sonra Ne Olur?
Her şeyden önce şunu belirtelim: Artık AKP ve ABD, selefi teröristlerin yanında olduğunu cümle aleme bir kez daha ilan etti. ABD ısrarla “ılımlılar” türküsünü tuttursa da, bu masala artık kimse inanmıyor. Dün Nusracıların ellerindeki ABD yapımı silahlarla ÖSO’ya teşekkür etmesi, gelinen son noktayı gösterdi.
“Bundan sonra ne olur?” sorusuna gelecek olursak, savaş provokasyonlarının devam edeceğini söyleyebiliriz. AKP 2013’te de benzer bir provokasyona girişmişti. Hatırlayınız, 2013’ün Ağustos ayında Şam’ın Doğu Guta bölgesinde bir kimyasal saldırı gerçekleşmiş, çok sayıda sivil yaşamını yitirmişti. Saldırıdan sonra AKP’li muktedirler ve AKP’nin kalemşörleri, “Esed Doğu Guta’da çoğu kadın ve çocuk 1300 kişiyi katletti” diye yaygarayı kopartmıştı. Ancak Pulitzer ödüllü gazeteci Seymour Hersh, “The Red Line And The Rat Line” (Kırmızı Hat ve Gizli Hat) adlı makalesinde saldırıyı MİT’in ve jandarmanın bilgisi dahilinde Nusra Cephesi’nin yaptığını bilgi ve belgelerle açıklamıştı. Yaklaşık 1 yıl sonra Hakan Fidan ve Ahmet Davutoğlu’nun Suriye’den Türkiye’ye üç beş füze attırıp savaş gerekçesi yaratmaktan söz ettikleri ses kaydı yayınlandı.
Uzun lâfın kısası, AKP iktidarının daha önce yaptığı provokasyonlar düşünüldüğünde, bugünkü olay şaşırtıcı değil. Ancak bugünkü olayı farklı bir yere koymak lazım. Mevcut süreç 2013’tekinden çok farklı. Artık Suriye konusunda uluslararası kutuplaşmalar son derece net. Rusya bir tarafta; ABD diğer tarafta. Böyle bir ortamda, bugünküne benzer provokasyonlar devam ederse, Suriye iç savaşı vekalet savaşından düşük yoğunluklu fiili savaşa dönüşebilir. Örneğin Rusların önümüzdeki süreçte misilleme olarak bir Türk savaş uçağını vurması sürpriz olmaz.
Ne Yapmalı?
Herkes tarafından bilinen bir gerçek var: AKP, IŞİD’in tescilli destekçisi ve emperyalist aktörlerin “gerilimin tahtasında” kullanılmaya çok elverişli bir aktör. Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonraki süreçte de AKP hem içeride, hem de dışarıda savaş çığırtkanlığını yükseltmeye devam ederken gücünün sınırlarını umursamadan, başka bir deyişle boyuna bakmadan, “Yeni Osmanlıcık” hayalleri kurmaya devam edecek ve Ortadoğu halklarının katledilmesine yol açan politikalarını sürdürecektir.
Devrimci Marksistlere düşen görevler her geçen gün kendisini daha yakıcı bir şekilde hissettiriyor. Emperyalist kapitalizmin mezhepler, etnik gerilimler üzerinden kaşıdığı savaşlar Ortadoğu halklarının katledilmesine yol açıyor. Ortadoğu’da akan kanın durmasının tek yolu, mezheplerin, etnik gerilimlerin son bulması olacaktır. Bu da ancak sınıf merkezli politikaların hayat bulmasıyla mümkün olabilir. IŞİD katliamlarının, Ortadoğu’da akan kanın tek panzehiri olan Sosyalist Ortadoğu için mücadeleyi yükseltmek, önümüzde duran en önemli görevlerden biri.
AKP Suriye’den elini çek!
Katil ABD; işbirlikçi AKP
Yaşasın Sosyalist Ortadoğu!